♦️ Ruhi Bunalımdan Kurtulmak Için Esma

Ya Mecid celle celalühü: Azameti,büyüklüğü,hâkimiyeti,şanı şerefi ve kadir sonsuz ve yüce;ihsan ve keremi geniş olan Allah-ü Teâlâ. Bu Esma-i şerif ruhi bunalım içinde olan kimselere okunması çok faydalı bir Esmadır.Ruhi bunalım hastalığı olan kimsenin kendisi veya yakını tarafından her gün (57) defa ” Yâ Mecid 17-İmam Gazali Hazretlerinin Cennet-ül Esma #Duaları 1-Yüce Allah'ın Birliğini ve Fazl u Şerefini İlan İçin. 1. 5. 7. Belalardan Kurtulmak İçin. 1. 1. 1. Kimbu ismi şerifi çokça okumayı adet haline getirirse,Allah Teala rızkını artırır,kalbindeki darlığı genişletir.Ahlakını düzeltir.Her çeşit sıkıntı ve bunalımdan kurtulması için bir çıkış yolu ihsan eder Yüce Allah. kaynak:Esma-i Hüsna Şerhi(Arif Pamuk) *** Psikiyatri kliniklerinde yapılan çalışmalar sonunda, işsizliğin hem ruhi, hem de bedeni hastalıklara sebep olduğu tespit edilmiştir. İşsiz kalan kişi, ilk olarak ruhi bunalımlara düşmekte ve kendisini çevresinden ve arkadaşlarından kopartarak, içine kapanık bir hayat sürdürmeye başlamaktadır. Ailesine karşı sorumluluklarını yerine getiremediğini, onlara Sıkıntıdankurtulmak için sebeplere yapışmak gerekir. (Çalışmadan dua eden, silahsız savaşa giden gibidir) hadis-i şerifi de sebeplere yapışmayı emretmektedi Produced By: Tuna Taneri. Record: Ohash. Mix/Mastering: Jagerstereo. Cover Art: Kübra Balı. Lyrics: Ne gelir elinden, düşsün üzerimden, dünyanın yükü omuzlarımda oynatmaz yerimden. Bir şekilde biter (ya ya) De ki bir şekilde biter (ya ya) Ne gelir elinden, düşse gözlerinden okyanuslar bile kurtulmak yok kaderin elinden. Bildiğinizüzere sevgili lahutiye üyeleri esmaül hüsna Allah c.c. o 99 güzel ismidir ve Allah teala bu güzel isimlerini ezberleyi vird edinen (sürekli okuyan) kullarını mükafatlandıracağını bildirmiştir.Esmaül hüsna başlıklı konumuzdada Allah c.c. isimlerininin tek tek açıklamalarını ve faziletlerini uzun uzu açıklayacağınız Mükemmel ve bir okadar faydalı bu İSİMLER ESMAÜL HÜSNA. Merhaba ben Selçuk Çetiner bu kitapta sizlere Allah'ın isimlerinin verdiği güçleri anlattım. Allah'ın isimleri hangi konulara faydalı, hangi konular için Allah'ın hangi ismi okunmalı onlardan bahsettim, keyifli okumalar dilerim. Evham vesvese, korku, sıkıntı, bunalım, ruhi deprasyon, sinir hastalığına müb-tela olanları şeytan hatta intihar etme durumuna getirir. Bunlar ve benzeri hastalıklardan şikayetçi olanlar aşağıda yazdığımız sûre ve duaları okurlarsa bi iznillah o hastalıkları geçer ve şifa bulurlar. ovCs. Huzurlu Bir Aile İçin Okunacak Esmalar… Aile Huzuru için okunacak “YA VELİYY” Esması mubarek cuma günleri bin defa zikredilmelidir. “Yâ Veliyy celle celalühü “ zikrine devam eden kimseler daima Allah’ın hoşnutluğu içinde olurlar. Huzurlu bir aile geçimi isteyen eşler eve girip çıkarken,yada bir birleriyle konuşurken içlerinden bu ism-i şerifi zikrederlerse güzel bir geçim içinde yaşarlar. Huzurlu bir yuva ve aile geçimi isteyenler bu zikre devam ederler… Bu ism-i şerifin zikir adedi 46 cuma günleri 1000 defa zikredilmeye devam edilirse itaat etmeyen eş itaat ve yaramaz ahlaklı eşi olanlar bu zikre devam ederler ise faydalı olacaktır. başlamadan önce abdest alınmalı. yönelmeli. çekilmeli. “Bismillahirrahmanirrahim” edilmeli,günahların afvı istenmeli En kısa tevbe şudur”Estağfirullah,estağfirullah,estağfirullahel azim ellezi la ilahe illa hüvel hayyül kayyümü ve etübileyh” çokça hamd efendimize salavat getirmeli. Hamd şudur”Elhamdulilllah” 3 kere. Salavat ”Allahümme salli ala Seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed” Her ikisi tek seferde şöyle okuyabilirsiniz”Elhamdülillahi rabbil vesselamü ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sabhibi ecmaiyn.” “Subhane Rabbiyel aliyyil alel vehhab” denmeli. yer alan dualardan istediğinizi okuyup bitirdikten sonra ,Allah’tan dileğinizi istersiniz. bitirmek için şu okunmalı “Subhane Rabbike Rabbil-izzeti amma selamun Rabbil alemiynel Fatihah ve messalavat” denir. Şu şekilde tekrar salavat getirilir”Allahümme salli ala Seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed” deyip Fatiha süresi okunur. “Amin” deyip dua bitirilir. Bizim en büyük yardımcımız Kuran-ı kerim olduğu için Kuranı kerimden bu konuyla ilgili okunması tavsiye edilen süreleri aldığım kaynaktan aynen yazıyorum. Kismetin Açılması,Hayırlı Eş ve Hayırlı Evlilik İçin Okunacak Dualar ve dileğin olması için 7 defa Enam süresi okunur. ve ahiret mutluluğu için Araf süresi okunur. ve saadete nail olup ,bahtın açılması için Yusuf süresi okunur. süresini 21 defa okuyan kimsenin kısmeti açılır. ve kismetin açılması için 7 defa Ahzap süresi okunur süresini okuyan kimse mahlukat tarafından sevilir. süresii 70 defa okuyan her murada nail olur. defa Zuhruf süresini okuyan her muradına nail olur. defa Duhan süresini okuyan her dileğini elde eder. süresi zarardan kurtulup saadete nail olmak için okunur. süresini 7 defa okuyan kimse her müşkülünü halledip her muradına nail olur. sürsini 21 defa okuyan hr muradına nail olur. kapılarının açılması için Rahman süresi70 defa okunur. bunalımdan kurtulmak için 75 defa Hadid süresi okunur. süresini okyan Hak’ka aklaşır dertlerinden kurtulur. gün 40ar defa Haşır süresini okuyan er muradına nail olur. süresini 70 defa okuyan aile huzursuzluğundan kurtulur. evlenmek isteyen kimse 18 defa okursa nasibi açılır. süresini 3 defa okuyan eşiyle güzel geçinir. korunmak ve her muradına nail olmak için Kalem süresi 71 defa okunur. sonra Nebe süresini okuyan dünya ve ahiret saadetine nail olur. murada nail olmak için 21 defa İnfıtar süresi okunur. süresini okumaya devam eden kimse ruhi bulanım ve sıkıntılardan kurtulur. müşkülün hali için 21 defa Kadir süresi okunur. ile yatsı arasında 1000 defa Fil süresini okuyan kimse her türlü muradına nail olur. defa Kevser süresini okuyan muradına nail olur. muradın halli için 1000 defa Nasr süresi okunur. Fakir insana yardım edilir. ve yetimlere sahip çıkmak gerekir. ve fitnelikten uzak durmak gerekir. Bahsi geçen uygulamada kere okumak felan evet ruhi bunalımdan kurtulmak isterken bunalıma girdirebilir insanları haklısınız.. BU ayrı bir konu sayılar ve havas yönü ayrı bir konu..Anlatmaya çalışayım size; öncelikle islami maji dedigimiz Havas uygulamarında sayılar önem arz eder, ebced degerleri ulvi degerleri o ayet esma yada harfin melegini harekete geçirir tetikler.. Mesela benim cep telefonuma ulaşmanız aramanız frekans gönderebilmeniz için kodları çevirmeniz gerekmektedir, atıyorum numaram ise siz aramışsanız bana ulaşamazsınız benim telefonum çalmaz dolayısı ile irtibatlanamazsınız.. Bu ilgili kişiye ulaşmanızdır, bu tür havas uygulamalarındada ulaşılacak varlıklar vardır bunların genel ismi HADİM'dir.. Melek olabilirler yada Cin olabilirler vs. İslamı esas olarak yani Kuran anayasasının inişi olarak ayetler insanlara sadece teblig edilen bilgilerdir, rehberlerdir, kişinin hayatını düzene koyması için verilen emirlerdir.. Bunun için mesela siz YASİN suresini okudugunuzda oradan sadece emirleri alırsınız, helal yada haramları ögrenir dilediginizi seçersiniz, bu dedigim gibi islamda Kuran'ın ana felsefesi asıl amacıdır.. Birde havas yönü yani zahiri görünmeyen yönü vardır, ayetlerin ebced degerince okunması yada ayetlerin belirli durumlara karşı okunmasını okudugu zaman o yönde şifa olmasını saglar bunlarda havas çerçevesini oluşturur.. Evet Havas ilmi malesef kirletildi, inanılmaz bir bilgi kirliligi içine atıldı, her önüne gelen bir ayet göstererek al bu ayeti 3kez oku saga dön üfle, yere çömel yut 5 kez bunu yap tamam senin işin oldu bil inancı verildi.. Oysa havas bu degildir.. Bakınız küçük bir sır diyecegim ama söyleyecegim için sır olmaktan çıkacak, havasın altın kuralı esmalardır.. Esmalar Allah'ın kullar ve dünya üzerinde verdigi tecellilerdir..Her konuda ki enerji ve gücün dünyaya düşüşüdür.. Ruhi bunalımdan kurtulmak mı istiyorsunuz? kez okumanıza gerek yok, Allah'a El Müheymin adı ile isteginizi talebinizi belirtin o sizi zaten duyacaktır, o tecellisini gösterecektir.. Peki ben o adı bilmiyorum ALLAH'IM diye dua etsem olmaz mı? Evet olur ancak burdada sizin manevi başvurularınızın geçmişi ön plana çıkar. Kısaca özetlersek, bilgi kirliligi malesef söz konusu yukarda paylaşılan bilgiye ben itimat etmiyorum ancak bu degil ki sayılar konusu önemsiz hayır çok önemli ben sadece bu konuyu baz alarak söyledim.. Sayılar konusundada açıklamayı en sade şekilde yapmaya anlatmaya çalıştım umarım faydalı olabilmişimdir.. Selam ile kalın... EŞ-ŞEHİD " Hiç bir iş kendisine gizli olmayıp, her şeyin şahidi olan." Bizim bu ismi şeriften alacağımız ders şu olmalıdır; Her şeyimize şahit olan Rabbimizin emirlerine muhalefet etmeyerek emirlerine itaat etmeliyiz. Çünkü Allâh Teâlâ " Allâh sizin yaptıklarınıza şahittir" buyurmuştur. BU İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Bu ismi şerifi okumaya devam edenler Allâh'a isyandan vazgeçer. 2- Kocasını dinlemeyen bir kadının alnından bir kıl alınarak bu ismi şerifi üzerine bin defa okursa o kadın, daire-i itaata girer. Kocasına isyandan vazgeçer. 3- Bu ismi şerifin adedi 319, saati Müşteridir. Şehitlik mertebesine ulaşmak için okunması mücerrebdir. 4- Seher vaktinde 21 defa isyankar çocuğun üzerine veya kadının üzerine okunursa Allâh Teâlâ durumlarını salaha çevirir. 5- Vird olarak okuyanların kalplerinde murakabe meyveleri meydana gelir. Ey her şeyin şahidi Allâh'ım, bize her şeye şahid olduğunun bilinci içerisinde emirlerini yapma gücü ihsan eyle. ER-RAHMAN Öyle merhamet sahibidir ki, Cemâli'nin tecellisi ile her zerre mesrur olmuştur. 'Allâh'ın rahmeti herşeyi kuşatmıştır.' 'Yerdekilere merhamet ediniz ki semâdakiler de size merhamet etsin'. 'Merhamet etmeyene merhamet edilmez.' Kıyamet günü adamın bir Allâh'ın huzuruna gelerek -Ya Rabbî, bana merhamet buyur, diye yalvaracak. Bunu üzerine Cenâb-ı Hakk ona -Dünyada acıyıp merhamet ettiğin bir serçe getir, Ben de sana merhamet edeyim buyuracaktır. BU İSMİN ÖZELLİKLERİ 1- Bu mübarek ismi vird edinenlerin taşlaşmış kalbleri yumuşar, merhamet hissinin zevkini hareketlerinde hissetmeye başlar. Hızır Aleyhisselâm şöyle buyurmuştur 2- 'Kim Cuma günü ikindi namazından sonra akşam namazına kadar 'Yâ Allâh, Yâ Allâh' diye samimi bir kalb ile zikre devam edip Allâh'tan hacetinii istese Allâh Teâlâ ona hacetini ihsan buyurur.' 3- Cuma günü cuma namazından sonra Cenâb-ı Hakk'ın bu mübarek ismi şerifini yüz defa okumak, kalb gafletini ve unutkanlığı izale eder. Kalbi nurlandırır. 4- İkiyüzdoksan defa 'Yâ Rahmân' diye safi bir kalb ile zikredenin dileği gerçekleşir. Zalim kimselerden de korunur. 5- Farz namazlarından sonra yüzer defa okumak, Allâh'ın rızasının kazanılmasına ve nimetlerin yağmur gibi yağmasına vesile olur. EL-BÂRİ 'Her şeyi değişik biçim ve surette yaratan.' BU İSMİN SIRLARI 1- Adedi 210, saati Şemsdir. Bu saatte mezkur adedi okuyan hasmını yener, aklı ve zihni gelişir. 2- Yedi gün ara vermeden yüzer defa okuyanlar hastalıklarından şifa bulurlar. 3- Bu ismi vird edinenler ağır işleri yapmaya muvaffak olur, alemi misalle arasındaki perdeler kalkar. Tabib ise tedavi ettiği hastalar şifa bulur. 4- Bu mübarek ismi şerifi vird edinenlerin sıkıntı ve kederlerini Allâh Teâlâ ferah ve sevince çevirir. Bütün alem onu kutlar. 5- Uzun müddet hastalığı devam edenler bu mübarek zikre devam ederlerse şifa bulurlar. Okuyamayanlar yazarak üzerlerinde taşımalıdır. EL-MUSAVVİR 'Her mahluku ezeli ve hikmetinin gereği çeşitli suretlerde yaratan.' Cenab-ı Hak, ruh taşıyan canlıların suretini yapmaktan bizi şiddetle men etmiştir. BU İSMİN SIRLARI 1- Bu isme devam edenler, yaptıkları işlerde başarıya ulaşır. 2- Bu isme, sanatkârların devam etmesi, sanatlarında muvaffakiyete sebep olur. 3- Düşük yapanların üzerinde taşımaları kaydedilmektedir. 4- Bu ismin adedi 336, saati Kamerdir. Düşmanlığı dostluğa döndürmek ve murada nail olmak için okunmalıdır. 5- Bu mübarek ismi şerifi vird edinenleri, Cenab-ı Allâh temiz ahlâklı olacak bir çocukla rızıklandırır. Ey Musavvir olan Allâh'ım! Beni Sana karşı görevlerini yerine getirenlerin sureti ile suretlendir. Marifet nurunla nurlandır. EL-GAFFAR 'Günahları affeden'. Cenab-ı Hakk'ın sevdiği seslerden bir tanesi de seher vakitlerinde nemli gözler ile; 'Ey günahları affedici Allâh'ım, günahlarımı affet ' diye yalvarmaktır. BU İSMİN SIRLARI 1- Allâh'ın sonsuz mağfiretinden yararlanmak isteyenler, bu mübarek ismi okumaya devam etmelidirler. Cuma namzalarından sonra yüzer defa okuyanlarda, rahmeti ilâhiyyenin eserleri belirir. Kurşun bir levha üzerine yazılarak taşıyanlar zalimlerin şerrinden korunur. 2- Adedi 1200, saati Zöhredir. Maddi ve manevî halini düzeltip ıslah etmek için okumak mücerreptir. 3- Bu mübarek ismi okumayı vird edinen kul, bazı gizli şeylerin esrarına vakıf olur. Esrar perdeleri aradan kalkar. 4- Sinirlenip, parlayan kimselerin bu mübarek zikri okumaya devam etmeleri halinde gazapları teskin olur. Ey affedici Allâh'ım! Büyük ve küçük bütün günahlarımızı bağışla amin. EL-KAHHÂR 'Sen ol Kahhâr'sın ki, ezici kahrını vurup bugün mülk kimin dediğin zaman yerde ve gökte büyüklükten dem vuranlardan hiç bir kimsenin cevaba takatı olmayacaktır. Ancak Zât'ı Ehadiyyetinle-Mülk Kahhâr olan Allâh'ındır diye cevap verildiğinde hiç kimsenin muarazaya gücü yetmeyecektir. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN ÖZELLİKLERİ 1- Bu mübarek ismi şerife devam edenleri kalbinden dünya muhabbeti zail olur. Nefsi emmaresi cılızlaşır, düşmanları hezimete uğrar. 2- Bu mübarek ismi okuyarak zalimin aleyhine dua edilirse dua gerçekleşir. 3- Şevhet ve hırsı yenmek için bu mübarek isim okunmalıdır. 4- Bu ismin adedi 306, saati Merihtir. Düşman üzerine galip gelmek için okunur. EY kahhâr olan Allâh'ım! Yasalarını kabul etmeyen ve mekrini tanımayanların akşbetlerini bizlere göster amin. EL-VEHHÂB Karşılıksız atıyye ve ihsânı bol olan. İstenmeden veren. Hazinesinden hak edene de etmeyene de, iyiye de kötüye de, mü'mine de kafire de veren O'dur. "Ey Vehhâb olan Rabbim, tarafı ilahiyyenden bize rahmet ver. Çünkü Sen sonsuz bağışta bulunansın." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Zengin ve kazancının bereketli olmasını isteyenler duha namazının secdesinde bu mübarek ismi "Yâ Vehhâb" diye 14 defa okur, eller de dergâha açılarak bu ismi şerif ile duada bulunurlarsa boş çevrilmez. 2- Dua edilirken 7 defa "Yâ Vehhâb" denilirse dua kabul olunur. 3- Bu ismin adedi 14, saati Zöhredir. Vird edinenler muradlarına nail olurlar. 4- Anlama gücü kıt olanlara yazılarak içirilmesi faidelidir. 5- Vird edinip daima "Yâ Vehhâb" diye zikredenler, mahlukata muhtaç olmazlar. Ey Vehhâb olan Rabbim! Rızanı kazandıracak nimetlerinden bizlere ihsan buyur âmin. EL-REZZAK "Bütün mahlukatın rızkını veren O'dur." BU İSMİN SIRLARI 1- Mikâil Aleyhisselâm, bu ismi şerifle zikrederlerdi. Bu isimle zikretmeye devam edenlerin rızkı artar. 2- Aç karnına 20'şer defa okuyanın zihni açılır. İşini yaptırmak istediği kimsenin karşısında 26 defa okunursa haceti görülür. 3- Hasta üzerine 100 defa okunursa şifa bulur. 4- Yokluk yüzü görmek istemeyenler bu mübarek ismi vird edinmelidir. 5- Kalb sıkıntısına karşı cuma namazından sonra yüz defa okunmalıdır EL-FETTÂH. "Güç olan işleri kolaylaştıran, hayır ve nusret halk eden." "Bildiği ile amel edenlere Allâh Teâlâ bilmediği ilimlerin kapısını açar." BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYET VE SIRLARI 1- Kalbi ve sırrı temizlemek için sabah namazını kıldıktan sonra eli kalbin üzerine koyarak "Yâ Fettâh" diye okunmalıdır. 2- Bu ismi şerifi "Yâ Fettâh" diye okumaya devam edenlere maddi ve manevî fetihler kolaylaşır. 3- Bu ismin adedi 489, saati Utariddir. Düşmanın adavetini muhabbete tebdil ve müşkülatın halli için "Yâ Fettâh" diye okunmalıdır. 4- Yatarken bu mübarek ismi okuyarak uyuyana rüyasında bilmediği şeyler gösterilir. 5- Vird edinenler kimseye muhtaç olmazlar. Üzerinde hürmetle taşıyanlar, kimse tarafından ters yüz edilmez. EL-ÂLİM "Bir Âlim ki ilminin sonu olmayan, herşeyi bilen." O'nun Âlim olduğunu bilen O'ndan gelen musibetlere sabır, atiyyelere de şükreder. İşlediği günahından ötürü istiğfar eder. BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismi şerifi vird edinenlerin kalbi ruşen olup, batınında çeşitli nurlar zahir olur. Bu mübarek ismi şerifi okumayı adet edinenler, konuştukları zaman hikmet konuşur, tasarruf sahibi olurlar. 2- Bu ismin adedi 150, saati Müşteridir. Mezkur adedi okumayı adet edinenler, ilim tahsilinde kavrama gücü elde ederler. 3- Namazların hemen akabinde 100'er defa okunursa kişi göremediği bazı şeyleri görmeye muvaffak olur. 4- Yazılarak taşınırsa kadri yüceltir. EL-KÂBİD "Kıyamet günü rahmetinden kafirleri mahrum eden, ölüm anında ruhları alan, yapılan hayırları kabul eden, dilediğinin rızkını veren." BU MÜBAREK İSMİN HUSUSİYET VE SIRLARI 1- Mü'minleri tahkîr eden zalimlerin şerrinden korunmak için 903 defa okunmalı, zaman zaman tekrar edilmelidir. 2- Kim bu ismi şerifi kırk parça ekmek lokmasının üzerine birer defa yazarak, her gün bir lokmasını yerse açlıktan dolayı ızdırap çekmez. 3- Bu ismi şerif Azrail Aleyhisselâam'ın zikridiri. Mazlum okursa zalim helak olur. 4- Bu isme müdavemet edenler, kötü huylarından halas olurlar. 5- Vird edinip okuyan kimse insanlar tarafından hürmet görür. EL-BÂSİT "Bağışı çok, ihsanı sonsuz. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyacını dilediği kadar veren. Hicap perdelerini kaldırıp, cemâli karşısında hayrette bırakan." BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Adedi 72, saati Zöhredir. Mezkur adedi okumayı adet edinenler rızklarını kolayca elde ederler. 2- Her kim seher vaktinde ellerini açarak "Yâ Bâsit" diye on defa okuyup elini yüzüne sürerse, kimseye muhtaç olmaz. 3- Sıkıntı içinde kıvranan bir kimse, Cenab-ı Hakk'ın bu ismini okumaya devam ederse, içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulur. 4- Hayvani gıdalardan sakınmak sureti ile bir sene müddetle günde 31 defa "Yâ Bâsit" ismi şerifini okumak kalb gözünün açılmasına vesile olur. 5- Okumayı adet edinenler korkularından kurtulur. Maddi ve manevi füyuzata mazhar olurlar. EL-HÂFİD "En yüce mertebeden en aşağı mertebeye indiren." BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Düşmanı hezimete uğratmak için üç gün aynı yerde 70'er kere "Yâ Hâfid" diye okunmalıdır. 2- Zalim ve facirlerin şerrinden korunmak için onlara karşı okunmalıdır. 3- Bu ismin adedi 889, saati Zuhaldir. Hasımlarına heybetli görünmek için mezkur saatte belirtilen miktar okunmalıdır. 4- Vird edinen kimselerin dualarını Cenab-ı Allâh kabul eder. 5- İsmin adedi kadar miktar, her farz namazlarından sonra okunursa ismin hadimi olan "Kimyâîyl" gelerek isteğini yerine getirir.. ER-RÂFİ "Dereceleri yükselten". Allâh'ın yücelttiği kimseyi hiç kimse alçaltamaz. Alçalttığı kimseyi de hiç bir kimse yüceltemez. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Yüce bir mertebeye ulaşmak isteyen gece yarısı yüz defa "Yâ Râfi Celle Celâlühü" DİYE OKUMALIDIR. 2- Vird edinerek okuyanlar, halk içinde mümtaz mevkiye nail olurlar. 3- İnatçı zalimlerin şerrinden korunmak için 70 defa okunur. 4- Cuma gecesi veya pazartesi günü akşam veya yatsıdan sonra 440 kere okunursa, düşmanların kalbinde korku ve ürperti meydana gelir. 5- Bu mübarek ismi şerif ile daima zikredenler, manevi yolculukta büyük fetihlere mazhar olurlar. Bütün durumlarında adaletten ayrılmazlar. EL-MUİZZ "İstediğini aziz kılan, istediğine mülk, saltanat, şeref ve şan veren." BU İSMİN HUSUSSİYETLERİ 1- Her kim bu ismi şerifi pazartesi veya cuma gecesi yatsı namazından sonra 140 defa okursa, Hak Teâlâ onu halkın gözüne heybetli olarak gösterir. Kimseden korkmaz. 2- Dilek ve hacetin gerçekleşmesi için bu ismi şerif 75 defa okunarak dua edilmelidir. Allâh Teâlâ o kulun duasını kabul eder. 3-Zalimi dize getirmek için bu ismin adedi kadar ssız bir yerde 117, saati Güneştir. 4- Vird edinenlerin insanlar içinde kadri yüce olur. EL-MÜZİLL "Güç ve kuvvetlerine güvenenleri zelil ve hakîr kılan." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Zalim ve hasedcilerin şerlerinden korunmak isteyen; bu ismi şerifi yetmiş beş defa okuduktan sonra, başını secdeye koyarak bu isimle dua ederse, Allâh Teâlâ duasını kabul eder. 2- Güneş doğmadan önce bu ismi şerifi yüz defa okuyan kimse düşmanını zelil eder. 3- Bu ismi şerifin adedi 770, saati Merihtir. Düşmanı hezimete uğratmak için mezkur aded, mezkur saatte okunmalıdır. 4- Gücüne ve varlığına güvenerek zayıf kimseleri ezmek isteyene karşı, 75 defa okunarak dua edilir. 5- Her kimse yedi gün 1000'er defa okunursa düşmanın şerrinden malını ve canını korumuş olur. ES-SEMÎ "Öyle bir Semî'ki, semiine alet yok, yerde ve göklerdeki her şei işitir." Allâh'ın semî olduğuna inanan, dilini lüzumsuz şeylerden korur, hayır olan işlerin halledilmesinde kullanır. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin adedi 180, saati Müşteridir. Perşembe günleri sabah namazından sonra "Yâ Semî" diye 500 defa okuyanların dualarını Allâh Teâlâ kabul eder. 2- Deavmlı okuyanlara Allâh Teâlâ hayır kapılarını açar. 3- Kulakları ağırlaşanlar, bu ismi şerifi okumaya devam ederlerse işitme güçlüğü çekmezler. 4- Bu ismi vir5d edinenler, başkaları tarafından saygı görür, sözleri dinlenir. 5- Bu ismi şerifin tecellisine mazhar olan kimse, kulakların duymadığı bazı sözleri duyar. EL-BASİR "Herşeyi gören." Herşeyi Allâh'ın gördüğüne inanan kimse, içini ve dışını murakabe ile süsler. Gizli ve açık olarak yaptığı amelleri O'nun rızası için yapar. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Cuma namazını kılmadan önce bu mübarek ismi şerifi "Yâ Basir" diye 100 defa okuyan kimse güzel amel yapmaya muvaffak olur. 2- Adedi 302, saati Güneştir. Mezkur saatte cuma namazlarından önce belirtilen adedi okuyan kimsenin gözleri nurlanır. 3- Bu ismi şerifi daima okuyan kimsenin basiret gözü açılır. Allâh Teâlâ onu dünya ve ahirette korkutmaz. 4- Yazılarak suyu ile gözler pansuman yapılırsa, göz ağrısına karşı şifa verir. EL-HAKEM " İlmi sözü, işi tam ve doğru olan, kaza ve kaderle hükmeden." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Adedi 68, saati Şems'dir. Muradın husulü için okunmalıdır. 2- Gece yarısı abdestli olarak temiz bir kalp ile bu mübarek ismi şerifi 100 defa okuyanların kalbi sır hazinesi haline gelir. 3- Vird edinip okuyanın sözü tesirli olur. 4- Bir ay müddetle farz namazlarından sonra okuyanın Allâh katında makam ve mertebesi yücelir. 5- Bu mübarek ismi şerifi namazların arkasından 68 defa okuyanın kavrama gücü artar. EL-ADL "Gerçek adaletin sahibi." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu mübarek ismin adedi 104, saati Güneştir. 2- Mezkur adet, saatinde okunursa maddi ve manevi durumu ve işleri bozuk olanın durumunda bir salah meydana gelir. 3- İnsanlara zulmeden zalimlere karşı okunursa zalimi hizaya getirir, zulmünden vazgeçer. 4- Kim güneş doğmadan önce 92 defa "Yâ Adlü Celle Celâlühû" diye okursa başkalarına karşı kendinde adalet belirtileri meydana gelir. 5- Cuma gecesi bir ekmek üzerine 20 defa yazılarak yenirse kalbleri kendine tesir eder. EL-LÂTİF "Kulların muhtaç olduğu şeyleri ihsan eden." "Allâh'ın dilediği kullarına lütfu boldur." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin adedi 129, saati Zöhre'dir. Sıkıntı ve bunalım geçiren kimse mezkur adedi okursa sıkıntı ve bunalımdan kurtulur. 2- Hasta olan abdestli olarak 100'er defa okumaya devam ederse elemden ve hastalıktan halas olur. 3- Hürriyetten mahrum olanlar bu mübarek ismi şerifi okumaya devam ederlerse hürriyetlerine kavuşurlar. Ey lütfu bol Allâh'ım, hakkımızdaki kaza ve kaderini lütfunla gerçekleştir. Nimet ve ihsanını üzerimizden eksik etme amin. EL-AZİM "Azametini ve büyüklüğünü hiç kimse kavrayamaz." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu isin adedi 1020, saati Utarit'dir. Mühim işlerde başarıya ulaşmak için okunur. 2- Bu mübarek ismi şerifi "Yâ Azim Celle Celâlühû" diye okumayı alışkanlık haline getiren kimse izzet ve şerefe nail olur. 3- Herhangi bir şeyden korkan kimse bu mübarek ismi şerifi 12 defa okuyarak kendi üstüne üflerse korkusu zail olur. 4- Vird edinerek okuyan elemlerden şifaya kavuşur. 5- Bu ismin zakiri, ednadan en ala mertebeye yükselir. Dünya o kişinin arkasından koşar. EŞ-ŞEKÜR "Nimetlerine karşı yapılan şükrün karşılığını bolca veren." BU İSMİN SIRLARI 1- Bu ismi şerifi okumaya devam eden kimseden Allâh'ın nimetleri eksilmez. O kimse kazandığını kaybetmez. Allâh vücuduna afiyet ihsan eder. 2- Adedi 526, saati Güneştir. Zalimlerin ve düşmanların fenalığından kurtulmak için okunması havâs alimleri tarafından tavsiye edilmiştir. 3- Bir ay müddetle bu ismi şerifi her gün biner defa okuyanın üzerine nimet yağar. Herkese sözü geçerli olur. 4- Çok okuyanın şükrünü Cenâb-ı Allâh kabul buyurur. İşlerinde kolaylık ihsan eder. 5- Rızkın, bereketin ve nimetin çoğalması için bu mübarek ismi şerif çokça okunmalıdır. EL-GAFÛR " Kullarının günahını setredip günahlarını affeden." BU İSMİN HUSUSİYETERİ 1- Cuma namazından sonra 100 defa okuyanı Cenâb-ı Hak mağfiret buyurur. 2- Bu ismi şerifin adedi 1286, saati Güneş'tir. Fakirlikten kurtulmak için okunması tavsiye edilmiştir. 3- İç aleminin karışıklıktan kurtarmak isteyen bu mübarek ismi şerifi okumayı adet edinmelidir. 4- Okumayı vird haline getireni Allâh Teâlâ korktuklarından emin kılar. 5- İki dargını barıştırmak için niyet edilerek yazılır. Barışmak isteyen üzerinde taşır. Ey günahkârları affeden Allâh'ım! Bütün hata ve günahları affedip, rızanı kazanmayı nasip eyle. EL-HALİM "Günahkarların rızkını kesmeyen, mühlet tanıyan, ihmal etmeyen." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Etrafını ezen zalimin karşısında bu mübarek ismi şerifin okunması gazabının geçmesine vesile olur. 2- Bu ismin adedi 88, saati Zuhâl'dir. Sinirli insanların okuması sinirlerinin geçmesine vesile olur. 3- Bir kağıda yazılarak mahsul olan yerin dahiline asılırsa afatlardan korur. 4- Bir meyveye yazılarak bir kimseye yedirilirse o kimsenin muhabbeti celb edilmiş olur. 5- Vird edinerek okuyanlar arifler zümresine dahil edilir. EL-ALÎ " Noksan sıfatlardan, ihtiyaçtan münezzeh olan." Allâh'ın yüceliğini hiç kimse idrak edemez. O'nun yüceliğini anlamaları akıl sahiplerini hayrette bıraktı, akıllar da aciz kaldı. BU MÜBAREK İSMİN SIRLARI 1- Bu ismi şerifi yazarak üzerinde taşıyan kimsenin kadri yüce olur. 2- Uzak belde de bulunan salimen ailesine avdet eder. 3- Bu ismin adedi 110, saati Güneştir. Okumayı adet edinenlerin ahlâkı düzelir. İnsanlara şirin görünür. 4- Kısmetinde darlık olanın okuması bir iksirdir. 5- Kötü komşu veya kötü arkadaşı olan, onların ıslahı için okumaya devam ederse, Allâh onların ahlâklarını düzeltir. EL-KEBİR "En büyük, hiç bir akıl büyüklüğünü kavrayamaz." allâh'ın büyüklüğü karşısında kimse O'nunla münazaraya kalkışamaz. Kalkışan, her iki alemde de belasını bulur. BU İSMİN HUSUSİYET VE SIRLARI 1- Devamlı okuyanlar, insanlara heybetli gözükürler. 2- Bu ismin adedi 232, saati Güneştir. Büyükler yanında ki işlerin husulü için, mezkur adet okunur. 3- Haksızlıkla vazifesinden uzaklaştırılan kimse oruçlu olarak biner defa okursa Allâh'ın izni ile tekrar vazifesine döner. 4- Günde 100 defa okuyan kimse halk içinde şerefe nail olur. 5- Borç altında ezilen kimse biner defa okursa Allâh'ın izni ile borcunu ödemeye muvaffak olur. EL-HAFİZ "Koruyan, muhafaza eden." BU MÜBAREK İSMİN SIRLARI 1- Bu mübarek isim, korunması için neye okunursa Allâh onu muhafaza buyurur. 2- Altından kalkılmayacak bir musibetle karşılaşan kimse, bu mübarek ismi şerifi ihlâs ile okumayadevam ederse o musibetin yük ve çilesinden korunur. 3- Bu mübarek ismi şerifi okumayı vird edinenleri, Allâh Teâlâ her türlü kötülüklerden muhafaza eder. 4- Kırıcı, kötü huy sahibi kimseler için bir bardak suya bu mübarek ismi şerif 7 defa okunarak içirilirse ahlâkı düzelir. 5- Talebe-i ulum, okuduğunu kolayca anlayabilmesi bu mübarek isim bolca okunmalıdır. EL-MÜKIT " Yaşamak için gıdaları yaratan." BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin özelliklerinden birisi de; vücudun beslenmesini ve kuvvetini sağlamasıdır. 2- Oruçlu bir kimse okur, toprak üzerine yazar, sonra temiz su ile ıslatarak koklarsa kendisine zaaf veren halet gider, kuvvet gelir. 3- Bu ismi şerifi devamlı okuyanlar açlık hissi duymazlar, manevî gıdalarını almış olurlar. 4- Kıraat edenlerin, Allâh Teâlâ rızkını kolaylaştırır, her çeşit fenalıktan onları muhafaza eder. 5- Kendinden geçinceye kadar bu ismi şerifi zikreden açlık izni duymaz. EL-HASİB "Mükellefleri hesaba çeken, ihtiyaç olan şeyleri yaratan." İnsan her an Allâh'a muhtaçdır. Allâh onun her işine kâfidir. BU SİMİN HUSUSİYET VE SIRLARI 1- Bu ismi şerifin adedi 550, saati Güneştir. Devamlı sebepsiz yere ağlayan çocuğun ağlamasını kesmek için bir bardağa yazılarak su ile doldurulur, muhtelif zmanlarda çocuğa içirilir. 2- Kim bir bardak su üzerine bu ismi şerifi yedi defa okur, içerse meydana gelecek yorgunluktan emin olur. Ancak bu sabah ve akşamları tekrarlanmalıdır. Kureyş Suresi ile birlikte okunmalıdır. 3- Bu ismi şerifi okumayı vird edinenler, başkaları tarafından hürmet görürler ve sevilirler. 4- Her kim hırsızdan, nazar değmesinden, düşmanından, komşusunun kötülüklerinden korunmak isterse perşembe gecesinden başlamak üzere yedi gün; geceleri ve gündüzleri yetmişer defa " Yâ Hasbiyellâhül hasib" diye okumalıdır. 5- Hali bir yerde, bu mübarek ismi şerifi, bir ay müddetle hiç ara vermeden beşer yüz defa kıbleye karşı dönerek okuyanın bütün hacetlerini Allâh Teâlâ ihsan eder. EL-CELİL " Zat'ın da, sıfatında, fiilinde hiç kimse O'na denk olamaz, Celâl ve Cemâl sıfatlarının mutlak sahibi O'dur." Cenâb-ı Hakk'ın ismi şerifi uluhiyyeti zahir. Bu tesirle halk, uluhiyyeti anlamaktan aciz kaldı. İsmi Celâl ile vücut kemâl buldu. Bu ismi Celâl'ın tesiri ile iki zıt meydana geldi " Ancak Celâl ve Kerem sahibi olan Rabbinin varlığı bakîdir." BU İSMİN ÖZELLİK VE SIRLARI 1- Her kim bu ismi şerifi bir bardağa yazarak su ile doldurur ve içerse halk arasında hürmet edilen bir kişi olur. 2- Zalim kimseleri dize getirmek için bu ismi şerif okunmalıdır. 3- Devamlı olarak kendine vird edinenlerde manevî bir güç meydana gelir. 4- Okumayı adet haline getiren kimseye başkaları tarafından kötülük yapılamaz. Yapmaya çalışan kimse kendini helak etmiş olur. 5- Adedi 73, saati Güneştir. gam ve kederi sevince tebdil etmek ve tehlikeli yerlerden emniyetle geçmek için mezkur adet okunmalıdır. EL-KERİM " Karşılıksız veren, cömert ve kerem sahibi." BU İSMİ ŞERİFİN HAVÂS VE ESRARI 1- Birkimse yatağına yatarken bu ismi şerifi okuyarak uyursa Cenâb-ı Hak insanların kalbine o kimseye ikram ilga eyler. 2- Okumayı vird edinenlerin kazançlarında bereket husule gelir. 3- Devamlı meşgul olan kimse zahmetsiz rızkını elde eder, fakirlik çekmez. 4- Bu ismi şerifi devamlı okuyan kimse dünyada ve ahirette izzet ve şerefe nail olur. 5- Kim istiğfar ile birlikte bu mübarek ismi şerifi okumaya devam ederse, Allâh Teâlâ günahlarını affeder, ayıplarını örter. ER-RAKİB " Her an görüp kontrol eden, gözeten." BU İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Her kim Cenâb-ı Hakk'ın bu ismi şerifini kendi üzerine, ehli veya evladı veya malı üzerine 7 defa kemâli ta'zimle okursa Allâh Teâlâ'nın himayesi altında olur. 2- Bu ismi şerifin adedi 312, saati Müşteri'dir. Hayırlı işlerin kolaylıkla elde edilmesi için bu saatte okunması tavsiye edilmiştir. 3- Kaybolan bir eşyanın bulunması için çokca okunmalıdır. 4- Bu ismi şerif mükaşefe ehlinin zikridir. 5- Gece ve gündüzleri ıssız bir yerde, bir ay müddetle bu ismi şerifi okuyanın kalp gözü açılır. EL-MÜCİB " Duaları kabul eden Allâh mü'min kulunun duasını kabul eder." Dua bir enerji kaynağıdır. Onu kullanmasını bilirsen bir çok faydalar elde edersin. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN SIRLARI VE HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin adedi 55'tir. Dua eden kimse dua esnasında bu ismi şerifi de zikrederse hemen duasına icabet edilir. 2- Bir şeyden korkan kimse bu ismi celili okursa All'ah'ın koruması altında olur. 3- Güneş doğarken bu mübarek ismi şerifi hürmetle elli beş defa okuyanın duası kabul olur. 4- Devamlı bu ismi şerifi okuyanın, aleyhinde konuşanların dilleri, aleyhinde konuşmaz olur. 5- Dedikoducuların dillerini, hasetçilerin kıskanmalarını tesirsiz hale getirmek için okunmalıdır. EL_VASİ " İhsanı, bütün kâinatı, ilmi, bütün malumatı, kudreti bütün makduratı, rahmeti, bütün eşyayı kucaklayan." Allâh Teâlâ'nın rahmeti sonsuzdur. Bu sonsuz rahmetten istifade etmek ancak mü'minlere aittir. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Maişet darlığı çeken bir kimse " Yâ Vasi Celle Celâlühû" diye zikre devam ederse maişet darlığından kurtulur. 2- Bu ismi şerifin adedi 137, saati Kamerdir. İç sıkıntısından kurtulmak için muhtelif zaman ve vakitlerde mezkur adet kadar okunmalıdır. 3- kin ve hased içinde kıvranan kimse, bu ismi celili adet edinirse içinde bulunduğu kötü hastalıktan kurtulur. 4- Bu ismi şerifi kendisi için vird edinen kimsenin zamanla kendi arasındaki manevî perdeler aralanır, bazı sırlara vakıf olur. 5- Altından kalkılamayacak zor işler ile karşılaşan, bu mübarek ismi şerifi, tam bir sadakatla okumaya devam ederse, Allâh'ın izni ile zor işlerin altından kalkar. EL-HAKÎM " Eşyayı, işleri ve her şeyin hakikatini olduğu gibi bilen." Hikmetin başı Allâh'ı tanıyıp O'nun birliğine iman etmek, emir ve yasaklarını yerine getirmektir. BU İSMİ ŞERİFİ OKUMANIN SIRLARI 1- Kim" Yâ Hakîm Celle Celâlühû" diye bu ismi celili okumayı vird edinirse dili hikmet konuşmaya başlar. Manaların esrarına vakıf olur. 2- Hayır kapılarının açılmasını, saadete ulaşılmasını ve rızkının genişlemesini isteyen kimse bu ismi şerifi okumalıdır. 3- Her namazın arkasından okumak derecelerin yükselmesine bir vesile olur. 4- Bu ismi şerif ile çokca zikredenler, korktuğu şeylerden halas olur. 5- Bu ismi şerifin adedi 87, saati Kamerdir. Belirtilen saat ve aded ile okunursa sıkıntı da ve keder içinde olan kimse içinde bulunduğu musibetlerden halas olur. EL-VEDÛD " Emirlerini yapan, tevbe eden, aşkı ile kalbi bir ocak gibi yanan kullarını seven." İmam-ı Ali Efendimiz şöyle buyurdular "Allâh'ın sevdiği kulların derecesine ulaşmak istersen 1- Sana gelmeyene sen git, 2- Sana vermeyene sen ver, 3- Sana kötülük edene sen kötülük etme; affet." BU İSMİN HAVÂS VE ESRARI 1- Kim bir yemek üzerine bu ismi celili "Yâ VedûDü Celle CelâlühÛ" diye biner defa okur o yemekten karı-koca birlikte yerlerse aşırı derece de birbirlerini severler, aralarında muhabbet meydana gelir. 2- Bu mübarek ismi şerifte ilahi bir sır vardır. Kim bu ismi okumayı adet edinirse başkalarını tesiri altına alır. 3- Bu ismi şerifin adedi 20, saati Zöhredir. Fakirlikten ve borç yükünden kurtulmak için mezkur saatte 270'er defa okunmalıdır. 4- Bu ismi şerif İsm-i A'zam'dır. Bu ismi şerifi vird edinerek okuyanları Allâh Teâlâ sever. 5-Bu ismi celilin meleği Heyaiyl Aleyhisselâm'dır. Bu ismi celili okuyana Allâh Teââ kalbleri meylettirir. Duasını kabul eder. İstediğini kendisine verir. EL-MECİD "Fiillerini güzel, lütfu ve keremi çok olan, medh ve övülmesinde ortağı bulunmayan, dileğinini yapan." Namazını kılan bir insan " Mâliki yevmid dîn" kıyamet gününün sahibi dediği zaman, Cenab-ı Hak " Kulum beni medhetti" buyurur. Dikkat ederseniz Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de " Övülen yüce Kur'an'a yemin ederim" diye Zat'ına kendi kelam-ı Zat'isi olan şerefi itiraf etmektedir. Şerefimi açıklamak için kullarımı yoktan vücuda getirdim" buyurmaktadır. Kul bu ismi şerifden alacağı ders ile; içini dışını, şevhetin ve nefsin pisliklerinden arındırmalıdır. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Kişi her arabi ayın 13,14,15. günlerini oruçla geçirir, akşamları da bu ismi şerifi yüzer defa okursa, sedef hastalığından şifa bulur. Cüzzam hastalığından ve kalp rahatsızlığından emin olur. 2- Bu ismi şerifin adedi 57, saati Zöhredir. Ahlâkı hamide sahibi olmak için mezkur adet vird edinmelidir. 3- Bu ismi şerifi okuyanın etrafına şeytan yaklaşıp vesvese verme gücünü kendinde bulamaz. 4- ruhi bunalımlara karşı bu mübarek ismi şerifin okunması çok bunalım içindeki kimsenin adedi kadar bu ismi şerifi okuması gerekmektedir. 5- Kim bu ismi şerifi kendinden geçinceye kadar okursa, Allâh işlerinde başarıya ulaştırır. Ruhunu marifet ile zinetlendirir. Bilinmeyen bazı esrar kendisine ayan olur. EL-BÂİS "Kıyamet gününde ölenleri dirilten, mahşer yerine sevkeden, kainatı yoktan vücuda getiren." BU İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Kim yatarken "Yâ Bâis Celle Celâlühû" diye 100 defa okursa, Allâh Teâlâ kalbini marifet nuru ile doldurur. Feyzi ilahi o kişinin ruhunu sarar. 2- Bu mübarek isme devam ederek okuyanların önlerindeki kapalı kapılar hayır için açılır. 3- Bu ismi şerifin adedi 573'tür. Düşmanların ve eşkiyanın şerlerinden korunmak, iftiradan emin olmak için 7073 defa okunması tecrübe edilmiştir. 4- Kırk gün farz namazlarının ardından 573 defa okuyan muradına nail olur. 5- Hakkını alamayan bir kimse bu mübarek ismi şerifi 4011 defa okursa Allâh'ın inayeti ile hakkını almaya muvaffak olur. Ey ölenleri dirilten Allâh'ım, kalbimizi iman nuru ile dirilt. EL-HAKK " Kimseye muhtaç olmayan, sözünde sık olan." BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismi şerifin adedi 108'dir. Mezkur adedi zikir olarak okuyanlara doğruyu ve hakkı bulma, tarafı ilahiyyeden ihsan olunur. 2- Bu mübarek ismi şerifi vird edinenler kulluk görevlerini devamlı yapma azmi içinde olurlar. Batıl ve sapıklıklarından uzaklaşırlar. Şeytani yollardan kaçınırlar. 3-Bu mübarek ismi şerifi günde bin defa okuyanın ahlakı ve durumu düzelir. 4- Bu ismi şerifi okuyanlar veya üzerinde taşıyanlar, adaletten ayrılmazlar. EL-KAVİYY "Güç ve kuvvet sahibi olan." Gerçek güç ve kuvvetin yegâne sahibi Allâh Teâlâ'dır. O Hiç kimsenin yardımına muhtaç değildir. çünkü O, bizatihi kuvvetin ve kudretin ta kendisidir. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN ÖZELLİKLERİ 1- Bir kimsenin güçlü bir düşmanı olsa, onun kötülük ve şerrinden korunması için, bir miktar undan hamur yapılır, nohut kadar bin parçaya bölünür, kuşların önüne teker teker atılır, her birinin atılacağı esnada Cenabı Hakk'ın " Yâ Kaviyy" ismi şerifi okunur. 2- Güçsüz olanlar, mazlumlar, bu ismi şerifi bin defa okurlarsa maksatlarına bi izni hüdâ ulaşırlar. 3- Sabah namazlarından sonra yüzer defa okuyanlar dünya ve ahirete ait dileklerine nail olurlar. 4- Bu ismi şerifi vird edinen kimse maddi ve manevi yüklerin altından kalkma gücüne sahip olur. Ruhu güçlenir. Bu Azrail Aleyhhiselâm'ın esnasında okuyanlar yorgunluk hissetmezler. 5- Rüzgârın, suyun, ateşin felaketinden korkanlar okurlarsa, korktuklarından emin olurlar. Bu ismi şerifin adedi 116'dır. EL-METİN " Son derece güçlü olan." Allâh Teâlâ'nın kuvvet ve kudreti devamlıdır, asla eksiklik kabul etmez. Hiç bir kimse Allâh'ın gücü ile muarazayakalkışamaz. BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Kim kötü işlerle meşgul olan kadın veya erkeğin üzerine "el-Kaviyyül Metin" ismi şerifini onar defa okursa onlar, kötü işleri bırakırlar ve durumlarında düzelme görülür. 2- Güçsüz ve zayıf olan bu ismi şerifi okumaya devam ederse, Allâh'ın izni ile güç kuvvet kazanır. 3- Bu ismi şerifi okumayı adet edinen kimse, ibadet taatta metin olur. Düşmanını zararsız hale getirir. 4- Bu ismi şerifi okumaya devam edene zor işler kolaylaşır. 5- Bu ismi şerifin adedi 500, saati Zöhre'dir EL-KUDDÛS Nefsi emmarenin kirlettiği nefis ve kalbleri temizleyen. Hazreti Peygamber buyuruyor 'Temizlik imanın yarısıdır.' 'Temizlik imandandır.' Allâh Azze ve Celle buyurdu 'Ben, çok tevbe edenleri ve temizlenenleri severim.' BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu mübarek ismi şerifi kendin den geçinceye kadar zikredenler nefsi emmarenin, elinden yakayı kurtarır, kötü ahlaklardan kurtulur, ahlakı hamide sahibi olurlar. 2- Bu mübarek ismi günde yüz defa okumayı adet edinenler, kalbin manevî hastalıklarından kurtulur. İnsanlar arasında sevilen bir duruma gelirler. 3- Bu mübarek ismi şerife devam eden kul, şeytanın pisliklerinden ve vesveselerinden Allâh'ın izni ile kurtulurlar. Bütün azalarını temizlemiş olurlar. İnsanlar arasında saygın duruma gelirler. 4- İnsanlardan hali bir yerde kırk gün biner defa okuyanın kalbi dağınıklıktan kurtulur. Herkesi tesiri altına alır. EL-MELİK Sen ol meliksin ki, melekutuna uzlet yok. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ Cenab-ı Hakk'ın bu mübarek ismi şerifinin esrarı pek çoktur. Biz birkaç tanesi yazmakla yetineceğiz 1- Bu mübarek isim gavsın zikridir. Cenab-ı Hakk'ı bu mübarek ismi ile anmaya devam edenler, maveradan başka sırlara vakıf olurlar. 2- Bu mübarek ismi yüzüğünün taşına yazıp korktuğu kimsenin yanına girene, zalim kötü gözle bakma kudreti bulamaz. 3- Vird edineneler, devamlı okuyanlar dünyevi ve uhrevi yüce mertebelere ulaşırlar. Herkes tarafından sevilir, sayılırlar. 4- Duaların ilâhi degâha ulaşması için çokca okunmalıdır. 5- Sabah namazından sonra 120 defa okumayı adet edinenler, fukaralıktan kurtulurlar. Sıkıntı çekmezler. Zeval vaktinde 100 defa okuyan stresten kurtulup kalb huzurunu elde eder. ER-RAHİYM Ahirette rahmetinin tecellisi ile mesrur olacaktır. Allâh şöyle buyuruyor 'Allâh'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Hiç şüphe yoktur ki O, bütün günahları bağışlar ve O, çok affedici ve acıyıcıdır.' BU İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Şems saatinde bu mübarek ismi şerifi 258 defa okuyanlar vesvese hastalığındann kurtulurlar. 2- 'Selâmün kavlen min rabbir rahiym' ayet-i kerimesi 81 defa, salavat-ı şerife 130 defa, Fatiha-i Şerife 3 defa okunduktan sonra 'Ey Rabbim'diye duada bulunan kulun dilek ve muradı gerçekleşir. 3- Bu mübarek ismi çokca okuyanlar ahiret sermayesini çokca kazanırlar. Sabah namazından sonra yüzer defa okuyanlara mahlukat tarafından acınır. 4- Pazartesi günü münasip bir saatte tatlı bir gıda üzerine okunur ve buhurlanır. Matluba yedirilirse muhabbetinden bikarar olup, talibe aşık olur. 5- Yüzer defa okumayı vird einenlerin kalbi yumuşar, mahlukata acıma hissi duyar. Allâh'ın rahmetini celb eder. EL-VEKİL " Kullarının rızıklarına kefil." BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1-Bir kimse ateşten, sudan, zelzeleden veya bir şeyden korktuğunda, bu mübarek ismi şerifi okumaya devam ederse, korktuklarından emin olur. 2- Bu ismi şerifin adedi 66, saati zöhredir. Her çeşit düşmanı hezimete uğratmak için bu ismi şerfi okunmalıdır. 3- Bu ismi şerifin meleği Keyhaiyl Aleyhisselam'dır. Bu ismi şerifi Cenab-ı Hakk'a daha ziyade en çok güvenenler okurlar. 4- Bu ismi şerifi vird edinenlerin Cenab-ı Hakk'a güvenleri artar. 5- Bu ismi şerifi okumayı sürdürenler hiç ummadıkları yerlerden rızıklandırılırlar. EL-HAMİD " Her an övgüye, hamde layık olan." Ezelden ebede kadar hamd ve övgüye layık olan ancak Allâh Teâlâ'dır. Hamd , insanın bedeni, diğer zikirler azası, dalı, budağı mesabesindedir. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN ÖZELLİKLERİ 1- Bu mübarek ismi şerifi okuyanlar, nimet içinde yaşarlar. 2- 99 defa sabah namazından sonra okuyup, eline üfleyerek yüzüne süreni Allâh Teâlâ aziz kılar ve ona yardım eder, yüzünü nurlandırır. 3- Sabah ve akşam namazlarından sonra 66 defa okuyanın fiil ve hareketleri, szöleri güzelleşir. 4- Her farz namazın sonunda 100'er defa okuyan, salihlerden olur. 5- Bu ismi şerifin adedi 62, saati Müşteridir. Mezkur adedi okuyanlar maddi ve manevi olarak güçlenir, lisanı düzgün konuşur. EL-VELİ "Dostlarına yardım eden, düşmanlarını kahreden." Kim Allâh'a bağlanıp tevekkül ederse Allâh ona yeter. Allâh bize yeter! O ne güzel vekildir! O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır. Salât-ü selâm, yaratılmışların en iyisi olan Muhammed O'nun al ve ashabına olsun. BU İSMİ ŞERİFİN SIRLARI 1- Bu ismi şerifi vird edinenler Allâh'ın yardımı ile velayet mertebesine ulaşırlar. 2- Hanımı bed huylu olan kimse hanımı ile sohbet ettiği vakit bu ismi şerifi hatırında tutsa hanımı iyi huylu olur. 3- Cuma geceleri biner defa bu ismi şerifi zikreden matlubuna ulaşır. 4- Bu mübarek isim evliyanın zikridir. Kim gündüzleri onbin, geceleri onbin defa okumayı sürdürürse Allâh'ın veli kulları topluluğuna karışır. 5- Bu ismi şerifin adedi 46, saati Merih'tir. Bu ismi şerifi okuyanın kadri yüce olur. Dışı ve içi her türlü pislikten arınmış olur. EL-HABİR "Kâinatta hiç bir şey kendisine gizli olmayan." Yapılan hiç bir şey O'na karşı gizli olamaz. Zira Allâh Teâlâ her şeyden haberdardır. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin adedi 812, saati Güneştir. 2- Kötü ahlak ve huyundan kurtulmak isteyen bu mübarek ismi çokca okumalıdır. 3- Başka biri tarafından bir ezaya maruz kalan kimse, bu ismi şerifi okumaya devam ederse, Allâh'ın izni ile, eziyet edenin ezasından kurtulur. 4- Yatacağı vakit abdestli olarak okuyanlar, istedikleri şeyi rüyada görebilirler. 5-Zihni gücü az olanlara yazılarak içirilirse, zihinleri kuvvetlenir. Ey her şeyden haberdar olan Allâh'ım! Gizli ayıp ve günahlarımı bana bildirip istiğfar getirmeyi nasip eyle. EL-HABİR "Kâinatta hiç bir şey kendisine gizli olmayan." Yapılan hiç bir şey O'na karşı gizli olamaz. Zira Allâh Teâlâ her şeyden haberdardır. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin adedi 812, saati Güneştir. 2- Kötü ahlak ve huyundan kurtulmak isteyen bu mübarek ismi çokca okumalıdır. 3- Başka biri tarafından bir ezaya maruz kalan kimse, bu ismi şerifi okumaya devam ederse, Allâh'ın izni ile, eziyet edenin ezasından kurtulur. 4- Yatacağı vakit abdestli olarak okuyanlar, istedikleri şeyi rüyada görebilirler. 5-Zihni gücü az olanlara yazılarak içirilirse, zihinleri kuvvetlenir. Ey her şeyden haberdar olan Allâh'ım! Gizli ayıp ve günahlarımı bana bildirip istiğfar getirmeyi nasip eyle. ES-SELÂM Kullarını günah kirlerinden arındırıp selâmete ulaştıran. Cenab-ı Peygamber Aleyhisselam buyurdu 'İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız. Size bir şey öğreteceğim, onu yaptığınız zaman birbirinizi seversinizAranızda selamı yayınız.' BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Bu mübarek isim cin ve insan şeytanlarının vesveselerinden ve hilelerinden insanı salim kılar. Selim bir kalb ile Allâh'ın huzuruna çıkmasını sağlar. Eceli gelmeyen hasta üzerine 121 defa okumak şifa bulmasına vesile olur. 2- Günde yüz defa 'Es-Selâmü aleyke eyyüben nebiyyü ve rahmetüllâhi ve berakâtüh' diye Efendimiz'e selam getiren, ölümün acı hararetini tatmaz. İşleri kolayca halledilir, zorluklarla karşılaşmaz. 3- Bu mübarek isim, velilerin feyiz kaynağıdır. Bu isimle Cenab-ı Hakk'ı zikrederler. Bu velilerin adedi 360'dır. Allâh Teala bunların yüzü suyu hürmetine rahmeti ve yağmurları indirir. Duaların kabul olunması için 360 defa okunmalıdır. 4- Hasta üzerine 161 defa okunursa hasta şifa bulur. 5- 132 defa okuyan matlubuna nâil olur. EL-MÜ'MİN Muttakileri azabından,asi mü'minleriebedi azabından koruyan. BU İSMİN HUSUSİYETLERİ 1- Kendisinde inanç bozukluğu olan kimse, bu mübarek ismişerifi yazarak suyunu yirmi bir gün aç karnına içmeye devam ederse sözü edilen hastalıktan bi iznillâhi teâlâ kurtulur. 2- Nefsine ve malına bir zarar gelmesinden korkan kimse otuz altı defa okursa korktuklarından emin olur. 3- Devamlı okuyanlar, düşmanlarının şerrinden halas olur. Allâh Teâlâ, o kimsenin dilini yalandan muhafaza eder. Matlubuna nail olur. Duası Allâh katında makbul olur. 4- Kırk gün devamlı olarak vird edinip zikredenler, ömürleri müddetince namerde muhtaç olmazlar. Ağızlarından kötü söz de çıkmaz. 5- Mü'min ismi şerifinin adedi otuz altıdır. Saati Zöhredir. Bu saatte hastaya mezkur adedi okumanın şifa bulmasına vesile olacağı tecrübe ile sabittir EL-MÜHEYMİN Yoktan vücuda getirdiği mahlukatı gözetip koruyan. Cenab-ı Ecelli ve Alâ'nın bu ismini devamlı okuyanlar, kalbini ve halini düzeltir ve O'ndan korkar ve gözetimi altında olduğunu bilir. Bize gereken daima O'nun emirlerini yerine getirmek, O'nun zikri ile meşgul olmaktır. Sen O'nu anarsan, O da seni koruyacaktır. Musibet ve belalara karşı sabırlı ol. Allâh sabredenlerle beraberdir. BU İSMİN ÖZELLİKLERİ 1- Bu mübarek ismi şerifi yatsı namazlarından sonra 145 defa okuyup devam edenlere, olacak hadiseler vuku bulmadan önce rüyasında haber verilir. 2- Gusül abdesti aldıktan sonra, tenha bir yerde, yüz defa okuyan, dileğine nail olur, kalbi nurlanır. Bu mübarek ismin kadrini ancak veliler bilir. 3- Bu ismin sayısı 145, saati Müşteridir. Düşmanlarının sultasından, bela ve musibetlerin gelmesinden kurtulmak için okunması mücerrebdir. Yunus Aleyhisselâm'ın balığın karnında bu mübarek ismi okuduğu gelen rivayetler arasındadır. 4- Her kim bu ismi şerifi yeşil bir ipek parçasına yazdıktan sonra şeker, misk amber ile buhurlar ve yedi gün arka arkaya üzerine, beşer bin defa okuyup başının altına koyup yatarsa, her neyi arzu ederse, rüyasında kendisine gösterilir. Bu esrar-ı ilahiyyeden sırdır. Kıymeti iyi bilinmelidir. 5- Bu isim, ilahi sırları kendinde bulunduran mübarek bir isimdir. Vird edineneler ilahi bazı sırları elde eder. İmanı ve ilmi artar. Allâh Teâlâ onu düşmanların şerrinden korur. Yazıp üzerinde taşıyanın malı ve rızkı Cenab-ı Hakk'ın himayesi altında bulunur. EL-CEBBÂR İstediğini yapan, mutlak hükmün sahibidir. Her mevcut azameti karşısında küçüktür. Bu ismin şemsiyesi altına giren insan, bu makam sahipleri alçak gönüllü olurlar. Bu yüce makama ulaşanlar pek azdır. Çünkü bunlar hem dış görünüşlerinin hem de iç alemlerinin hakimidirler. Kişinin her bakımdan Allâh'ın rızası olan işleri yapmakta güçlü olması lazımdır. Çünkü Peygamber Efendimiz 'Allâh katında güçlü mü'min, zayıf mü'minden daha hayırlıdır' buyurmuşdur. BU İSMİN SIRLARI 1- Zalimlerin şerrinden kurtulmak için sabah ve akşam namazlarından sonra yirmi birer defa okunmalıdır. 2- Bu mübarek ismi vird edinenlerden, zalimler çekinip, yüzüne baktığı zaman heyecana kapılırlar. Ayrıca bunu vird edinen, şeytanın şerrinden korunur. 3- Bu ismin adedi 206 saati Merihtir. Düşmanı hezimete uğratmak ve tutukluktan kurtulmak için ihlâs ile okunmalıdır. 4- Bu ismi şerif, düşmanı hezimete uğratmak için 206 defa okunmaya devam edilirse Allâh Teâlâ düşmandan intikam alır. İftiracıların kötülüğünden de o kişiyi muhafaza eder. 5- Kim bu ismi şerifi bir kağıda yazar üstünde taşırsa insanlar arasında sevilip sayılan bir kişi olur. Ey Allâh'ım! Muradına, muvafık amel yapmayı bana nasib eyle! Kullarının üzerine beni zorlayıcı kılma amin. EL-MÜTEKEBBİR 'Öyle yüce ve büyüksün ki, büyüklüğün izafi değil, ancaj senin sıfatındır.' Cenab-ı Hakk'ın Zât'ını Mütekebbir ismi ile isimlendirmesi bir tevazu, bir tenazüldür ki, misalleri pek çoktur 'Ademi kudret elimle yarattım.' 'Tuğba ağacını elimle diktim.' BU İSMİN SIRLARI 1- Bu mübarek ismi şerif kötülük yapanların üzerine onaar defa sadakatle okunursa o kişi yaptığı kötülükten vazgeçer. 2- 262 defa, dinin yasakladığı haramları işleyenlerin üzerine 'Yâ Mütekebbir' diye okunursa, bir daha o kişiler, o kötü fiili yapmamak üzere bağlanır. 3- Bu ismi şerifi Merih saatinde vefk olarak yazıp üzerinde taşıyan kimseye karşı, zalimler boyunbükerler, karşısında zelil olurlar. 4- 262'şer defa Müşteri saatinde okumayı adet edinenler kazandıklarında bereket görürler. - Fettah esması ism-i azam sırrı taşır. isminin zikri, insanda açılımlar yapar ! Hem zahîri problemlerin çözümlenmesi yönünden, hem de batın kapanıklıkların açılması için. Kullarının her türlü maddi ve manevi sorunlardan kurtarmak için kapıları hikmetle açan demektir. İnsanların hayattlarında tecellisini bir yönüyle, belki de sıkça müşahede ettiklerine kani olduğum ve düşündükçe rahmetin üstümüze nasıl yağdığını farkettiğimiz bu ismi şerif rahmet ve rızık kapılarını açan; zorlukları kolaylaştıran hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan gibi anlamlara geliyor. Feth, kapalı olan şey bilinmeyeni açmak manasınadır. Açmak ise sadece maddi anlamda olmak zorunda değildir. Manevi anlamda da Allah ın açması sayesinde çeşitli açılımlar vuku bulur. Her güç işin önünü açıp, kolaylık ve fetih veren, gerçek ilim kapılarını yarattıklarının yararına açan, onlara her türlü ilim ve feyiz alma imkanı sağlayan Allah demektir. Bu esmayı maddi manevi tıkanıp çaresiz kalanlara, işlerinin önü açılmayıp hep sekteye uğrayanlara çok büyük yararı vardır. Fettah esması ism-i azam sırrı taşır. Son Mehdi'de bu esma ism-i azam olarak açığa çıkar. Kutsi havarileri bile bu esma bereketiyle dünyanın dört bir yanına açılıp fetih bulurlar. Sufizm dünyasında yıllarca esma yaptığı halde bir sırra vukuf olmayan müritler bu adla Allahı zikrederlerse kısa zamanda acaip sırlara vukuf olmaya başlarlar. Garip sırların perdeleri yavaş yavaş kendilerine açılmaya başlar. Fettah esması; çok geniş dairede fetih getiren, engelleri kaldıran, büyüleyici özelliği olan kerametli bir esmadır. Bu isme mazhar olanların önlerindeki engeller neyse, Allah tarafından ortadan kaldırılır. Bilim insanları, talebeler, Sufizm yolunda bulunan salikler; işleri maddi manevi sekteye uğrayanlar Fettah adından yararlanabilirler. Adın tecellisi altında terbiye olanlara hiçbir şey güç gelmez. Binlerce işi, hiç yorulmadan, çok büyük bir keyifle yapabilme becerisini bu esma açığa çıkarmaktadır. Fettah esması yalnızca maddi sıkıntıları ortadan kaldıran bir isim değildir. Rüya perdelerini, yakaza perdelerini, gönül gözü perdelerini de ortadan kaldırıp açan çok dairede fetih yapan büyülü bir ism-i azam esmasıdır. Bu esmayı çalışanlar kısa sürede esmanın yararlarına tanık olurlar. "İnna fetehna leke fethan Mübina" ayetini zikredenlerde olağanüstü sırlar açığa çıkmaya başlar. Bütün kapalı kapılar birer birer açılır. Rüya ve yakaza alemlerinde sırlar açığa çıkar. Engel olan şey neyse -başarı, evlilik, rızk, hastalık, huzursuzluk, düşmanlıklar- yavaş yavaş ortadan kalkıp güzel bir ufka gelir. Bu ismin özellikle çok zeki fıtratlı öğrencilere büyük yararları vardır. Kendi sahalarında olağanüstü açılım ve dönüşüm yaşamakta, çok başarılı projelere imza atmakta bu ismin tecellisi önemli rol oynar. İlahi alemlerin ve kapalı kapıların açılmasına da sabır gerekir. Fettah adı azametli bir addır. Bu adın ışın tecellisi altında olan kimse kendi nefsini muhasebe edecek kudrete getirilir. Devam edenler, Allah'a yakınlaşma sırrını kavrarlar. “Rahmet ve rızık kapılarını açan.”“Zorlukları kolaylaştıran.” “ Hidayetiyle kalplere iman ve marifet kapılarını açan.” El-Fettâh, kulların,her türlü güçlük ve sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. "Fettâh" kelimesi, feth'ten gelmektedir. Feth ise, "kapalı olan şey'i açmak" mânasınadır. Kapalı bir şey'i açmak Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi. Mânevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gönlü açmak gibi. Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sünbül vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ism-i şerifinin tecellîsindendir. El-Fettâh, kelime manası “açan” ise de ıstılah manası “taraflar arasında hüküm veren, birisine yardım edip zafere ulaştıran, ganimet kapılarını açan” demektir. Hiçbir sorununuz olmadığı halde, kalbinizin sıkıldığını, evinizi bir hapishane gibi hissettiğiniz, sanki dünyanın tüm yükü sizin omuzlarınızdaymış da ruhunuzun boğulduğunu, adeta her şeyin üzerinize, üzerinize doğru geldiğini hissettiğiniz olmuş mudur? Olmuşsa diye Rabbinize sığının! Çünkü Allah, gönüllere ferahlık verendir. O'ndan başka sizi o tanımlayamadığınız sıkıntıdan kurtarabilecek kimse yoktur. Ya da biriyle bir konuda tartışmaya girdiniz. İhtilaf, o kadar derin ve kapsamlı ki, durdunuz ve sustunuz. Sonra kendi kendinize şöyle dediniz. “Acaba doğru olan hangimiz?” Elbette en doğrusunu Allah bilir. Doğruları enlemesine boylamasına her şeyi bilendir. O, haklı olanları destekleyendir. Şahid, Kadir, Âlim, Hâkim, Adil olan Allah, doğruları desteklediği gibi onlara yol açandır da… Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açandır. Gönüllere iman kapısını açan, imanlı mücahitlere ülkelerin kapılarını açan. Gözlerini açan, hüznümüzü, kederimizi giderip sevinç kapılarını açan. Bereket kapılarını açan A'raf 96 Çekirdeklere çiçek açtıran, tomurcuk gülleri güldürüp, açan “el-El-Fettâh”a iman edenler gönül kapılarını herkese açarlar. Varlık kapılarını ihtiyaç sahiplerine açarlar. Gözlerini açarlar. İmansızların her türlü madrabazlıklarını ortaya çıkarıp insanların gözlerini açarlar. Altı milyar insanın imana giden yoldaki engelleri açarlar. Allah ile kulu arasındaki engelleri kaldırırlar. Bir civciv, yumurta kabuğunu onca aczine rağmen kırıp, dünyaya kapıları açmakla bize “Fettâh” isminin tecellisi hususunda hal diliyle bir fikir beyan edebilir. Basit ve zahirde tek olan bir maddeyi açarak onca değişik suret ve şekilde, tam bir intizamda insanlar halk etmek, aynı şekilde bitkileri, hayvanları varlık alemine çıkarmak şüphesiz ki sonsuz kudret sahibi bir Sanatkarın eseridir. “Canlılar alemine bu nazarla bakabilsek ve onları, dünkü planların canlanmış ve büyümüş halleri olarak değerlendirebilirsek, Fettâh isminin sonsuz tecellilerini bir derece görür ve hayran oluruz” Toprak da rahmet yağmur vasıtasıyla zemin hazinesini biz insanlara canlılar bu haliyle kendi varlıklarındaki mahzenleri, hazineleri ve depoları bir hikmet eliyle vaktinde açarlar. Ve bütün bunlar, yerli yerinde - insanlardan belki de daha bilinçlice - teşekkül ederken bir yerlerde de Fettâh ismi başka şekliyle tecelli eder; mesela rızık kapıları Fettâh isminin tecelli ettiği maddi sahadan birkaç numunedir. Bir milyondan fazla hayvan türü ve ondan daha fazla bitki türü olduğunu biliyoruz. Bu türlere giren fertlerin sayısını bilmek ise ancak Allah'a mahsus. Sonsuz denecek kadar çok olan bu fertlerin bütün planları, nutfelerde, yumurtalarda yahut çekirdeklerde ilâhî ilim ve hikmetle yazılmış. İşte bu noktaların kitap haline gelmesi, bu planlardan yapılar kurulması Fettâh isminin tecellisiyle başlar. Canlılar âlemine bu nazarla bakabilsek ve onları, dünkü planların canlanmış ve büyümüş halleri olarak değerlendirebilsek,Fettâh isminin sonsuz tecellilerini bir derece görür ve hayran oluruz Doğru olanı yapabilmek için Yüce Allah'ın Fettâh olması sebebiyle O'nun kapılarını çalabilirsin. Kalbin mi katılaşmış, O'ndan kalbini yumuşatmasını istersen, doğru olanı istiyorsun demektir. Bu durumda O, senin kalbini yumuşatır. Sevgiye mi ihtiyacın var? Vedut olan Allah'ın kapısını çal! O sevgi yolunu sana açar. İlim kapısını mı çalıyor, bunun için mi çabalıyorsun? Âlim olan Allah, sana ilmin kapılarını açar. Sağlığına kavuşmak mı istiyorsun? Şafi olan Allah'ın kapısını çal! Fettâh olan Rabbin sana şifanın yollarını açsın. Aranızda bir ihtilaf mı var? Hâkim olan Allah'ın kapısını çal! Çal ki, sana hükümlerini açıklasın! “Ve onların kalplerinin arasını uzlaştırdı. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların kalplerinin arasını uzlaştıramazdın. Fakat Allah; onların arasını uzlaştırdı. Çünkü O, daima üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.” Enfal Sûresi, 63 İnsan, dünya hayatında muvaffak olmak için elinden geleni yapar. Plan program ne gerekiyorsa yerine Allah dilemedikçe hiçbir kapı açılamaz. Âlemlerin Rabbi olan Allah, takdir ettikten sonra başarı ve zaferin kapıları açılabilir. Niyetiniz ister dünyayı, ister ahreti kazanmak olsun, fark etmez. İster maddi ister manevi boyutta olsun yine fark etmez. Açma emrini O verir. Tüm alemleri yönlendiren O'dur. Hangi kapıyı çaldığımıza dikkat edelim! Rahmet kapısını mı, gazap kapısını mı, hidayet kapısını mı yoksa Kabid kapısını mı çalıyoruz? “O ülkelerin halkı inanıpkötülülerden korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık. Fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık!” Araf Sûresi, 96 Fettâh isminin bir başka sahası da manevîdir. Kalplerden gaflet perdesinin kaldırılması ve o kalplerin iman ve hidayete açılması Fettâh isminin en muhteşem, en bereketli ve en kıymetli tecellisidir. Manevi sahaya ise “Bir üzüntünün giderilmesi, zor ve kapalı ilimlerin çözülmesi, bir şeyin başlatılması, birine bir şeyin kolaylaştırılması, bir meselenin izahı ve çözüme bağlanması,fetih nusret, zafer ve hüküm” örnek verilebilir. Bunlara da birçok kez hem dahili hem harici sahamızda şahit olmuşuzdur. Allahü Teala bir bakarız çözülmez gibi gözüken bir problem, altından kalkamayacağımız bir iş, kafamızı devamlı meşgul eden bir olumsuzluk zahirde hususunda gönüllerimizi ferahlandırır, ferahlandırır da şaşırıp kalırız. Fakat burda önemli bir nokta var,Fettâh isminin tecellisine mazhar olmayı oturduğumuz yerden istemek belki de asırlarca içine “cup” diye yuvarlandığımız bir hataydı. Unutulan şey ise, İslam'da sebeplere tevessül ve fiili duanın da bu mazhariyetin yaşanması hususunda büyük rol sahibi olduklarıdır. Bediuzzaman, “Kainatın miftahı, anahtarı insanın elindedir. Alemin kapıları açık ise de manen kapalıdır. Cenab-ı Hak bütün o kapıları ve kenz-i mahfiyi açan ene' namında bir miftahı insanın eline vermiştir ” Mesnevi-i Nuriye buyuruyor. Ene benlik, kapasite farkında olan ve kullanmasını bilen için nice yeniliklere, güzelliklere,Esma-i İlahiye'ye doğru açılım için harika bir köprü vazifesi görür. İnsan; akıl, ilim, irade, kudret, akıl gibi cihazlarla mücehheztir. "Hayru'l-Fatihin" olan Allah-u Teala bütün bunların kullanma kılavuzu olan Kur'an-ı Kerim'i İslamiyet'i de göndererek Fettâh isminin tecellisine mazhar olmamız için ne gerekiyorsa vermiştir. Bunları yerli yerinde kullandıktan sonra sırada tevekkül vardır. Yani elimizden geleni en güzel şekilde yapıp gerisini Allah-ü Teala'ya bırakmak ve O'nun gerçek Fettâh olduğunun şuurunda kalmak. Fetih harekatına önce kendi nefsinde başlayan ve sonra da İstanbul'u fetheden Fatih böyle yapmıştı, yapmıştı ve Fettâh isminin tecellisine mazhar oldu; ama tabii bununla yetinmedi. Yürek fethi de şüphesiz en çok arzuladıklarından biriydi ve bunu da hayatı boyunca ihmal etmedi. İşte maddi fetihler için, manevi fetihler için, yürekler fethetmek için bize lazım olan şey hem fiili hem sözlü duadır. Böylece Fettâh ismi, hem maddi hem de manevi sahada, çoğu kez de birbiriyle içiçe geçmiş halde tecelli eder. İçiçe geçmiş halde nasıl tecelli eder? Bir fakir maddi olarak feraha kavuşur da manevi olarak da bu da Fettâh isminin insanlık alemini nasıl her yönüyle çepeçevre kuşattığına bir misaldir. Gözü açılan bir insanın bir anda semalara çıkması, dağlarda dolaşması, denizleri kucaklaması gibi, kalbinden gaflet perdesi kalkan bir insan da ilâhî isimlere ve bu isimlerin kaynağı olan ilâhî sıfatlara muhatap olur. İmam Gazâlî Hazretleri de fethin hem maddî hem de manevî yönü bulunduğuna işaret ederek, maddî fetih için, “Biz, Hudeybiye anlaşmasıyla sana gerçekten bir fetih yolunu açtık. ” Fetih Sûresi, 48/1 âyet-i kerîmesini; manevî fetih için ise, “Allah'ın insanlara açacağı rahmeti durduracak yoktur.”Fâtır Sûresi, 35/2 âyet-i kerîmesini misal Allah'ın açan insanları zorluklarla denemekte ancak hiç kimseye güç yetirebileceğinden fazlasını yüklememektedir. Allah, samimi kullarına bir zorluk verdiği zaman ondan çıkış yolunu da açar; mutlaka zorluğun yanında bir kolaylık da gösterir. Nitekim Kuran'da Peygamberimiz sav'in karşılaştığı zorluklar örnek verilerek, bunların kolaylıkla birlikte verildiği şöyle bildirilmiştir Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? Ve yükünü indirip-atmadık mı? Ki o, senin belini bükmüştü; Senin zikrini şanını yüceltmedik mi? Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.» İnşirah Suresi, 1-6 Kuran'da Allah'ın iman edenlere sağladığı kolaylıklara daha pek çok örnek verilmiştir. Hz. Musa da Allah'ın çeşitli zorluklarla imtihan ettiği elçilerden biridir. Ancak Allah Hz. Musa'yı yardımıyla desteklemiş ve işlerini kolaylaştırmıştır. Hz. Musa, Firavun'a tebliğ yapmaya giderken kardeşi Harun'u kendisine yardımcı kılmasını Allah'tan istemiştir. Allah da onun duasını kabul ederek Hz. Harun'u ona destekçi kılmıştır. Kuran'da daha pek çok olayla örneklendirildiği gibi Allah, müminlerin her zaman yardımcısı ve destekçisidir. Onların üzerinde bulunan ve açılması imkansız gibi gözüken zorlukları açıp kaldırır. Ancak bu durum inkarcılar için geçerli değildir. Allah, onların kalplerini daraltır, sıkar ve tüm nimetlerin kapısını kapar. Rabbimiz'in dilemesi ile kapanan bu kapıları sonsuza kadar açabilecek hiçbir güç yoktur. Ehli kitap, özellikle Yahudilerin hak ile batılı birbirine karıştırdığını, Bakara 42'de haber vermekte. Bu dünyada siyasilerin silah gücü, ilim adamlarının kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına bu dünyada yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını “el-Fettâh” olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak. Allah-u Teala, yapılan kötülüklere bir mühlet veriyor iyiliklere ise hemen ihsan kapılarını açıyor. Kötülüklere de hemen kapı aralasaydı, tüm insanların cezalandırılması gerekirdi. Hâlbuki Allah, o kötülük yapanlara bir daha doğru yolu bulmaları için fırsatlar vermektedir, mühlet tanımaktadır. Allah, imtihan gereği kötülükler için ortam verse de, hayırlar için açtığı kapı açıklığı kadar, kötülük kapılarını aralamıyor. Bu yüzden Allah, “Fettâh”tır denince olumlu işler hakkında Fettâh'tır deriz. Mesela her duayı kayda değer görürken, hiçbir beddua kayda değer görülmez O'nun katında. İnsanların dualarına cevap verirken,beddualara takdir vermiyor. Allah, her işini hikmetle yapar. Her hayrı onaylarken, hiçbir kötülüğü onaylamaz. İyi bir Müslüman olmak için sana ne lazım?İlim, çaba, yardımcı, güven ne lazımsa Fettâh olan Allah'tan iste o kapılarını çalanları bilen ve duyandır. Yeter ki o kapıyı çal ve O'nun Fettâh olduğuna emin ol! Yüce Allah'ın her sıfatının yanı sıra,El- Fettâh olduğuna iman ettik! Bir kişide rızıklanan kalp, rızıkları dağıtmaya vesile olduğunda,fetih açılır. Gayret,Fettâh ismi ile isimleninceye kadar vardır. Fetih açılmış olanda gayret kalmaz. Dili ile İlâhi müşküller çözülür. İlim ve marifeti ile halkın hem dünyevi, hem uhrevi meseleleri cevap bulur. Mü'minlerin önemli bir kısmında bu isim yansımaz. Bu isim özel vazifeli kişiler için tecelliye açıktır. İnsan, Fettâh ismini anlamaya çalıştıkça Allah'ın rahmetinin nasıl geniş olduğunu bir kere daha düşünmek fırsatını elde ediyor ve İlahi ahlaka uzanan yolda ne yapması gerektiği konusunda bir anahtar elde etmiş oluyor. Şüphesiz kendimizden zayıf olanlara merhamet etmemiz, fakirlere yardım etmeye çalışmamız, adaletin ve gerçek hürriyetin kapısını başkalarına açmaya çalışmamız, kardeşlerimizin kederleriyle kederlenip “acaba nasıl yardım ederim?” diye düşünmemiz, diğer insanların da yüreklerini feth, hidayetlerine vesile olma uğraşı ve nihayetinde bütün bu güzelliklerin, yardımların kaynaklarının Allamulguyub dış duyular yoluyla bilinemeyenleri en iyi bilen olan Allah olduğunu bilmek Fettâh ismine ayna olmak için vasıtalardır. Bir düşün; nelerin açılmasını umuyoruz gün içinde. Havalar açılsın isteriz sözgelimi; gök mavi, güneş ışıl ışıl olsun ki içimiz de açılsın. İçimizde baharlar çiçek çiçek açılsın sevinçlerimizin. Gönül bahçemizde kelebekler sarıp durduğumuz sancılı ukdeler açılsın; üzerimize sağır duvarlar gibi sarındığımız umarsızlık duvarlarında gedikler açılsın. Annelerin kolları yavrularına alabildiğine açılsın. Sevenlerin yolları sevdiklerine açılsın. Ardında mazlumları, masumları hayattan saklayan paslı kapılar açılsın. Darlıklarımız geniş meydanlara hep hayır için aralansın. Fettâh ismine tutunup birbirimize beyaz sayfalar açalım. Fettâh isminin gölgesinde durup dostlarımıza gönlümüzün baş köşesinde yer açalım. Fettâh isminin ışığına varıp kalp gözümüzü körleyen perdeleri açalım. Eşikte bekletmeyelim kimseyi ve kapıları açalım. Küsmeyelim kimseye ve kapıları hep aralık bırakalım. Her sözümüzü Fettâh isminin sırrıyla açalım. Ya Rab, sen bizi Fettâh ism-i şerifini en doğru şekliyle idrak edenlerden eyle! - EL-BÂSİT "Bağışı çok, ihsanı sonsuz. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyacını dilediği kadar veren. Hicap perdelerini kaldırıp, cemâli karşısında hayrette bırakan." BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Adedi 72, saati Zöhredir. Mezkur adedi okumayı adet edinenler rızklarını kolayca elde ederler. 2- Her kim seher vaktinde ellerini açarak "Yâ Bâsit" diye on defa okuyup elini yüzüne sürerse, kimseye muhtaç olmaz. 3- Sıkıntı içinde kıvranan bir kimse, Cenab-ı Hakk'ın bu ismini okumaya devam ederse, içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulur. 4- Hayvani gıdalardan sakınmak sureti ile bir sene müddetle günde 31 defa "Yâ Bâsit" ismi şerifini okumak kalb gözünün açılmasına vesile olur. 5- Okumayı adet edinenler korkularından kurtulur. Maddi ve manevi füyuzata mazhar olurlar. - EL-MÜCİB " Duaları kabul eden Allâh mü'min kulunun duasını kabul eder." Dua bir enerji kaynağıdır. Onu kullanmasını bilirsen bir çok faydalar elde edersin. BU MÜBAREK İSMİ ŞERİFİN SIRLARI VE HUSUSİYETLERİ 1- Bu ismin adedi 55'tir. Dua eden kimse dua esnasında bu ismi şerifi de zikrederse hemen duasına icabet edilir. 2- Bir şeyden korkan kimse bu ismi celili okursa All'ah'ın koruması altında olur. 3- Güneş doğarken bu mübarek ismi şerifi hürmetle elli beş defa okuyanın duası kabul olur. 4- Devamlı bu ismi şerifi okuyanın, aleyhinde konuşanların dilleri, aleyhinde konuşmaz olur. 5- Dedikoducuların dillerini, hasetçilerin kıskanmalarını tesirsiz hale getirmek için okunmalıdır. - EL-METİN " Son derece güçlü olan." Allâh Teâlâ'nın kuvvet ve kudreti devamlıdır, asla eksiklik kabul etmez. Hiç bir kimse Allâh'ın gücü ile muarazayakalkışamaz. BU İSMİ ŞERİFİN HUSUSİYETLERİ 1- Kim kötü işlerle meşgul olan kadın veya erkeğin üzerine "el-Kaviyyül Metin" ismi şerifini onar defa okursa onlar, kötü işleri bırakırlar ve durumlarında düzelme görülür. 2- Güçsüz ve zayıf olan bu ismi şerifi okumaya devam ederse, Allâh'ın izni ile güç kuvvet kazanır. 3- Bu ismi şerifi okumayı adet edinen kimse, ibadet taatta metin olur. Düşmanını zararsız hale getirir. 4- Bu ismi şerifi okumaya devam edene zor işler kolaylaşır. 5- Bu ismi şerifin adedi 500, saati Zöhre'dir Esmaü'l Hüsna Aziz Müheymin Mü'min Selam Kuddus Melik Rahim Rahman Allah Rezzak Vehhab Kahhar Gaffar Musavvir Bâri Halik Mütekebbir Cebbar Semi Müzil Muiz Râfi Hafid Bâsit Kâbiz Alim Fettâh Şekûr Ğafur Azim Halim Habir Latif Adl Hakem Basir Mücib Rakib Kerim Celil Hasib Mukit Hafız Kebir Aliyy Kavi Vekil Hakk Şehid Bâis Mecid Vedûd Hakim Vâsi Hay Mümit Muhyi Muid Mübdi Muhsi Hamid Veli Metin Muahhir Mukaddim Muktedir Kadir Samed Vahid Macid Vacid Kayyum Müntekim Tevvab Müta'ali Berr Vâlî Bâtın Zahir Ahir Evvel Mani Muğni Gani Cami Muksit Zü'l Celali Malikül Rauf Afüvv Sabur Reşid Varis Baki Bedi Hadi Nur Nafi Darr Allah Teâla'nın En Güzel İsimleri Esmaü'l Hüsna Esmâ-i hüsnâ "en güzel isimler demektir. en güzel isimler Allah Teâlâ'nındır. Bu isimler sıfat olarak da kullanılır. Cenâb-ı Hakk'a ait olan pek çok isim mevcuttur; onların sayısını ancak kendisi bilir. Allah Teâlâ güzel isimlerinden bir kısmını Kur'an'da zikretmiş, bir kısmını Peygamber Efendimiz'e ve sevdiklerine bildirmiş, bir kısmını da kendi ilminde tutmuştur. Meşhur hadis-i şerifte bu isimlerden doksan dokuzu peş peşe sayılmıştır. Alimler, diğer isimlerin mana olarak bu doksan dokuz isme dahil olduğunu söylemişlerdir. Bunları okuyan, anlayan ve zikreden kimse, bütün isimleri okumuş, anlamış ve zikretmiş hüsna, tevhid ve akaidle ilgili şu beş temel esası ortaya koymaktadır 1. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk'ın varlığını is­pat eder. Allah'ın Hay, Baki, Kayyûm gibi sıfatları, O'nun var­lığının inkar edenleri reddeder. 2. Bu güzel isimlerin bir kısmı, Cenab-ı Hakk'ın birliğini is­pat eder; O'na hiçbir varlığın eş ve ortak olmadığını ortaya koyar. Vahid, Ehad, Samed, Ganı gibi sıfatlar bazı varlıkları Allah'a ortak koşan müşrikleri reddeder. 3. Bu güzel isimlerin bir kısmı; Cenab-ı Hakk'ın bütün nok­san sıfatlardan uzak olduğunu, hiçbir varlığa benzemediğini ve kimseye muhtaç olmadığını ispat eder. KuddOs, Muhıt, Mec'id gibi sıfatlar Allah Teala'yı varlıklara benzeten Müşeb­bi he taifesini reddeder. 4. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün varlıkların vücut bul- masında tek sebebin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder. Ha­lik, Bari, Musawir, Kavı gibi isimler, varlıkların ortaya çıkma­sını birtakım sebep sonuç ilişkisi ile anlatmaya çalışan ve yü­ce Yaratıcı'yı unutan maddecileri reddeder. 5. Bu güzel isimlerin bir kısmı, bütün alemi tedbir ve idare edenin Cenab-ı Hak olduğunu ispat eder. Allah Teala mülkünde dilediği gibi tasarruf eder; öldürür, diriltir, aziz eder, zelil eder, zenginlik verir, fakir eder. Kimse O'na hesap soramaz. O'nun her işi ya bir hikmet ya bir rah­met ya da adalet üzere olur. Esma-i Hüsna ile Dua ve ibadet Allah Teala, bizlere güzel isimleri ile kendisine dua etme­mizi emretmiştir. ilahı emir şöyledir "En güzel isimler Allah'ındır. O'na bu güzel isimlerle dua edin. Allah'ın isimlerinde yanlış yola sapanları terkedin. Onlar yaptıklarının cezasını göreceklerdir" A'raf,180. Allah Teala'ya, güzel isimleri ile dua iki şekilde olur. Birin­cisi, bu isimlerden biri, birkaçı veya hepsi ile O'nu yüceltmek, övmek ve zikretmek şeklindedir. ikincisi de, bu güzel isimler­le Allah Teala'dan bir şey istemek, ilahı huzura ihtiyaç ve dertlerimizi açmak, onlarla yalvarmak şeklinde olur. Kul, yü­ce Rabb'ine hangi derdini açacak ise, ona uygun bir ismi zik­rederek dua eder. Mesela günahlara bulanmış fakat içi yanıp pişman olmuş bir kul elini açıp, "ya Gaffar = Ey günahları affeden, ya Rahım = Ey kullarına çok acıyan, ya Settar = Ey günahları örten, ya Tevvab = Ey tövbeleri kabul eden Allahım, beni affet" diyerek affını ister. Başı darda kalıp bunalan bir kul, "Ya Rahman=Ey kulları­na rahmet eden, ya Alim=Ey kullarının halini en iyi bilen, Ya Hakım=Ey her işi hikmet üzere olan, ya Azız=Ey her şeye ve herkese hükmü geçen, ya Kadır=Ey her şeye gücü yeten Allahım, benim şu sıkıntımı gider" diye dua eder. Diğer isimler­le yapılan dualar da böyledir. Allame Alusı rah, Allah Teala'nın isimleriyle yapılacak en güzel duanın, dil ile değil fiil ile olduğunu söylemektedir. İmam Gazali rah, fiille duanın nasıl yapıldığını şöyle anlatıyor "Bil ki, kulun kemale ermesi ve saadeti ele geçirmesi an­cak Allah Teala'nın ahlakı ile ahlaklanmakla yani O'nun isim ve sıfatlarının edebiyle süslenmekle mümkün olur. Bundan, kul ile Allah arasında bir benzerlik olur ve ikisi aynı konuma gelir zannedilmesin. Kulda ilahı ahlak ve sıfatlardan bir dere­ce bulunması mümkündür. Allah Teala bizlere hayat, görme, işitme, konuşma, bilme, dileme, sevme gibi sıfatlar vermiştir. Bütün bunlar aynı zamanda kendisinin sıfatlarıdır. Bununla, biz Allah'a benzedik, O'nun gibi olduk denebilir mi? Heyhat, bu ne kötü bir anlayış." Arifler demişlerdir ki "Avam halk esma-i hüsnayı diliyle tekrar ederek, kalbiyle Allah', yücelterek korku ve saygı için­de zikreder. Havas tabakası, manalarını düşünerek ve onların kime ait olduğunu bilerek zikreder. Mukarrebın makamındaki veliler ise, kalbiyle tamamen Allah'a yönelmiş, Allah'tan gay­ri şeylerden gönlünü ve gözünü çekmiş bir halde esma-i hüs­nayı zikrederler. Onlar her zikredişlerinde ayrı bir mana, yeni bir ilim, değişik bir zevk elde ederler." Ariflerin belirttiği gibi, Allah Teala'ya hakkıyla kulluk et­mek, O'nu yakınen tanımak, O'nu sevmek ve O'nun tarafın­dan sevilmek ancak bu isimlerin hakikatini anlamaya ve on­ların nurundan bir nasip almaya bağlıdır. Şuurlu bir ibadet de ancak bu şekilde mümkün olur. Bir şeyi anlamanın yollarından biri de onu sıkça tekrar et­mektir. Tekrar edilen şeyler, hafızada yer eder. Bu şey ilahı isim ve sıfatlardan biri olunca o bir çeşit zikir olur. Zikir, zik­reden kimseyi zikrettiği zat ile beraber eder. Allah Teala'nın, "Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim" müjdesi zikir ehli için ne büyük bir saadettir. Mesela Allah Teala'nın "es-Selam" ismini çokça zikreden, fikreden ve bu şerefli ismin tecellilerinden bolca nasiplenen bir kul, önce bozuk düşüncelerden fikrini, şek ve şüpheden kalbini, yalan ve iftiradan dilini, haram ve zulümden fiilini te­mizler; kendisine ve başkalarına selamet olur. Kimse ondan incinmez. Herkese selam verir, herkes ondan bir fayda görür. işte o zaman gerçek bir müslüman olur. Müslüman, "es-Se­lam" ismine mazhar olmuş kimsedir. "el-Hakım=Her işini sağlam ve hikmet üzere yapan" ism-i şerifini çokça zikreden, fikreden ve onun tecellilerinden na­siplenen bir kul, bütün işlerini sağlam yapar, yerince davranır; sakat, bozuk, yersiz, sebepsiz iş yapmaz. Allah Teala'nın "Rezzak=yarattıklarına gereken rızkı veren" ism-i şerifinin tecellisine mazhar olan kulun, kalbinde rızık en­dişesi, geçim kaygısı kalmaz, Allah'a tevekkül ve teslimiyeti tam olur. Rızık ararken gafleti değil, zikir ve sevgisi artar. "Settar=Kusurları çok örten, ayıpları saklayan" ism-i şeri­finin tecellisine mazhar olan kul, insanlardan gördüğü her ku­suru örter, onları yaymaz, kusur sahibini halk içinde rezil et­mez; özellikle kendisine karşı yapılan kusurları görmezlikten gelir, affeder. Kendisinden meydana gelen kusurları yüce Rabb'inin nasıl örtüp sakladığını, bunun ne kadar güzel bir şeyolduğunu gören kul, bu ahlaka ulaşmak için can atar. Böylece Allah Teala'nın sevdiği güzel ahlak sahibi bir kul olur. Diğer ism-i şerifleri zikretmek, fikretmek ve onların tecellile­rinden nasiplenmek de bu manada gerçekleşir. Akaidin temeli Allah Teala'yı tanımaktır. Allah'ı zikretme­den ve O'nun boyasına boyanmadan Zat-ı Barı'yi ayne'l-yakın derecesinde tanımak mümkün değildir. ilahı sıfatları sa­dece akaid kitaplarından okumak yeterli olmaz. Kendi nefsimizde ve kainatta o sıfatların tecellilerini, hikmetlerini, cilvele­rini görüp okumadıkça, okuyup anlamadıkça, anlayıp Allah'a koşmadıkça imanımız taklitte, sevgimiz dilde kalır. Eğer, "Bu isimleri nerede, ne zaman, nasıl okuyalım?" de­nirse, deriz ki işte o güzel isimlerin tecellisi olan hayat ve kai­nat önümüzde duruyor. Biz her gün onlarla iç içe hayat sürü­yoruz. Daha doğrusu biz o güzel isimlerln tecelli ve bereke­tiyle hayatta ve ayaktayız. Bizler ruhumuzla mana aleminde yüzerken, anne rahminde şekil alırken, doğarken, büyürken, bir ömür bu alemde yaşarken, ölürken ve öldükten sonra ye­ni hayatla tanışırken hep ilahı isimlerin tecellilerine mahal ve mazhar oluyoruz. Bize düşen, üzerimizde ve gözümüzün önünde cereyan eden şeyleri bir nebze düşünmek ve bir ger­çeği farketmektir. O gerçek şudur Alemde yüce Allah'tan başka kendisine ibadet edilecek, boyun eğilecek, el açılıp bir şey istenecek başka bir ilah yoktur. Her gün görüp durduğumuz şu canlılar ve canlılık, yüce Yaratıcımız'ın "Hay" sıfatının tecellisidir. Bunu gören ve far­keden uyanık kalpli bir mümin, "Ya Hay" der, yüce Allah'ı zik­reder. Aslında nefes alan her canlı, ta ciğerinden gelen bir sesle ister istemez "hu hu" der, O'nu zikreder. Yeryüzündeki ince düzeni, gök yüzündeki büyük intizamı ve kainatın ayakta duruşunu gören uyanık kalpli bir mümin, "Ya Kayyum" der, yeri ve gökleri kudretiyle ayakta tutan yü­ce Allah'ı zikreder. Varlıklardaki değişik suret, şekil, çeşit ve renkleri gören uyanık kalpH bir mümin, "Ya Musavvir" der, her bir canlıya ayrı bir renk, şekil ve suret veren yüce Allah'ı zikreder. Dört mevsim, her gün dağıtılan sayısız rızıkları, yaratılan yiyecek, içecek, giyecek ve hayat sebeplerini seyreden uyanık kalpli bir mümin, "Ya Rahman", "Ya Rezzak" der, bütün canlılara rızıklarını gönderen yüce Allah'ı zikreder. Kalbinde azıcık iman, vicdanında birazcık insaf bulunan her insan bun­ca nimetlerin başında, içinde veya sonunda muhakkak bir çeşit fikir ve zikirle nimeti yaratanı hatırlamalı; O'nun adını zikretmeli, O'na bir derece hamd ve şükür yapmalıdır. Esma-i Hüsna ile ilgili Bazı Edepler Allah lafzı, yüce Yaratıcımız'ın özel adıdır. Sahih olan gö­rüşe göre hiçbir kelimeden türememiştir. Başka hiçbir varlığa isim olarak verilmemiştir, verilemez de. "Allah" ism-i şerifi, diğer bütün isimleri içinde toplar; hep­sinin manasını ihtiva eder. "Allah" ism-i şerifini zikreden bir 'mse, bütün esma-i hüsnayı zikretmiş gibi olur. "Allah" ism-i şerifinin dışındaki isimler, kullar için de kulla­nılabilir. Ancak ismin önüne kulu manasına gelen "abdü" ke­mesini eklemek lazımdır. Mesela Kadlr yerine Abdülkadir is­i verilmelidir. Mana Kadir olan Allah'ın kulu olur. Aynı şekil­e Kerım yerine Abdülkerim, Samed yerine Abdüsssamed, affar yerine Abdülgaffar isimleri verilirse, hem mana vakıaya uyar, hem de kullanımda sıkıntı ortadan kalkar. Esma-i hüsnadan bazı isimler kullar için doğrudan kullanıldığında anasını kula göre düşünürüz. Mesela Allah Teala Kur'an-ı akim'de kendisini "el-Mümin" olarak vasıflandırmış, Peygamber'ine tabi olanlara da "Mümin" ismini vermiştir. Lafızlar aynıdır, fakat manalar farklıdır, Esma-i hüsnadan bir isim zikredilince, peşinden "celle celalühü ve çelle şanuhü", yani "azameti ve şanı yüce olsun" anasındaki hürmet ve saygı ifadesi eklenmelidir. Allah ism-i şerifinden sonra "Teala" demek yeterlidir. Celle celalühü ifa­esi de söylenebilir. Esma-i hüsnayı çerçeve yaptırıp duvara asmakla yetinme­meliyiz. Bizden istenen, onu ezberleyerek veya yazılı metin­den okuyarak yüce Rabbimiz'j zikretmektir. Ehlinin tavsiyesi ile, esma-i hüsna zikredilerek maddi manevi birçok hastalık tedavi edilebilir. Bunun için ihlas, edep ve helal lokma şarttır. Esma-i hüsnayı günlük vird olarak okumak isteyenler bu­nu kendi tercihleriyle değil, ehli olan bir alimin tavsiye ettiği usulde yapmaları daha uygundur. Bir ilaç, zamanında ve usu­lünde alınmaz ise, çoğu defa hastanın hastalığını Allah Allah O'nun zat ve özel ismidir. Diğer isimler fiilleri, sıfatları ve tecellileri ile ilgilidir. Cenab-ı Hak buyuruyor "İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin." Araf,180 Kur'an'daki Esma'ül Hüsna'dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Allah'ın doksan dokuz isminin en büyüğüdür. Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor Resulullah sav buyurdular ki "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever." Esmâ'ül Hüsna'nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce Yaratıcı'nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu yüzden el-Esmau'l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada yandırılır. Bu nedenle "Rahman, Rahim, Aziz, Gaffar, Kahir Allah'ın adlarındandır deriz. " Ama Allah, Rahman'ın adlarındandır" demeyiz. Allah isimi Kur'an'da 2697 yerde geçmektedir. Allah'ın güzel isimleri vardır. En güzel isimler O'nundur. Gerçi Allah zatında birdir ve zatının ismi Allah'dır. Fakat sayı olan bir gibi eşi ve benzeri bulunabilecek şekilde bir birlikle değil, eşi ve benzeri bulunmayan üstün bir birlikle birdir. Zatında yalnızca vahid değil, birdir İlâhî hitapta yer alan "Biz, şehadet ettik, yarattık." gibi çoğul kiplerindeki azamet ve ihtişam, işte ilâhî sıfat ve isimlerin bir araya gelmesinden doğan azamet ve yüceliği dile getirir ki, Allah yüce ismi, bütün bu sıfat ve isimlerin hepsini içine alan bir yüce isimdir. Allah ismi, Allah'ın kendisi gibi, eşi ve benzeri olmayan bir isimdir. Sıfat ve isimlerin çokluğu, zatın çokluğunu gerektirmeyeceğinden o isim ve sıfatların her biri Allah'ın eşsiz özelliklerinden birine delalet eder. Âdem'e öğretilen de isimlerin en güzel isimler Allah'a mahsustur. Öyleyse ey müminler, O'na o isimlerle dua ediniz, O'nu onlarla çağırınız veya O'nu bu güzel isimlerle adlandırıp anınız. 10 Tenbih Kul, Allah'a bütün kalbiyle bağlanmalıdır. Gözü O'ndan başkasını görmemeli, O'ndan başkasına iltifat eylememeli, O'ndan başka hiç kimseden bir dilekte bulunmamalı, O'ndan başkasından korkmamalıdır. İhlasla "Yâ Allah" diye bir müslüman bu isme devam etse, duası kabul olunur. Şeytanın şerrinden emin olur. Mutluluğa erişir. Duası kabul olur. Rızkı genişler ve Allah'ın izniyle şifa bulur. Rahman Rahman Esirgeyen, bütün canlılara nimet veren Cenab-ı Hak buyuruyor Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor Biz, Rahmanın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldıkmı?" Zuhruf, 45 Bu sıfat dünyada hem müminlere ve hem de kafirlere şamildir. Çünkü Allah dünyada mümine ve kafire rızık veriyor, hiç birisini ayırt etmiyor. Rızıkları, ihtiyaçları ve her türlü iyilikleri ihsan husunda rahmetini mahlukatından hiç esirgemeyen anlamında olan Rahman, Rahim isminden daha geniş kapsamlı bir mana ifade eder. Rahmân, Yüce Allah'ın hem ismi hem de sıfatıdır. Bu isim, Allah lafzına bağlı olarak zikredildiğinde sıfat anlamındadır. Ancak Kur'an'da bu şekilde değil, özel isim olarak kullanılmıştır. Bu isim sadece Allah'a has özel isimlerden olduğu için daha çok bir isme bağlı olarak değil; yalnız zikredilmesi hoş karşılanmıştır. Rahman'ın bu şekilde kullanılması O'nun Rahman sıfatına ters gelmez. Çünkü Allah ismi de uluhiyet sıfatına delalet ettiği halde hiç bir zaman başka sına ait bir sıfat olarak zikredilmemiştir. Kur'an'ın ilk ayeti olan Besmeledeki Rahman ve Rahim sıfatları arasındaki fark, Allah teala, Dünyanın Rahmanı ve Ahiretin Rahimidir cümlesinde veciz bir şekilde dile getirilmektedir. Rahman vasfı gereği Cenab-ı Hakk, dünyada bütün canlılara, mümin-kafir ayırımı yapmaksızın bütün insanlara, şefkat ve merhametle davranmayı kendi nefsine farz kılmıştır. Yüce Allah bir kudsi hadiste şöyle buyurur "Rahmetim gadabımı geçmiştir." Tenbih Kul, önce Allah'ın gafil kullarına merhamet edip onları olanca güçleriyle onları Allah yoluna vaaz ve nasihat etmek suretiyle çevirmeye çalışmalıdırlar. Bu konuda şiddet yolundan ziyade yumuşaklık ve şefkat yollarını tercih etmelidir. Asilere de merhamet gözü ile bakmalı, eziyet ve zulüm nazarı ile bakmamalıdır. Müminin başlıca gayesi, insanlardan ortaya çıkan her mâsiyet sanki kendi nefsinden ortaya çıkıyormuş gibi, o masiyeti onlardan bertaraf etmeye olanca gücüyle çalışmalı ve bu suretle onları Allah'ın gazabına uğramaktan kurtarmak olmalıdır. İhlasla "Yâ Rahman" diye bir müslüman bu isme devam etse, kalbi yumuşar, zalimlerden emin olur, maddi ve manevi nimetlere nâil olur. Rahim Rahim Bağışlayıcı ve merhamet edici Cenab-ı Hak buyuruyor "O Rahmân'dır ve Rahim'dir" Fatiha, 3 "O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır." Haşr, 22 Cennette bize cemalini Rahim sıfatının tecellisi ile gösterecektir. Bu muazzam isminden ve onun tecellisinden iman etmeyen ve imandan mahrum olarak bu dünyadan göçenler istifa edemiyeceklerdir. Besmelede ve Fatiha'da her zaman bu isimler sayesinde Cenab-ı Hak'tan rahmet ve merhamet istemekteyiz. Kur'an-ı Kerim'in 115 ayetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile birlikte olmak üzere "rahim" sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayettede "erhamü'r-rahimin merhametlilerin en merhametlisi" tamlaması kullanılmıştır. Tenbih Kul gücü yettiği kadar muhtaç durumda olan kimselerin ihtiyacını karşılamalı, yanında ve memleketinde ihtiyacını karşılamadığı hiç bir fakir bırakmamalı. Muhtaçların ihtiyaçlarını ya para ile ya da nüfuzu ile veyahut hayra delâlet etmekle, daha olmazsa zengin ve söz sahibi olan kişilere başvurmak suretiyle karşılamalıdır. Bu saydıklarımızdan aciz olursa, o zaman ona hayırlı dualar yapmak suretiyle onun hüzün ve kederini paylaşmalıdır. Her kimse bu ismi "Yâ Râhim" her farz namazdan sonra yüz kere okursa gaflet ve unutkanlıktan, gönül pekliğinden emin olur. Yine demişlerki, bir kimse sabah namazından sonra Rahim ismini yüz kere okursa bütün yaratılanlar o kimseye merhamet eder. Melik Melik Herşeyin hakimi, bütün kâinatın hükümdarı. Cenab-ı Hak buyuruyor "Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir." Mü'minûn, 116 Melik ismi, gerçek anlamda her yönüyle yalnız Allah içindir. Bu sıfat, Allah'ın diğer bütün kemâl sıfatlarının var olmasını zorunlu kılar. Melik ya da malik olma, malik olunan şey üzerinde istenildiği biçimde tasarrufta bulunmayı gerektirir. Bütün kainat Allah'ın mülküdür ve Allah mülkünde dilediği gibi tasarruf sahibidir. İnsan yeryüzünde halife olduğu için, kendisine yeryüzü mülkü üzerinde izafi bir meliklik yetkisi tanınmıştır. Herkesin belli bir tasarruf sahası vardır. Fakat bu tasarruf, hiç bir zaman mutlak değil, sınırlı ve Allah'ın tanıdığı alanda sadece bir Teâlâ için insanların meliki denirken, O'nun insanlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğu anlatılmak istenir. Fakat şirk koşan insanlar, Allah'ın melikliğini yeryüzünde ve dolayısıyla insanlar üzerinde tasarruf sahibi olmak ve yeryüzündeki servetleri, yani mülkü diledikleri gibi kullanmak için gasbetmeğe çalışırlar. Tenbih Kulun mutlak melik olması hiç düşünelemez. Çünkü onun her şeyden müstağni olduğu söylenemez. Allah'tan başkasına ihtiyacı olmasa bile, mutlaka daima Allah'a muhtaçtır. Kullardan gerçek Melik o kişidir ki; Allah'tan başka kimsesi olmaz. Allah'tan gayri her şeyden alakasını keser, bununla beraber asker ve halkının kendisine itaat ettiği boyun eğdiği ülkeye sahip olur. Nasıl mı? Şöyle Çünkü onun öz ülkesi kalbi ve kalıbıdır. Askerleri ise, gazabı, şehveti, hava hevesidir. Halkı ise dili, gözleri elleri ve sair azalarıdır. O, bütün bunlara hakim olup da kendisine boyun eğdirirse, işte kendi iç dünyasında sultanlık derecesine yükselmiş demektir. Bir de buna insanlara karşı olan ihtiyaçsızlığı hususu da eklenirse işte yeryüzünün sultanı olmuş demektir. "Yâ Mâlik" Bir kimse sabah namazından sonra bunu okumaya devam ederse o kimse dünyalık ve ahiretlik olarak riyasetten emin olur. Halkın gözünde hürmetli ve heybetli olur. aleyhisselamdan nakledildiğine göre bir kimse bir hastanın hatırını sormaya gittiğinde şifa niyetine 112 kere "Allahümme ente'l-melikü'l-hakku'llezi lâ ilâhe illâ ente yâ Allah ve Selâmü ya Kâfi" 3 kere de "Yâ Şifae'l Kulûb" dese o hastanın hastalığı Allah'ın izniyle sıhhate dönüşür. Kuddus Kuddus Her türlü eksiklikten münezzeh, pek temiz. Cenab-ı Hak buyuruyor "Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder." Cuma,1 "O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, müşriklerin şirk kostuklarından çok yücedir." Haşr, 23 O, zatına yakışmayan her şeyden münezzeh, bütün vasıflarda en mükemmel, tahdid ve tasvire sığmayan, öğülmeye layık kemal, fazilet ve güzellik sıfatları kendinde olandır. Kuddus ismi çok temiz ve çok pak manasına geliyor. O'nda hiç bir noksanlık bulmak mümkün değildir. Kullar hata yapma sıfatına haizdir. Fakat Mevla ise hata yapmaktan münezzehtir. Çirkin şeylerden uzaktır ve insanlarda beliren bütün beşeri sıfatlardan münezzehtir. Allah'ın son derece aciz olarak yarattığı insanlar hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşerler. Aynı zamanda hem bedeni, hem ruhi yönden son derece eksiklik ve acz içindedirler. Ömürleri boyunca bedenlerine bakmak, yaşayabilmek için ona sürekli ihtimam göstermek zorundadırlar. Bedenlerini biraz fazla çalıştırsalar, birkaç gün uykusuz, bir gün susuz bıraksalar son derece aciz bir duruma düşmüş olurlar. Ancak herşeyin Yaratıcısı ve 'en güzel isimlerin sahibi' olan Allah elbette tüm eksikliklerden münezzehtir. Allah'ın sonsuz gücü, Yüceliği, aklı ve sınırsız ilmi Kuran'da insanlara bildirilmiştir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Onlar ise Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. Bakara, 255 Müslüman daima Allah'ı yüceltmeli ve O'nu her türlü noksanlıktan tenzih etmelidir. Sonra da bütün haramlardan, mekruhlardan, şüpheli şeylerden ve yararsız mubahlardan kendisini arındırıp temizlemeli ve Mevla'sına ibadet etmekle meşgul olmalıdır. Kendisi için yararlı olan ilimleri öğrenmeye ve güzel ahlaki davranışlar kazanmaya çalışmalıdır. Beden ve ruhu arındırmanın yolu, Allah'ı tanımak ve yararlı ilimler öğrenip onunla amel etmektir. Bir kimse bu ismi her gün 100 kere okusa o kimsenin gönlü kederlerden arınmış ve paklanmış olur. Selam Selam Kullarına rahmet ve bereket ihsan eden, onları emin kılan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, müşriklerin şirk koştuklarından çok yücedir." Haşr,23 Selâmette olan, selâmette kılan. 'Selâm' kelimesi Kur'anı Kerimde 33 defa geçer ama bunlardan yalnız bir tanesi Haşr, 23 Allah'ın ismi olarak geçmektedir. Resulullah buyuruyor "Ey Allah'ım! Sen Selam'sın; Selâm yalnız sendedir. Ey ikram ve celâl sahibi olan! Sen ne yücesin." Selâm ismi, Yüce Allah'ın kemalatının tümünün isbatını ve noksan sıfatların tümünün O'ndan uzaklaştırmayı içermektedir. Bunun manası şöyledir "Subhânallahi ve'l-Hamdu lillah." Bu tesbih, yüce Allah'ın Ulûhiyyette ve tazimde tek olduğunu kapsamaktadır. Ve aynı şekilde "Lâ ilahe illalahu vallahu ekber" de Ulûhiyyette ve tazimde tek olduğunu kapsamaktadır. 3 Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor. 'Selâm' olan Rabbimiz bütün bunlardan salimdir. İslâm dinini indirerek selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasına köprü olan selâmı, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz Mü'minleri Cehennem azabından selâmette kılandır. Allah'ın Selam sıfatı aynı zamanda cennete kabul ettiği kullarına selam vermesi anlamına da gelir. Cenab-ı Hak "Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" vardır" Yasin,58 İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en gözde yerinde odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. Furkan,75 şeklinde buyurarak cennete giren insanlara sözlü olarak selam vereceğini bildirir. Kuşkusuz Allah'ın selamı müminler için olabilecek en büyük müjdedir. "Yâ Selâm" Her kim bu ismi 161 kere hasta üzerine okusa o hasta sihhat bulur. Mümin Mü'min Gönüllere iman veren, kendisine güvenenlere emniyet sağlayan ve ferahlık bahşeden Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, müşriklerin şirk koştuklarından çok Yücedir." Haşr,23 Bunun kısaca manası inanan demektir. Fakat bu mana biz kullar içindir. Allah için olan mana yukarıdaki manadır. Mümin ismi kulun en seçkin ve en şümullu ismidir. Cenab-ı Hak kulunu o kadar seviyor ki, kendine mahsus olan özel ismi kuluna vermiştir. Tam anlamıyla müminlik sıfatlarını taşıyan insan için dünyada ve ahirette sıkıntı yoktur. Sırat köprüsünden geçerken, cehennem seslenerek "Geç ey mümin, zira senin nurun benim narımı söndürüyor." diyecek. Müminin derecesi bu kadar yüksek olacaktır. Allah, kıyamet günü azap gören mü'minleri cehennemden çıkardıktan sonra onlara derki "Mü'min benim, sizler de mü'minlersiniz" Allah, sözünün doğru olduğunu ispatlayandır, mü'min kullarını imanlarında yanıltmayan, onları doğru yola çıkarandır, kullarına va'dinde sâdık olandır, insan kalbini şüphe ve tereddütlerden kurtararak imana kavuşturan, kalplere iman bağışlayan; yaratıkların zulümden, muminleri azaptan emin kılan; onların şahitliklerini kabul ve tasdik eden; taahüdlerini mutlaka yerine getirendir. İhlasla "Yâ Mü'min" diye bir müslüman bu isme devam etse, küfürden, şirkten, yalandan, insan ve cin şerrinden emin olur. Her türlü hastalıktan kurtulur. Müheymin Müheymin Gözetici ve koruyucu Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selamdır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, müşriklerin şirk koştuklarından çok Yücedir." Haşr,23 Görüp gözeten, her şeye şahid olan koruyan ve bekçilik eden de O'dur. Müheymin kelimesinin aslı "Müeymin"dir. Kolaylık için kelimedeki hemze harfi "ha" harfine dönüştürülmüştür. Arap dilinde bu tür dönüşümler vardır. Müheymin, doğrulayıcı, tasdik edici ve güvenilir anlamındadır. Kur'an, kendisinden önceki kitapları doğrulayan bir kitaptır. Tüm evrenin kusursuz bir düzen içerisinde var olmasını sağlayan fizik yasaları, onları meydana getiren Allah'ın, kulları üzerindeki İlahi korumasına da en güzel delilleri oluştururlar. İnsanların çoğunluğunun doğal karşıladığı pek çok özellik asıl olarak Allah'ın kullarına olan merhametine ve İlahi korumasına işaret eder. Çünkü düzeni ve birliği sağlayan yüzlerce fizik yasasının şu an oldukları şekilleriyle var olmaları için hiçbir zorlayıcı neden yoktur. Allah koruyucuların en hayırlısıdır. "El Müheymin" Her kim bunu yazıp üzerinde bulundurursa bütn malı ve rızkı Hak tealanın hıfzında ve emanında olur. Yine demişleerdir ki, bir kimse gusül eyleyip bu ismi 100 kere okusa o kimsenin dışı parlak ve nurlu olur. Aziz Aziz İzzet, azamet sahibi; her işte galip. Cenab-ı Hak buyuruyor "..O, üstün ve güçlü olandir, hüküm ve hikmet sahibidir." İbrahim,4 Kur'an-ı Kerim'de doksanbir yerde geçmektedir. Fakat hiç bir yerde tek başına zikredilmemiş; daima Esma-i Hüsna'dan diğer bir isimle beraber varid olmuştur. Allah'ın 'Aziz' sıfatı, O'nun hiçbir zaman mağlup edilemeyeceğini, her zaman galip olanın Kendisi olduğunu ifade eder. Allah kainatta mutlak kuvvet sahibidir ve O'ndan üstün hiçbir güç yoktur. O hiç bir şekilde ve surette asla yenilgiye uğramayan, her şeye gücü yetendir. O, haksızlık yapılamayacak kadar güçlüdür. O en üstündür, en yücedir, şeref ve izzet sahibidir. Gayet izzetli, onurlu ve şanlıdır. Hiçbir şekilde mağlup edilmez, her işinde gâlibdir. Yahut eşi benzeri yoktur ve gayet yüksektir. Yani, "Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." İhlâs,4 âyetinde ifade edildiği gibidir. Bununla beraber alçaklığı, ahlâksızlığı, küfür, zulüm, fesad, isyan ve küfran gibi fenalıkları sevmez. O'nun gücünü bilmek, O'nu hatırdan çıkartmamak, günahlardan uzaklaşmayı, yararlı işlerle meşgul olmayı sağlar. Mutlak Hâkimin Allah'tır. Sevk ve idare O'nun elindedir. O'nun koruma ve himayesi olmadan korunulamaz. O'nun yardımı olmadan başarılı olunamaz. Acizliğini samimiyetle kabul etmek, Allah'ın izzetini müşahede etmeyi sağlar. "Yâ Âzizü" Her kim bu ismi kırk gün sabah namazından sonra 40 kere okursa Cenab-ı Hak hazretleri onu hiç kimseye muhtaç eylemez. Cebbar Cebbar Dilediğini cebir yoluyla yapan, kayıtsız şartsız herkese cebredecek güçte olan, hiç kimse tarafından kendisine cebir olunamayan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'dır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, müşriklerin şirk koştuklarından çok Yücedir." Haşr, 23 Hüküm sahibi Allah'tır. O ne derse olur, muradı yerine gelir. Bir hadis-i kudsisinde ""Ey kulum, sen murad edersin ben de ederim, Fakat senin muradın olmaz, benim muradım olur." buyurmuştur. Allah Teâlâ birçok fiilde insana irade vermiş ve hür yaratmış olmakla beraber bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur değildir. Dilerse, dilediği anda iradelerini yok eder. Nitekim bir hadiste "Allah Teâlâ kaza ve kaderini yerine getirmeyi istediği vakit, akıl sahiplerinin akıllarını gideriverir ki, kaza ve kaderi onlarda yerine gelsin. Emri yerine gelince de akıllarını onlara geri verir. Böylece de pişmanlık başlar." buyurulmuştur. Dilerse onların akıl ve iradelerini yok etmemekle beraber isteklerinin aksine kendi hüküm ve iradesini zorla üzerlerinde icra eder. Nitekim Allah'tan korkmayan, emirlerine karşı gelmek isteyen âsiler, azaba ve cezaya yanaşmak istemedikleri halde, vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olurlar. Hâsılı Allah Teâlâ'nın mutlak iradesi altında mağlub ve mecbur olmayacak hiçbir şey tasavvur olunamaz. Ey Cebbar olan Allah'ım! Seni tanıyan birinin, herhangi bir iş için başkasından yardım dilemesine şaşarım. Seni tanıyan birinin, senden başka birisine yönelmesine şaşarım. İhlasla "Yâ Cebbar diye bir müslüman bu isme devam etse, herkes tarafından sevilir, insan ve şeytanın şerrinden emin olur. Mütekebbir Mütekebbir En büyük ve en yüce olan, büyüklüğünü, ululuğunu her an ve her yerde gösteren Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, müşriklerin şirk koştuklarından çok Yücedir." Haşr, 23 Kudsi bir hadiste Allah şöyle buyurmuştur "Büyüklük ridam dış elbise, yücelik ise izarımdır iç elbise. Bu ikisinden biri üzerinde benimle çekişeni ateşe atarım." Bu durum büyüklük ve yüceliğin Allah'ın kemal sıfatlarından olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer varlıkların bu sıfatlara sahip olduklarını iddia etmeleri gerçek dışıdır. Böyle bir iddia onların eksikliğini ve haddi aştıklarını gösterir. Müslüman, sevap elde etmek ve cezadan kurtulmak için değil, sadece Hak için hakka ibadet etmelidir. Aksi halde yaradılmış olan bir şeyi amaç edinmiş ve buna ulaşmak için hakkı aracı yapmış olur. Oysa Hak ve doğru olan bu değildir. Hiçbir karşılık beklemeden yalnız Hak için Hakka ibadet etmek, bütün durumlarda Allah'ı yüceltmeyi, büyüklüğüne içtenlikle saygı duymayı, adi ve alçak olan bütün şeylerden uzak durmayı gerektirir. "Yâ Mütekebbir" Bir kimse hanımıyla beraber olmadan önce 10 kere bu ismi okusa ve ondan sonra onunla beraber olsa ona Hak teala hazretleri salih bir zürriyet verir. Hâlik Hâlik Yaratıcı Cenab-ı Hak buyuruyor "Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?" Fatır, 3 İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir." En'am 102 Allahu Teâlâ her şeyin Halikidir ve bu O'nun subuti sıfatlarındandır. O'ndan başkası için bu sıfat kullanılamaz. Yaratma, örneksiz var etmektir. Allah Teâla yaratan, O'nun dışında her şey yaratılandır. Her şey O'nun emrinde ve hizmetindedir. O'ndan başka bir yaratıcı yoktur. Bütün her şey, gökler, yer, ikisi arasında ve içinde bulunanlar, bunların hareketleri, kımıltıları, rızıkları, ecelleri, sözleri, ve fiilleri yaratılmıştır. Bunların tek yaratıcısı varlıklar sonradan yaratılmış ve yoktan var edilmiştir. Her şey O'nddan başladı ve yine O'nda son bulacaktır. Kulun bu isimde hiç bir rolü yoktur. Kullara bu isim verilmez ve onlara yaratıcı denilmez ancak çok uzak bir ihtimalle mecazi anlamda denilebilir. Çünkü yaratmak ve icad etmek, ilmin gerektirdiği şekilde gücü kullanmaktır. Allah, kula ilim ve kudret vermiştir. İnsan çalışması sayesinde, bazı şeyleri icad edebilecek dereceye yükselirse, o şeylerin mucidi sayılır. 4 Allah'ın gücünün benzersizliği ve herşeyi hakimiyeti altında tuttuğu ayetlerde şöyle haber verilir Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi zevcesi yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. Enam, 101 De ki "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki "Allah'tır." De ki "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi tanrılar edindiniz?" De ki "Hiç görmeyen a'ma ile gören basiret sahibi eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." Rad, 16 Kendi derilerine dediler ki "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz." Fussileti, 21 "Yâ Hâlik" Bir kimse bu ismi gece okusa Hak sübhanehu ve teala hazretleri bir melek yaratır. bu melek de kıyamet gününe kadar ibadet eder ve sevabı o kimsenin olur. 8 Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder." Bâri Bâri Her şeyi düzenli bir şekilde yaratan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." Haşr, 24 Bâri'dir. Yani öyle temiz yaratıcı ki yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizam üzere seçip düzenleyerek ve tamamlayarak birbirinden farklı özelliklerle yaratır. Cenab-ı Hak ne yaratmışsa düzenli bir şekilde yaratmıştır. Dikkat edilecek olursa yaratılan her eşya ve insanın diğer mahluklarlarla bir ilgi ve bir bağlantısı bulunuyor. Kulun bu isimde hiç bir rolü yoktur. Kullara bu isim verilmez ve onlara yaratıcı denilmez ancak çok uzak bir ihtimalle mecazi anlamda denilebilir. Çünkü yaratmak ve icad etmek, ilmin gerektirdiği şekilde gücü kullanmaktır. Allah, kula ilim ve kudret vermiştir. İnsan çalışması sayesinde, bazı şeyleri icad edebilecek dereceye yükselirse, o şeylerin mucidi sayılır. Allah'ın yaratıcı olduğunu kabul etmek, O'nun aynı zamanda Bâri olduğunu da kabul etmektir. Allah'ın yaratıcı ve Bâri olduğunu kabul eden, kendisinini daima bir halden bir hale geçtiğini ve sonuçta bu varlığının mutlaka son bulacağına inanır. Bu inanç ona, Allah'a tam bir teslimiyetle teslim olmasını sağlar. Olayların gerçek yaratıcısının Allah olduğunu bilen kimse, meydana gelen olaylardan derinden etkilenmez, kalbini derin üzüntüler sarmaz, sırlarının bilinmesinden korkmaz. O'nun yasaklarından şiddetle kaçınır ve daima O'na sığınarak ismi bilen, her şeyin Allah elinde olduğunu ve O'nun emriyle gerçekleştiini bilir. O'ndan başka yaratıcının olmadığını anlar. O'nun bütün emir ve yasaklarını samimiyetle uygular. Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder." Musavvir Musavvir Tasvir eden, herşeye şekil ve suret veren Cenab-ı Hak buyuruyor "O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." Haşr, 24 Dünya üstünde yüz binlerce farklı türde canlı yaşar. Bu türlerin hepsi birbirlerinden tamamen farklı görünüşlere ve olağanüstü özelliklere sahiptir. Mesela bir kelebeğin kanatlarındaki kusursuz simetriyi ele alalım. Her bir kanadın üstü türlü şekiller ve etkileyici renklerle bezenmiştir. Bu şekiller ve renkler ne kadar karışık olurlarsa olsunlar, kanatlardaki benzersiz simetri asla bozulmaz. Öyle ki bütün kelebekler, bir ressamın fırçasından çıkmış gibi, göz zevkine hitap eden bir güzellik oluştururlar. Bu güzellikte tecelli eden aklın bir kaynağı olduğu açıktır. Zira basitçe çizilmiş bir resmin dahi bir ressamı vardır ve resmin kendi başına ortaya çıkması mümkün değildir. O halde kimse, böylesine kusursuz yaratılmış ve bir sanat eseri kadar estetik olan böyle bir canlı için tesadüfen var olmuş diyemez. Bunların tümünü yaratan, tasarlayan, meydana getiren, bütün kainatın Rabbi olan Allah'tır. İnsanı yaratan, bedeninin dışındaki ve içindeki tüm sistemleri son derece mükemmel bir şekilde tasarlayan Allah, bu kompleks yapıdaki her noktada üstün yaratmasını ve izzetini göstermektedir. Örneğin insan bedeninin çatısını oluşturan iskelet başlıbaşına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek sistemidir ve beyin, kalp, akciğer gibi hayati organların korunmasını sağlar, iç organlara destek olur. İnsan vücuduna, hiçbir yapay makina tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir. Dahası kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Vücudun ihtiyacına göre kalsiyum, fosfat vb. mineralleri depo eder veya daha önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin üretimi de kemikler tarafından yapılır. Ve bu bahsedilen çok fonksiyonlu sistem, insan bedenindeki onlarca mükemmel sistemden yalnızca bir tanesidir. İşte bunların hepsini eşsiz bir dizayn ile yaratmış olan ve hala yaratmaya devam eden Allah kudretinin tecellilerini bizlere sürekli göstermektedir. Musavvir, bir şeyi dilediği zaman ona sadece "ol" der, o da istediği şekil ve biçimde oluverir. "Yüce Allah şöyle buyurmaktadır "Dilediği bir surette seni tertip etti." Infitar, 8 Bu yüzden musavvir, yaratmak istediğini istediği şekil ve biçim üzere yaratandır. Musavvir, organları birbiriyle uyumlu halde yaratan ve onlara dilediği biçimi veren anlamına da gelir. Allah, insanı en güzel bir şekilde yarattığını bize şöyle haber verir "Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." Tin, 4 Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder." Gaffar Gaffar Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan Cenab-ı Hak buyuruyor"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." Hacc, 60 "Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup sonra da doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım." Taha, 82 "De ki "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." Zümer, 53 Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan. Gaffar, kulların günahlarını örtmede mübalağa edendir. Öyle ki, bu günahları ne dünyada ne de ahirette ortaya çıkarmaz. Mümin, tövbe ve mağfiret ile ilgili olarak daima korku ile ümid arasında bulunmalıdır. Müslüman, ne kadar ibadet ederse etsin, Allah'ın azabından güven içersinde olamaz; ne kadar günahkar olursa olsun Allah'ın mağfiretinden ve bağışlamasından ümidini kesemez. Bundan dolayıdırki; vitir namazının son rekatında okunması vacib olan kunut duaları sonunda "Ya Rabb; rahmetini umar, azabından korkarız" diye dua edilmektedir. "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin." Zümer, 53 Bu âyetin, Kur'ân'da en ümitli âyet olduğu söylenir. Bununla beraber dikkat edilmesi gerekir ki, bu ümit, günaha teşvik için değil, en günahkar kimseleri bile bir an önce tevbe edip Allah'a yönelmeye teşvik için olduğu hemen peşinden gelen iki âyetten açıkça anlaşılmaktadır. Yüce Allah, bu dünyada güzellikleri ortaya çıkaran, çirkinlikleri ve günahları örten, ahirette ise bu çirkinlikleri cezalandırmaktan vazgeçip onları bağışlayandır. Hüreyre anlatıyor "Resûlullah Rabbinden naklen buyururlar ki "Bir kul günah işledi ve "Ya Rabbi günahımı affet!" dedi. Hak Teâla da "Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır. "Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve "Ey Rabbim günahımı affet!" der. Alllah Teâla Hazretleri de "Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır. "Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve "Ey Rabbim beni affeyle!" der. Allah Teâla da "Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu." Kahhâr Kahhâr İsyankarları kahreden, hiç bir şekilde mağlub edilemeyen, üstün gelinemeyen Cenab-ı Hak buyuruyor "O, kulları üzerinde kahredici hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." En'am,18 "...De ki 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır.' " Ra'd,16 Mülkün, üstünlüğün, güç ve kuvvetin tamamı tek ve kahhâr olan Allah'a aittir. O'nun dışındaki her şey, mağlub ve yeniktir. Zalim ve zorbaların belini kıran, isyankar ve haddi aşanların boyunlarını büken, dünyadaki emellerine kavuşmalarına mani olan Allah'tır. Varlıların dilek ve istekleri dahil O'nun dilemesi altındadır. Yüce Allah buyuruyor "Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" İnsan, 30 Allah insanlardan nasıl sıkıntıyı giderme gücüne ve onların kalplerine ferahlık vermeye kadirse, onları büyük bir azapla kahretmeye de kadirdir. Kuran'da Allah'ın Kendi Katından gönderdiği azaplarla helak olmuş kavimlerden örnekler verilir. Bu insanlar hak dinden yüz çevirdikleri ve Allah'a baş kaldırdıkları için sabah vakti, hiç şuurunda değillerken, üzerlerinde dolaşan büyük bir felaketle yok edilmişlerdir. Allah inkar eden toplulukların üzerine evlerini yerinden söken kasırgalar göndermiş, üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmıştır. Uyardığı insanların üzerine onların içinde oturdukları şehirleri yerle bir eden sağanaklar isabet ettirmiştir. Toprağın altını üstüne getiren depremleri üstlerine göndermiş, tek bir çığlıkla hepsini yerin dibine geçirmiştir. Açıkça görüldüğü gibi Allah'ın bir insanı kahretmesi hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Müslüman, gücü yettiğince Allah düşmanlarını mağlup etmeye ve onlara üstünlük sağlamaya çalışmalıdır. Allah'tan yüz çevirip başkasına dayanan mutlaka mağlup olacak, şeytanın elinde birer oyuncak olacaklardır. Fakat bütün bu sayılanlar Allah'ın dünya hayatında insanlara tattırdığı acılardır. Ve onları yaptıklarından dolayı dünyada yaşarken kahretmesidir. Ama asıl olan, insanın cehennemde görülmemiş bir azapla kahredilmesidir. Allah'ın sonsuz rahmetine karşılık O'nun kadrini takdir edemeyen ve nankörlük eden insanlar ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklardır. Dünyada işledikleri suçların tam karşılığı ahirette kendilerine verilecektir. Allah onları cehennemin en dar yerine attığında, inkarcılara daha önce hiç karşılaşmadıkları bir acı tattırır; cehennem ateşiyle yanan derilerini yenileriyle değiştirir ve onların üzerine ateşten duvarlar örer. Öyle ki insanın dünyada çektiği acılar cehennemde karşılaştıklarının yanında çok hafif kalır. Nitekim Kuran'da cehenneme giren insanların Allah'ın kendilerini öldürmesi ve azaptan kurtarması için yalvardıkları haber verilir. İhlasla "Yâ Kahhar" diye bir müslüman bu isme devam etse, düşmanlarına karşı galip gelir, şeytani ve nefsani duygulardan emin olur. Vehhab Vehhab Karşılıksız veren, sonu gelmeyen bağışların sahibi. Cenab-ı Hak buyuruyor "Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?" Sad, 9 Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan. Bu isim Allah hakkında, kapsamlı ve geniş bağışa; hiçbir karşılık beklemeksizin ve hiçbir amaç gütmeksiizin zorlanmadan daima vermek anlamına gelir. Oysa O'nun dışında bağışta bulunan herkesin dünyevi veya ührevi, er veya geç bir amacı ve çıkarı vardır. Bu yüzden mutlak hibe, yalnız Allah için geçerli olup, bu sıfatın O'ndan başkası için kullanılması doğru değildir. Zira hibeler dünyada ve ahirette hiçbir kesintiye uğramadan ve tükenmeden daima Allah'ın kullarına doğru akar. Allah'tan gelen hibeler, bu şekilde sonsuza dek artarak devam eder. Vehhâb ismii Allah'ın bütün fazlını, ihsanını, keremini, geniş mülkünü ve adaletini kapsar. Her müslüman Yüce Allah'ın gerçek hibe ve bağış sahibi olduğunu bilmeli, O'nun mutlak Vehhâb olduğuna inanmalıdır. Bu üstün niteliği kazanmaya çalışmalı, insanlara ve diğer varlılara dünyevi veya uhrevi bir karşılık beklemeksizin hibe ve bağışlarda bulunmalıdır. Müslümanın kendisine vacib olmayan, yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için yaptığı hayırlar ve iyilikler hibe sayılır. Allah'ın sana hibe ettiklerinden sen de başkalarına hibe et..Allah'ın geçici olarak sana emanet ettiği şeylerde sakın cimrilik etme. Zira O, sen verdikçe sana daha fazla vereceğini vaat etmiştir. Cimrilik edip vermeyenin malını da yıkıma uğratacağını bildirmiştir. Eğer Allah sana, kişileri yüksek derecelere çıkaran önemli bilgiler ve ilimler vermişse sen de hiçbir karşılık beklemeksizin bu bilgi ve ilimleri, ihtiyaç duyanlara öğretmelisin. Ancak gizli sırlar ve bilgileri ehli olmayanlara vermemeye dikkat etmelisin. Büyük zatlar, bir kimse dua ettiği zaman 7 kere "Yâ Vehhâb" dese o kimsenin duasını Allah teala kabul eder, demişlerdir. Bir şey isteyen, düşman elinde bağlı kalan, rızkında darlık olan, ticaretinde ve kazancında çokluk ve kârlıllık olmayan veya seyrü sülûkünde her hangi bir fethi olmayan kimse üç gece veya yedi gece boyunca gece yarısı abdest alıp ve iki rekat namaz kılıp başını açarak ellerini havaya kaldırarak Yâ Vehhâb" dedikten sonra ihtiyacını Cenab-ı Hakk'a arzetse Allahü teala onun ihtiyacını karşılar, sıkıntısını giderir. Rezzak Rezzak Rızık ihsan edici, tekrar tekrar, bol bol rızık veren. Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah, diledigine hesapsiz rizik verir." Bakara, 212 "Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır..." Ankebût, 60 Beslenerek yaşamaları için bütün canlıların rızıklarını veren yalnız Allah Teala'dır. O'ndan başka rızık veren yoktur. Eğer Allah rızkı kulları için bolca yaysaydı, yeryüzünde taşkınlık yapar ve azarlardı. Allah kullarından dilediği kimsenin rızkını genişletir ve dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Kulun, her istediğini talep etmede helal yollardan hareket ettikten sonra, Rabbine müracaat etmesi lazımdır. Kuluna karşı çok şefkatli ve merhametli olan Allah, insanları içinde sayılamayacak kadar çok nimetle dolu olan topraklarda yaşatır. Öyle ki insan toprağı ekip biçmeden bile toprak yemyeşil ürünler ve başaklar verir. İçinden sarı, kırmızı, yeşil, turuncu meyve ve sebzeler çıkar. Masmavi denizlerin içi ise yine binlerce çeşit ve lezzette balıklarla doludur. Bütün bunların yanında Allah insanlara hem yerdeki hayvanların etini, hem de gökteki kuşun etini yedirir, hayvanların içinden tertemiz süt çıkarır, arılara bal yaptırır... Bütün bunları insanlara Allah bağışlamaktadır. Tenbih Kul, Allah'tan başkasından rızık beklememeli, bu konuda O'ndan başkasına dayanıp güvenmemelidir. Her müslüman, Allah'tan başka rızık veren birmutlak Rezzâk'ın olmadığını bilmelidir. Eğer başkası, geçinmesi için rızık veriyor görünsede gerçekte o, kendisine verileni vermektedir. O halde sen de Allah'ın sana rızık olarak verdiklerinden başkalarına ver ki, Allah sana daha fazlasını versin. Muhtaç olduğun halde, aşırı düşkünlük göstererek rızık arama. bil ki düşkünlükle rızık aranan sana takdir edilen rızkını kesinlikle artırmaz. Sana ancak takdir edilen rızık ulaşır, fazlası değil. O halde kendini küçük düşürerek rızık aramaktan vazgeç, onurunu ve izzeti nefsini koru. Bir kimse sabah namazından önce evinin dört bir tarafına batıdan başlamak üzere "Yâ Rezzâkü" diye 200 kere okursa o eve fitne ve kötülük gelmez. Fettah Fettâh Hayır kapılarını açan, hüküm veren Cenab-ı Hak buyuruyor "De ki "Rabbimiz kıyamet günü bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını açandır, herşeyi hakkıyla bilendir." Sebe, 26 Taraflar arasında hüküm veren; birine yardım edip zafere ulaştıran; hayır ve rahmet kapılarını açan O'dur. Silah gücü, kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını 'el-Fettâh' olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak. Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açan O'dur. Her müslüman, Allah'tan başka Hâkim olmadığına inanmalı ve O'nun hükmünden başka hüküm kabul etmemelidir. Müslüman, kapalı olan her şeyi ancak Allah'ın açabileceğini bilmelidir. Kullarına rızık ve merhamet kapılarını açan, zor ve kitlenen işleri çözüp açan, hakkı görmeleri için kalplerini ve gözlerini açan, sıkıntı ve darlıktan sonra gönüllerini açıp ferahlık veren, anlaşılmayan kapalı her sorunu kolaylıkla açan O'dur. Ey Allah'ın kalp kilitlerini açtığı ve kendi katından üzerine nurlar yağdırdığı kişi! Allah'ın kapılarını sana açtığı gibi sen de, ilim anahtarlarıyla cahil ve bilgisiz kimselerin kapalı kapılarını açve onalrın gönüllerini fethet. İhlasla "Yâ Fettâh" diye bir müslüman bu isme devam etse, bütün zor kapılar açılır, gönlünde büyük fetihler meydana gelir. Alim Alim Her şeyi çok iyi bilen, hakkıyla bilen Cenab-ı Hak buyuruyor "Sözü açığa vursan da, gizlesen de birdir. Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir." Tâ-Hâ, 7 "Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır." Tevbe, 78 "... Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." Enfal, 71 Allah'ın bilgisine sınır yoktur. O her şeyi bilir. Kur'an'da Allah'ın ilminin her şeyi kuşattığı ve O'nun herşeyi en ince detayları ile bildiğini belirten birçok âyet-i Ker'ime vardır. Olmuşları olduğu gibi, olacakları da, olmuşlar kadar açık ve seçik bilir. Hiç bir şey ilminin dışında değildir. Yaratıklar, onun müsaade ettiği kadar bilgiye sahip olabilirler. Ötesini bilemezler. İnsanların bilgisi tam ve mutlak değildir; istikbali bilmekte tamamen acz içersindedirler. Oysa Allah'ın bilgisi mekanla kayıtlı olmadığı gibi zamanla da kayıtlı değildir. Allah'ın kendi durumunu bildiğini bilen kimse içinde bulunduğu duruma sabreder, O'nun verdiklerine şükreder, çirkinlik ve yanlışlıklardan kaçınır. Allah'ın Bilgisi İle Kulların Bilgisi arasındaki Farklar 1- Allah'ın bilgisi bütün bilgileri kapsar. Kulların bilgisi ise son derece sınırlıdır. 2- Allah'ın bilgisi, bilgilerin değişmesi ile değişmez. Oysa kulların bilgisi böyle değildir. 3- O'nun bilgisi, duyular vasıtasıyla veya düşünce ile elde edilmemiştir.. Kulların bilgisi ise, duyularla veya düşünce ile elde edilir. 4- Allah'ın bilgisi, zorunlu olarak vardır ve asla kaybolmaz. Kulların bilgisi ise kaybolma riski taşır. 5- Allah'ın bilgileri birbirine mani olmaz ve meşgul etmez. Kulların bilgileri ise birbirine mani olabilir ve meşgul edebilir. 6- Allah'ın bilgisi sınırsız, kullarınki ise sınırlıdır. 7- Hiçbir şeyin bilgisi Allah'a gizli kalmaz.. O, açık ve gizli bütün şeyleri bilir. O'nun için gizli olan bir şey yoktur. Kulların bilgisi ise böyle değildir. İhlasla "Yâ Alim" diye bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi ilim kapıları kendisi için açılır. Kabiz Kabiz / Kabid Ruhları kabzeden, canalan, sıkan, daraltan, rızkı belli ölçülerde veren Cenab-ı Hak buyuruyor"... Ancak O’na döndürüleceksiniz." Bakara, 245Kullarına kudretiyle ve iradesiyle muamele ederel maddi ve manevi alanda daraltan manasındadır. El Kabız ismi Kur'ân'da isim olarak zikredilmemekle birlikte Allah'ın kabzetmesi fiili olarak zikredilir. Bütün canlılara hayat veren, ölüm anında varlıkların ruhlarını kabzeden O'dur. Maddi yönden fakirleştiren ve daraltanında, zengin edip genişleten de Allah'dır. Zenginken fakir olanları, güçlü iken zayıf olanları, yüksek makamlardan düşenleri, bilginken bunayanları gördüğümüz gibi, fakirken zengin olanları, Mekke'de zayıf görüldüğü halde Mine'de güçlenenleri, Bilal-i Habeşi gibi kafirlerin kölesi iken mü'minlerin efendisi olanları, Yusuf gibi hapishaneden Mısır'a sultan olanları, Ümmi iken kıyamete kadar gelecek insanlara ilim öğreticisi olan Hz Muhammed'i yaratan O'dur. Alan da veren de Allah'tır. Allah, dilediği kişinin imkanlarını artırarak şükredip etmeyeceğini, dilediğinin de imkanlarını daraltarak nankörlük edip etmeyeceğini dener. Dolayısıyla insanların sahip olduğu veya olamadığı şeyler kendileri için bir kazanç değildir. Bunlar sadece geçici dünya hayatını mı gerçek yurt olan ahireti mi istediklerini denemek için Allah'ın yarattığı imtihanlardır. Eğer kişi bu gerçeğin farkına varmaz ve elindeki herşeyi kendisinin zannedip cimrilik yapar, Allah'ın dilediği şekilde harcamazsa o zaman Allah elindeki imkanları daraltabilir. Tam aksi olarak elindeki herşeyin kendisine Allah'ın rızasını kazanacak şekilde kullanılması için verildiğini bilen kişilerin de imkanlarını artırır, dünyada da ahirette de onlara en güzeliyle karşılık verir. Kulun bu isimden nasibi, onun Allah'ın bizzat kendisinin vermiş olduğunimetlerini tutmasını gerektirir. Bir başkasının eliyle verileni değil. Zira mülk, Allah'ın dışında bir kimseye ait olmadığı gibi, veren de allah'tan başkası değildir. Kul Kabiz ismiyle ahlaklanırsa sözleriyle, diğer varlıkların kalplerini hk tarafına yönlendirir. Bir kimse "Yâ Kâbiz" ismini kırk gün kırk lokma üzerine yazıp yese o kimse açlık mihnetinden emin olur. Basit Bâsit Ruhları bedenlere yerleştiren, genişleten, açan ve bolluk veren Cenab-ı Hak buyuruyor "Eğer Allah, kullari için rızkı sınırsız geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O, dilediği miktar ile indirir. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir." Şura, 27 Dilediği kullarının rızkını genişleten veya ruhlarını cesetlere yayan anlamına gelir. Allah, Kendisi'ne iman eden, kalpten itaat eden kişilere dünyada maddi ve manevi bolluk, genişlik verir. Onların önündeki zorlukları açar. İman edenler karşılaştıkları her türlü zorlukta, sıkıntıda ve hastalıkta yalnızca Allah'a sığınırlar ve O'nu vekil edinirler. Bunun bir karşılığı olarak Allah inkar edenlerin işlerini zorlaştırırken, müminlerin işlerini kolaylaştırır. O istediği kulundan ihsan ettiği serveti evlad, hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir, istediği kulunada yepyeni bir hayat, neşe ve rızk bolluğu verir. Rızık, fakir ve zengin herkese ulaştırılır. Allah, rızkın insanlar arasında eşit olmamasında derin ibretler bulunduğunu da beyan buyurmuşturBolluk ve genişliğin en büyüğü, Allah'ın kalplere merhametini yaymasıdır. Tenbih Kulun Bâsit ismini kendisine rehber edinerek ihtiyaç içinde olan her insana hatta canlıya iyilikte bulunması gerekir. Her müslümanın Allah'tan başka rızıkları genişleten ve daraltan kimsenin olmadığına içtenlikle inanması gerekir. Kalpleri huzura kavuşturan, dilleri ve diğer bütün organları kötülklerden arındıran, sahiplerini mutlu edenyine O'dur. Bir kimse "Yâ Bâsit" ismini Seher vaktinde elini yukarı kaldırıp 10 kere okuyup elini yüzüne sürse hiç bir kimseye muhtaç olmaz. Bu ismi şerifin 72 defa kıraatı insanın kalbinden gam ve kasveti giderir. Yerine neşe getirir. Hafid Hâfid Aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan. Cenab-ı Hak buyuruyor "O aşağılatıcı, yücelticidir." Vakia, 3 Allah, bu dünyada ve ahirette mü'min kullarını yükselten, inkarcı ve münafıkları da alçaltandır. Allah, dilediği kulunu indirir, dilediğini de yükseltir. Kulların yükselmesi, alçalması, zenginleşmesi ve yoksullaşması Allah'ın elindedir. Bil ki, asıl alçaltılmış kimse; ilâhi başarı ve yardımdan yoksun bırakılandır. Başarısızlık ve ümitsizlik içinde bulunan, nefsinin isteklerine yenilen, Rabb'inden bir iyilik görmeyen, kalbinde Rabb'ine dönme gücü bulmayan, dualarına güvenme hissini kalbinde duymayan kimsedir. Bu kimse terkedilmişlikle ödüllendirilmiştir. Daima meşgul ve sıkıntı içindedir. Peygamberimiz buyuruyor "Yüce Allah, bu kitapla nice milletleri yükseltir, niceleri de alçaltır." Dilediğini, kendince bilinen bir hikmet ile bir şekilde alçaltan, özellikle suçlu olanları sonunda mutlaka buna maruz bırakan O'dur. Kendisini tanımayan; emir ve yasaklarını dinlemeyen; yasaklarına açıkça karşı gelen, asi, hain, ve mütekebbirler, müstehak oldukları için nihayet alçaltırlar. Sebep bizzat kendileridir; haklarında Allah'ın geçerli kanunu işlemiş ve suçu oldukları için buna muhatap olmuşlardır. Tenbih Eğer iktidar sahibi ise; Cahil, tembel, gafil insanlara asla önem vermemeli ve onları yanından uzaklaştırmalıdır. Halka zulmeden, haksızlık yapan, alenen günah işleyen kimselere engel olmalıdır. aynı şekilde bid'atlere bulaşan kimselere de mani olmalı, onlara değer vermemeli ve kendisinden uzak tutmalıdır. Eğer iktidar sahibi değilse, Allah'ın kendisinden uzaklaştırıp, alçalttığı kimselerden de uzak durmalıdır. Eğer buna gücü yetmiyorsa, Allah'ın yükselttiklerini sevmeli, alçalttıklarından da nefret etmelidir. Çünkü Allah için sevmek veya nefret etmek, imanın bir gereğidir. Bir kimse üç gün oruç tutup dördüncü gün bir mecliste "Yâ Hâfid" ismini kere okusa Hak sübhanehü ve teala o kimseyi düşmanın şerrinden korur. Râfi Râfi Dereceleri yükseltici, rızkı yükseltici Cenab-ı Hak buyuruyor "Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi Allahtır...." Mü'min, 15 Resulullah buyuruyor "Kendisine haksızlık yapılan bir kul, buna sabrederse, Allah onun izzet ve onurunu daha fazla artırır. Allah için alçak gönüllü olan kulu, Allah mutlaka yükseltir" Rafi ismi değişik şekillerde Kur'an-ı Kerim'de geçer. Ancak Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadis-i şerifte geçmekte olup bütün islam alimleri bunu kabul etmişlerdir. Bu dünyada ve ahirette mümin kullarını yükselten O'dur. O dilediğini yükseltir dilediğinide alçaltır. Kalpleri kendisine yaklaştırarak yükseltir, nefisleri de kendinden uzaklaştırarak alçaltır. Allah, kaderine razı olanı daha üstün makamlara yükseltir. Yükselmek; yüksek makam ve mevkilere sahip olmak, iktidar olmak, miskin ve yoksullara karşı büyüklenmek, malının çok ve işinin düzgün oluşuyla övünmek demek değildir. Bu özelliklere sahip olmak, övgüyü ve yükselmeyi hak etmek anlamına gelmez. Asıl şeref ve onur, yüksek mevki ve makam, Allah'ın başarılı kılmasıyla elde edilendir. Böyle ve onur şeref, Allah'ı tasdik etmeyi, emir ve yasaklarına uymayı, O'nun yolunda yürümeyi, kalbi arındırmayı ve O'nunla sevinmeyi sağlar. Bu onura sahip olan kimse, Rabb'inden karşılık bulur. Allah'ın insanları yükselttiğini, ahirette müminlerin derecelerini yükselteceğini, böylece onları mutlu kılacağını ve şereflerini artıracağını ifade eder. Kur'an-ı kerim'de isim olarak yer almayan Râfi, esmâ-i hüsnâyı sayan hadiste Tirmiz, Da'vaat, 82 geçmektedir. Yükselmek isteyen O'nun rızasını kazandıracak amellerle bu yoldaki özlemini ortaya koymalıdırlar. Zira O dilemedikten sonra kimse kendiliğinden yükselemez. Tenbih Bu ismi bilen kişi, eğer iktidar sahibi bir kimse ise, Allah'ın yükselttiği ve değer verdiği kimseleri yükseltmeli ve onlara değer vermelidir. Eğer iktidar sahibi değilse, bu ismi kardeşlik ve dostluk için kullanmalıdır. Allah'ın kendilerini yükselttiği ve değer verdiği kimselerle arkadaşlık ve dostluk kurmalıdır. Eğer buna gücü yetmiyorsa, Allah'ın yükselttiklerin sevmeli, alçalttıklarından da nefret etmelidir. Çünkü Allah için sevmek veya nefret etmek, imanın bir gereğidir. İhlasla "Yâ Râfi" diye bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi dereceleri, yükselir, imkanlara kavuşur. Muiz Muiz İzzet veren, yükselten Cenab-ı Hak buyuruyor "De ki "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." Âl-i İmran, 26 Muiz ve Muzil isimleri Kur'an'da isim olarak geçmez, sadece fiiil olarak geçer. Allah kimi yükseltmişse onu aziz, kimi de alçaltmışsa onu da zelil kılmıştır. Aziz veya zelil olmak dünyada geçekleştiği gibi âhirette de gerçekleşir. Muiz, düşmanlarına karşı dünyada dostlarına destek verip onları üstün kılan, âhirette de onları en güzel şekilde ağırlayı aziz kılandır. Allah dostlarını, kendisine ibadet ve itaat etmede başarılı kılarak onları onurlandırmış ve aziz kılmıştır. Zira Allah'a itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur. Allah dostlarını kanaatkarlıkla, amellerde samimi ve ihlaslı olmakla, nefislerinin arzu ve istelerini terk etmekle aziz kılmıştır. Mülkü dilediğine veren O'dur. Herkimin kalbinden perdeyi kaldırıp Cemalini müşahede ettirirse kanaat nimetine gark ederek mahlukatından kimseye muhtaç bırakmazsa, kuvvet ve teyid bahşederek nefsine onu ezdirmezse, işte onu aziz kılmış ve daha dünyada iken ona mülkü vermiş olur. Bu ismi şerifi 117 defa okumaya devam eden kimse dünya ve ahirette aziz olur. Ona kötülük ve hakaret etmek isteyen fikir maksadından vazgeçmeye mecbur olur. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın aziz kıldığı kulunu kimse zelil edemez. İzzet öyle bir nurdur ki, o zalimlerin özlerini görmez kılar. İhlasla "Yâ Muiz" diye bir müslüman bu isme devam etse, izzet ve şeref sahibi olur. Muzil Müzil Alçaltan, zillet veren, hor ve hâkir eden Cenab-ı Hak buyuruyor "Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır." Tevbe, 2"O gün, öyle yüzler vardır ki, zillet içinde aşağılanmıştır." Gaşiye, 2 Hor ve hakir edilme, Allah'ın inkarcıları uğrattığı "dünya azabı"nın bir parçasıdır. Tüm hayatlarını başkalarına gösteriş yapmak, onlardan takdir toplamak için sürdüren inkarcılar için 'hor ve aşağılık kılınma', son derece büyük bir azaptır. Allah pek çok ayetinde, ahirette inkarcılara alçaltıcı bir azap olduğunu haber verir. Bu, inkarcıların dünya hayatındaki kibir ve büyüklenmelerine karşılık Allah'ın takdir ettiği bir cezadır. Çünkü dünya hayatında inkarcıların en büyük hedeflerinden biri, başka insanlar tarafından takdir edilmektir. Bu nedenle de hayatlarını Allah'ı övmekle değil, kendilerine övgü toplamakla geçirirler. Allah da bu beklentilerine karşılık olarak cehennemdeki azaplarını bunun üzerine kurmuştur. Cehennemde en büyük yıkımı ise insanların karşısında küçük düşüp aşağılanınca yaşayacaklardır. Müzil, inkar edenleri dünyada kölelikle, cizye vermekle, alçaltmakla zelil kılan, ahirette de onları cezalandırmakla ve ebediyen cehenneme de kalmakla zelil kılandır. Allah asilere destek vermeyerek onları zelil kılmıştır. Bu yüzden asiler günah bataklığına saplanmışlardır. Allah, bir kulunu zelil kılmak istediğinde onu arzu ve isteklerine düşkün yapar, kendisiyle onun arasına bir perde çeker ve onu kendisine dua etmekten uzaklaştırır. Tenbih Allah'ın emir ve yasaklarına aykırı davranarak zelil olmaktan korkarlar, bu yüzden Allah'a itaatten ayrılmazlar. Buna karşılık Allah da onları aziz kılar. Emir ve yasaklarına aykırı davrananları, kendisinin belirlediği yolda yürümeyenleri ve kendisine düşmanlık edenleri de zelil kılıp alçaltır. Bu ismi 770 defa çeken düşmanını kahru perişan etmek hususunda Cenab-ı kibriyanın yardımına nail olur. Düşman kötülüğünden, zalimin zülmünden korkmaz. Her gün sabah erkenden bu esmaya devam ederse korktuğundan emin olur. Bir kimse bir zalimden veya hased eden, kin güden birisinden korksa "Yâ Müzil" ismini 75 kere okusa daha sonra secde eylese ve secde de "Allahım beni filan kişinin şerrinden emin eyle, koru" diye dua ederse Allahü teala onu o adamın şerrinden korur. Semi Semi Herşeyi layıkıyla duyan Cenab-ı Hak buyuruyor "Şüphesiz Allah, isitendir, görendir." Mümin, 20 "Allah işitendir, görendir." Nisa, 134 Cenab-ı Hakkın sübuti sıfatlarından birisi de Semi'dir. Yani işiticidir. O'nun işitmesi kulakla değil, kendine özgü kudretledir. Cenab-ı Hak kainatta insan, hayvan ve bütün varlıkların seslerini bir anda işitir ve değerlendirir. Gizli veya açık söylenen her sözü eşit olarak işitendir. O'nun işitmesi bütün sesleri seslerini asla birbirine karıştırmaz ve şaşırmaz. Birinin sesini işitmek, ötekinin sesini de işitmeye mani olmaz. Talep edenlerin çokluğu, onu şaşırtmaz ve yanıltmaz. Sem işitmek ile dört anlam kastedilir Bunlar 1 Bilmek, idrak etme anlamında işitmek. bu tür işitme seslerle ilgilidir. "Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitti." Mücadele, 2 "Andolsun Allah; "Gerçek, Allah fakirdir, biz ise zenginleriz" diyenlerin sözlerini işitmiştir." Ali İmran, 181 2 Anlama, akletme anlamında işitmek. Bu da anlamlarla işitmedir. "Ey iman edenler, "Raina- Bizi güt, bize bak " demeyin, "Unzurna - Bizi gözet" deyin ve dinleyin." Maide, 41 3 Cevap verme ve istenenleri verme anlamında işitmek. Namazda rükudan kalkarken söylenen "Semi'allahü limen hamideh" Allah, kendisine hamd edeni işitti duası. 4 Kabul etme ve uyma anlamında işitmek. "Onlar, yalana kulak verenler..." Maide 41 Yüce Allah bizlere "işitmeyi", dinlemeyi" ve "uymayı" emretmekte ve müjdenin bunlara ait olduğunu haber vermektedir. Bir kimse perşembe günü duha namazını kıldıktan sonra hiç kimse ile görüşmeden, konuşmadan "Yâ Semi" ismini 100 kere okuyup Allahü teala hazretlerine hacetini arzeylerse Hak teala onun ihtiyacını giderir. Basir Basîr Her şeyi gören, çok iyi gören Cenab-ı Hak buyuruyor"Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır." En'am, 103 "....Şüphesiz Allah, işitendir, görendir." Hac, 61"...Allah işitendir, görendir." Nisa, 134 Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiç bir şey engel olamaz. O'nu kendinden başka hiçbir göz O'nu kavrayıp ihata edemez ve fakat O, gözlerin hepsini idrak ve ihata eder, görür, bilir. Gözler kendini anlayamazken, onları anlayan, anlatan, gören, gösteren, gerçeği bilen ancak O'dur. Gözler onu idrak ve ihata edemezken, O gözleri idrak ve ihata eder ve aynı gerçek bütün idrak edilen şeylerde böyledir. Ve O lutuf sahibi ve her şeyden haberdardır. Ve lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan ancak odur. İdrakin nuru gibi her lutuf O'nundur. Her şeyi bilen, her doğru haberi veren ancak odur. Gözler görmüyor diye, gözlerden, gönüllerden uzak, ihtiyaçlardan, dileklerden, doğru doğru haberdar olmaz sanıp da O'ndan dönmemeli, eğri yollara sapmamalıdır. O lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan en görmeyen gözleri görür, en gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimselere açılamayan sırlarından ve eğilimlerinden haberdardır. O, onlara kendilerinden yakındır. O'na ibadet etmek ve işleri ısmarlamak için şart, O'nu görmek değil, O'nun görmesi, lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olması ve O'na ihlas ve tevhid ile zât ve sıfatlarına, fiilerine ve lutuflarına iman edilmesidir. Allah Teâla, yer ve göklerin her yerinde görülebilecek her şeyi Basîr sıfatıyla kuşatmıştır ve onları görmektedir. O'nun için görülemeyen bir şey bir şey ondan gizli değildir. Allah'ın, kalpteki fısıltıları, beyindeki oluşumları, fikirdeki gizlilikleri, kalplerdekini, zifiri karanlık bir gecede kapkara bir taşın üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve çıkardığı sesi görür, duyar, bilir. Allah'ın her şeyi gördüğünü bilen kimse, gizli ve açık her halini düzeltmeye çalışır. Her durumda Allah'a karşı gelmekten korkar ve O'ndan utanır. Allah'ın kendisini yasakladığı yerlerde bulmasındanveya emrettiği yerlerde bulmamasından kaçınır. Kendisinin daima Allah'ın gözetiminde olduğğunu aklından çıkarmaz.. O'nun kendisini görmesini Hafife alarak günah işlemez. İnsanların görmesinden utanıp, Allah'ın görmesinden utanmayan kimse, Allah'ı Hafife almış olur. Bâsir ismini bilmenin faydası, kişide murakebe hissini yaratmasıdır. Murakebe "Allah'ı görüyormuşçasın ibadet etmendir. Zira sen, Allah'ı görmüyorsan da Allah seni görmektedir. Bâsir ismini bilen kimse, varlık âlemiyle ilgili ayetlere, yer ve göklerdeki olağanüstü düzene bakarak Allah'ın azamet ve yüceliğin düşünür, çevresine daima ibretle bakar. Allah'ın güç ve kudretrini, hikmetini, derin ilmini ve etkin iradesini gösteren yapılara bakarak O'na daha bir içtenlikle ve güvenle ibadet eder. Yüce Allah şöyle buyuruyor "...Göklerde ve yerde ne var? Bir bakıverin." Yunus, 101 "...Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin..." En'am, 99 "...Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" Bakara, 259 Hakem Hakem Hükmedici, bilgisi ve adaletiyle nihai hükmü veren. "Allah size Kitab'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? " Enam, 114 "... Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir." Araf, 87 Allah'ın bu ismi, bütün üstün sıfatları ve güzel isimleri içine almaktadır. Çünkü işitmeyen, görmeyen ve haberi olmayan birinin Hakem olması mümkün değildir. O, bu dünyada ve ahirette açık ve gizli olarak kulları arasında hüküm verendir. Verdiği emirlerin, koyduğu yasaların, icra ettiği hükümlerin, varlıklar üzerinde sözlü vefiili olarak uyguladığı kararların hepsi O'nun gerçek hakim olduğunu göstermektedir. Hakem ismi, O'nun zati sıfatlarındadır. Hüküm verme yetkisi sadece Allah'a aittir. Hükmü elinde tutan, iyiyi kötüden ayırdeden ve verdiği hükmü kimsenin bozamayacağı yegane merci O'dur. Kimseye zerre miktarı kadar haksızlık yapmaz. Kimseye günahından fazla ceza vermez. Allah'ın hükmüne karşı, hükmüne müracaat edilebilecek hiçbir hakem tasavvur olunamayacağı gibi, ilâhî hükmü anlamak ve tebliğ etmek için de diğer âyetlerin, mucizelerin delaleti, icazı, kitabın mucizesi kadar kuvvetli, açık ve tafsilatlı değildir. Kul hüküm yetkisinin yalnız Allah'a ait olduğuna inanmadıkça iman etmiş sayılmaz. Bir müslüman ihlasla, "Yâ Hakem" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun eserlerine nâil olur. Sözü etkili olur. Davalarında başarılı olur. İlim ve hikmet sahibi olur. Tenbih Her müslüman, Allah'tan başka Hakim ve Hakem olmadığını, O'nun bütün fiillerinin dava ve hüküm; bütün sözlerinin hikmet ve vasiyetler olduğunu, peygamberlerin hikmet kaynağı ve hikmet ehli kimseler olduğunu, Allah'ın yalnız onlara hüküm verme yetkisi verdiğini, peygamberlerin dışında herkesin onlara uyması gerektiğini bilmelidir. Her müslüman, Allah'ın hükümleriyle hükmeden bir mahkemeye çağırıldığı zaman bu çağrıya cevap vermek ve aleyhinde bir hüküm çıkması halinde buna uymak zorundadır. Aksi halde zulmedenlerden olur. Hakim ve yöneticiler, Allah'ın çizdiği sınırların dışına çıkmamalı ve koyduğu yasaları çiğnememelidir. İnsanlar arasında adil davranmalı, kimseye ayrıcalık tanımamalıdır. Aleyhlerinde bile olsa doğruluktan ayrılmamalı ve hak ile hüküm vermelidirler. Adl Adl Çok adaletli, mutlak adil. Cenab-ı Hak buyuruyor "Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır..." En'am 115 Allah bütün söz ve fiillerinde mutlak adalet sahibidir. O'nun kararı doğru, hükmü adildir. Nimet ve ihsanını dilediğine verir veya vermez. Aziz veya zelil kılar, yükseltir veya alçaltır, ikram eder veya etmez, hemen yapar veya veya erteler, yarar sağlar veya zarar verir, korur veya korumaz, zengin veya fakir yapar, sağlık verir veya hastalandırır, bela verir veya beladan muaf tutar. Allah, bütün bunları mutlak iktidar sahibi sahibi olması nedeniyle dilediği şekilde, verdiği karara göre yapar. Eğer Allah, peygamber ve nebilerin, kendisine en yakın meleklerin ve salih kulların da aralarında bulunduğu bütün varlıklara, isyankar ve inkarcılara azap ettiği gibi azap etse bu O'nun adaletinden sayılır. Allah'ın bütün herkese azap etmesi adaletinden, merhamet etmesi fazlından, onları iki guruba ayırması da hikmetindendir. Bu yüzden bazı âlimler şöyle söylemişlerdir "Allah'ın adaletinden Allah'a sığınırız. O'ndan ihsan ve keremini isteriz, hikmetinin de iyi yönünü talep ederiz." Her müslüman, Allah'tan başka mutlak adalet sahibi kimsenin olmadığını, her adil sahibinin ve uyguladığı adaletinin Allah'tan geldiğini, O'ndan olmayan her hükmün zulüm ve bâtıl olduğunu bilmelidir. Sonra da Allah'ın kendisi için takdir ettiği ve uyguladığı kazaher şeyi kabullenmeli ve içtenlikle O'na teslim olmalıdır. Bütün sözlerinde, fiillerinde ve hükümlerinde hiç bir zaman adaletten ayrılmamalıdır. Latif Lâtif Sonsuz lütuf ve kerem sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür." Şûra, 19 Allah kullarına karşı lütuf sahibidir. Kulluğunu bilen, vazifesini doğru yapan kullarına çok lütufkârdır. Onları çeşitli lütuflarla öyle mutlu kılar ki akıllar onu kavramaktan acizdir. Her dilediğini bir şekilde rızıklandırır. Kullarından her birini büyük hikmeti içeren "dilemesi"ne göre bir çeşit lütuf ile seçkin kılar. Ve öyle güçlü, öyle azizdir ki her şeye ve herkese karşı dilediği gibi iradesini uygulamaya, vaadini yerine getirmeye kadir ve hiçbir sebep ve şekilde mağlup edilmez, her yönden galiptir. Onun için dinini doğru tutan kullarını o korkunç "saat" geldiği zaman perişan etmez, kuvvet ve izzetiyle türlü lütuflarından nasiplendirir. O'nun lütfu sonsuzdur. Karşılık beklemeden yapılan lütuf Allah'ın lütfudur. O'nun lütfuna erişen kimse hiçbir zaman perişan olmaz. Rabbimizin lütfu bize ana karnında iken başlıyor, can boğazımıza gelinceye kadar sürüyor. Sonra da mezarda, mahşerde, mizanda, sıratta ve cennette devam ediyor. Hali değişen, fakir, garip, kimsesiz, hasta olan bir kimse abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra "Yâ Lâtif" ismini 100 kere okuyup Allah'tan hacet dilerse, ihtiyacının giderilmesini isterse Allah'da onun ihtiyacını giderir. Habir Habir Herşeyden haberdar olan Cenab-ı Hak Buyuruyor "Allah bilendir, hikmet sahibidir." Enfal,71 "O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır". Enam, 18 "Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır." Mülk, 14 "Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." Haşr Suresi, 18 Yerde ve gökte daha bilmediğimiz birçok alemlerde ne kadar varlıklar varsa onların bütün hareketlerinden haberdardır. O'nun haberi olmadık hiçbir şey mevcut değildir. Herşeyi O yaratmıştır. Yaratan yarattığını bilmez mi? Bir duygu duyan, bir şey düşünen, bir niyet eden, bir söz söyleyen, kasıtlı olarak bir iş yapan, onu yaparken ne kadar gizlemek istese kendinden gizleyemez, vicdanında onu o anda duyabilir. O halde onu ve bütün göğüslerin hakikatini, bütün mahlukatı yaratan yaratıcı daha önce ve daha mükemmel şekilde bilir. O göğüsler, o nefisler, o düşünceler, o kuvvetler, o fiiller ve o duygular bilgiyle, hep Allah'ın yaratmasıyladır. O yaratmayınca kimsenin ne eli oynar ne dili, ne hissi yürür ne fikri, ne vicdanı kalır ne kendisi. Bakarsın bir an içinde el çolak olmuş, dil tutulmuştur. Fikir durmuş, akıl boğulmuştur. Gönül kendinden geçmiş, ben böyle yaparım diyen nefis yerle bir olmuştur. Yaratıcının yeni bir yaratma ile imdadı yetişmezse hiçbir yaratık onu kendine getiremez ve o yaratmayı işletemez. Çünkü bir zerre, bir şuur, bir şey yaratmanın dayandığı teferruatı bilemez. O, bütün sebepler silsilesini kuşatan olgun bir ilim ve kudretin eseridir. Yaratıkların, yaratıcıdan bir şey gizlemesine imkân yoktur. Bir yaratık kendinde sonradan meydana gelen bilgiyi ve onun mânâsını ondan önce onu ve onda o bilgiyi bütün hakikatiyle yaratan yaratıcının ilmine borçludur. Mahlûkta herhangi bir hadise meydana gelir de onu, yaratan Allah bilmez olur mu? O, latif ve habirdir. Allah'ın bu ismi, O'na imanı olan kullarının yalandan, hilekarlıktan ve edeb dışı hallerden sakındırır. O'na karşı gizliliğin mümkün olmadığını hatırlatır. Ayrıca da onu; bizzat dua ve ibadet etmek yerine, ihtiyaçlarından doğrudan doğruya haberi olmaz zannıyla kendisine dileklerini sunmak için vasıta ve aracılara başvurmak gibi cahilane davranışlara meyletmekten de alıkoyar. O, kullarının bütün ihtiyaç ve hallerine, şüphesiz tamamen, her an ve vasıtasız olarak vakıftır. Tenbih Kul, bildiklerine aldanıp büyüklenmemeli ve şeytanın oyununa gelmemelidir. Daima güzel ahlakla donanmalı, araştırmalı ve ilmin artırmaya çalışmalıdır. Bütün amellerinde, sözlerinde ve gizli hallerinde Mevla'sından haya ederek O'na isyan etmekten kaçınmalıdır. Allah'ın sıfatlarını, hükümlerini, helal ve haramını öğrenmeli, kendisini O'na yaklaştıracak ve mertebesini yükseltecek şeylerle uğraşmalıdır. Bir müslüman ihlasla "Ya Habîr" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine mazhar olur. Kötü ahlaktan kurtulur. Zihni açılır. Halim Halim Yumuşak huyluluk sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor "Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir." Bakara, 235 "Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir." Hac 59"Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır." Fatır, 41 "el-Halim" kelimesi Kur'an'ın 15 yerinde geçmekte olup bunlardan on birinde Allah'a izafe edilmiştir. "el-Halim" kelimesi tek başına kullanılmayıp altı ayette "bütün günahları bağışlayan" anlamındaki "el-Gafûr", üç ayette "hakkıyla bilen" anlamındaki "el-Alim", bir ayette "her şeyden müstağni olan, kendi dışındaki her şeyin O'na muhtaç olduğu varlık" anlamındaki "el-Gani", bir ayette de "az iyiliğe çok mükafat veren" anlamındaki "eş-Şekür" ismiyle birlikte anılmıştır. Halim, yumuşak ahlaklı, güler yüzlü demektir. Öfkesiz ve sabırlı demektir. Cenab-ı Hak ne kadar yumuşak bir kudrete sahiptir ki günah yapan ve sabahtan akşama kadar O'nu inkar etmekle uğraşan kullarına acele olarak azab etmiyor ve onlara mühlet veriyor. Bu da bizim için büyük bir nimettir. Belki aklımız başımıza gelir de tövbe ederiz. Rabbimiz de bizi bağışlar. Hâlim, günahları bağışlayan ve cezalandırmada acele etmeyen, öfkesine yenilmeyen, cahillerin ve asilerin isyanı kendisini öfkelendirmeyendir. Halim ismi, gücü gücü olduğu halde bağışlayana verilir; gücü olmadan bağışlayana bu isim verilmez. Allah, Halim'dir. Cezaları erteleyen veya tamamen kaldırandır. Cezaların kaldırılması yalnızca, cezayı hak etmiş bazı müslüman günahkarlara yönelik olup, inkarcıların bununla bir ilgisi yoktur. O, cezayı hak edenleri cezalandırmada acele davranmaz, tevbe etmeleri için onlara süre verir. Dilerse, acil ceza verilmesi gereken günahlar için anında cezalandırır. Ancak, O'nun hilmi, günahkarlara süre tanımayı gerekli kılmaktadır. Cenab-ı Hak buyuruyor"Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince gerekeni yapar. Kuşkusuz Allah, kullarını görrmektedir." Fatır, 45 Bizler Halim Rabbimize iman edenler olarak yumuşak huylu tatlı dilli, güler yüzlü, bal gibi sözlü olacağız. Su, yumuşacık ama kayaları deliyor. Kuru ağaçların tepesine çıkıp çiçeğe dönüşüyor. İbrahim'in yumuşaklığı Nemrut'un saltanatına son veriyor."Allah kahretsin" dediklerimizi Allah yok etseydi, tek başımıza kalırdık. "Ya Halim" diyelim. Bir müslüman ihlasla "Ya Halim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine, eserlerine vasıl olur. Ahlakı güzelleşir. Sinirleri yatışır. Afetlerden korunur. Kazancı artar. Tenbih Rabb'inin isyan edenlere karşı Halim olduğunu bilen her müslümanın, emirlerine aykırı davrananlara ve kendisine karşı çıkanlara yumuşaklıkla davranması ve cezalandırmada acele etmemesi gerekir. Nasıl ki Rabb'inin sana yumuşak davranmasını istiyor ve seviyorsan, aynı şekilde sende elinin altında bulunalara yumuşak davran. Sen böyle davranmakla Rabb'inin hoşnutluğunu kazanır ve bol sevap alırsın. Cenab-ı Hak buyuruyor "Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez." Şura, 40 Bu ismi bilen, Allah'a daha fazla sevgi besler, sözüne bağlı kalır, vaadini yerine getirir. Gördüğü ayıpları örter, kimsenin hak ve hukukuna tecavüz etmez. Azim Azim Sonsuz azametli, en büyük ve ulu Cenab-ı Hak buyuruyor. "O, yücedir, büyüktür." Bakara, 255"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur." Şura, 4 Cenab-ı Hak azimdir. Fakat O'nun azameti ancak kendine malumdur. Kullar O'nun büyüklüğünü tam olarak anlayamaz. Her namazın tesbihini çekmeden evvel okuduğumuz ayetel kürsünün sonunda "Vehüvel aliyyül azim" diyoruz. İşte burada Allah'ın azameti, büyüklüğünün ne kadar sonsuz olduğunu düşünmemiz lazım. Bir toplumun büyüğü, kendisine karşı çıkılamayan ve emirleri üzerine hareket edilendir. Ancak böyle olmakla beraber bu kimse zaman gelip çeşitli nedenlerle zayıf düşer, aciz kalır, mağlup edilir, sahip olduğu saltanatından ortada eser kalmaz. Oysa Allah Teala, mutlak güç sahibidir ve hiçbir şey O'nu güçsüz kılıp aciz düşüremez. Karşı çıkılıp mağlup edilemez. O gerçek büyüktür. Bu ismin başkaları için kullanılması mecazi anlamdadır. Hakiki büyüklük Allah'a mahsustur. O, her büyükten daha büyüktür. Bu yüzden hiçbir akıl, O'nun büyüklüğün kavrayamaz. Yaratılan bütün varlıklar O'ndan birçok ilimler öğrenmiş olsa bile, bu bilgiler sınırlı ve sonludur. Akılların, sonsuz nurunu kavramaktan aciz kaldığı, anlayışların izzetinin aydınlığında kaybolduğu Allah ne yücedir. Bütün her şey Allah'ın yüceliğine, büyüklüğüne ve kemaline göre bir hiç gibidir. O'nun azametinin başlangıcı, yüceliğinin sonu yoktur. Allah hiç bir şeye muhtaç değildir ve yarattığı her şeyde O'nun büyüklüğünü görmek mümkündür. Allah'ın azametini tefekkür eden insan; O'nun büyüklüğü karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir; acz ve kusurlarını anlar. Alemin düzenliliğini, yaratılış gayesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, süt veren hayvanlardaki icazı, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, Allah'u Tealâ'nın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında O'nun büyüklüğünü idrak eder. Büyüklük ve ululuk yalnız ve yalnız Allah'a aittir. Bunların gerçekleri kavranılamadığı gibı mahiyetlerinede ulaşılamaz. Resülullah buyurdular ki "Allah Teâla hazretleri şöyle dedi "Büyüklük benim örtümdür, ululuk da elbisemdir. Kim bu iki şeyde benimle çekişirse ona azab veririm." Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Azim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine nail olur. İzzet ve şerefe kavuşur. Şifa bulur. Korkulardan emin olur. Bu ismi şerifi 1020 defa okumaya devam edene Cenab-ı Hak müşkülatını giderecek bir kuvvet azime ihsan buyurur. Herkese karşı sözü etkili olur. İtibari olup herkes ona hürmet eder ve saygı gösterir. Ğafur Ğafur Kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır. Cenab-ı Hak buyuruyor "O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah'tandır ki. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O'nadır." Mümin, 3 "Dikkat et! O, azizdir ve çok bağışlayandır." Zümer, 5 "Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver." Hicr, 49 "Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." Hacc, 60 Allah, kullarını sadece bir kere değil defalarca bağışlar. Öyle ki, O'nun bağışlaması sayılamaz. Kullarını dünya ve ahirette rezil etmeyen onların günahlarını gizleyen, örten ve günahlarından dolayı cezalandırmayan. Allah, iyiyi-güzeli açığa çıkaran, kötüyü, çirkini örtendir. Allah dünyada üzerlerini örtmek, ahirette de cezasını vermemek suretiyle bunu örter. Allah insanı üç türlü örtü ile örtmüştür. İlk örtü; insanın ayıp ve çirkin görünen yerlerini gizleyen elbiseleridir. İkincisi; insanın fikir, düşünce ve hayallerini kalbinde gizlemesidir. Üçüncüsü ise; Allah kulunun günahlarını örtmüş, gizlemiş; günahlarını sevaba çevirmiş, sanki hiç günah işlememiş gibi ahirette yalnızca sevaplarını yazan kitaplarını vermiştir. Peygamber Efendimiz buyuruyor Kul, günahını itiraf eder ve tevbe ederse, Allah tevbesini kabul eder. Açıktan günah işleyenler dışında ümmetimin tamamı affedilir. Kim bir müslümanın hata ve günahlarını örterse, Allah da dünyada ve ahirette o kimsenin hata ve günahlarını örter. Tenbih O'ndan başka kulların günahlarını bağışlayan kimse yoktur. İçtenlikle tevbe eden, sanki hiç günah işlememiş gibidir. Kullar için zorunlu olan, bağışlaması pek geniş olan Allah'tan günahlarının bağışlamasını talep etmek ve hiç bir zaman ondan ümit kesmemektir. Her müslüman, bir günah işlediğinde onu insanlardan gizlemeli ve asla açığa vurmamalıdır. Günahlarını yalnızca Allah'a itiraf etmeli ve ondan bağışlanma dilemelidir. Bu ismi bilen her müslüman, kendi günahlarını örrtüp gizlediği gibi, başkalarının da günahlarını örtüp gizlemeli ve açığa vurmamalıdır. Yüce Allah'ın şu ayetini akıldan çıkarmamalıdır. "Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? " Nur, 22 Bu ismi celilin 1286 defa tilavetine devam edenin günahlarını Cenab-ı Hak afv ve mağfiret buyurur. Kendisine karşı gazab ve düşmanlık zarar ve tesir etmez. Gazab anında kendini gören sukunet bulur. Hiddetinden eser kalmaz. Şekur Şekûr Yapılan görevlere karşı bol karşılık veren Cenab-ı Hak buyuruyor "Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur, Halim'dir. " Teğabün, 17 Şükür; teşekkür etmek, insanlık kurallarına uyarak nankörlük etmemek anlamlarına gelir. Şükretmeyen, verilen nimetlerin kimler tarafından verildiğini farketmeyn insan nankör bir insandır. Şekûr, şükrü devam eden ve büyük-küçük ibadet ayrımı yapmaksızın şükrü bütün itaat edenleri kapsayandır. Gerçek şükür, nimet verene şükretmekle eksikliğini itiraf etmektir. Bu yüzden Yüce Allah, "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın" Sebe, 13 buyurunca, "Ey Rabb'im! Sana nasıl şükredeyim ki? Benim şükrüm bile senin bir nimetindir" demiş, Yüce Allah da şöyle cevap vermiştir "İşte şimdi Beni tanıdın ve Bana şükrettin ey Davud! Çünkü şükretmenin de Benim bir nimetim olduğunu bildin". Nimete şükürle karşılık vermek, nimetlerin daha da artmasına vesile olur. Cenab-ı Hak buyuruyor "...Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım.." İbrahim,7 Şükrün üç temel şartı bulunmaktadır 1. Nimet verenin verdiği nimeti kabul edip bunu ikrar etmek. 2. Verilen bu nimeti Allah'a itaat etmede kullanmak. 3. Allah'ın dilemesiyle bu nimetin ulaşmasına vesile olanlara teşekkür etmek. Cenab-ı Hak şükrü kabul eder ve karşılıksız bırakmaz. Şükrü şükürle ve ondan daha fazlasıyla cevaplandırır. Böylece iyiliklerin çoğalmasına yol açar. Kullarına, onlar tarafından şükrü ifade edilen nimetleri artıracağına dair Allah'ın kesin vaadi vardır. Şükür yolunu tutanlar; kendilerine gelmiş olan nimetleri, sebeplerden, vasıtalardan değil, ancak Allah'tan olduğunu itiraf ederler. Çünkü onlar hediyeyi getiren uşaklara değil, gönderen efendiye bakarlar. Gönüllerinden inanmışlardır ki, nimeti yaratan, kısmet eden, gönderen, onunla meşgul olacak kuvvetleri, sebepleri veren, tertib eden ancak Allah'tır. Bazı Allah dostlarına "Şükür nedir" diye sorulduğunda; "Allah'ın verdiği nimetlerle O'na isyan etmemendir" şeklinde cevap vermişlerdir. Her müslüman, mutlak Şekûr Şükredilenun Allah olduğunu, âlimlerin ittifakıyla O'na şükretmenin farz olduğunu ve Allah'ın azı da çoğu da kabul ettiğini bilmesi gerekir. Bil ki, her aza ve organın kendisine has bir şükrü ki dil şükür sözcükleriyle Rabb'ine şükrediyorsa, diğer organlarda kendilerine göre Rablerine şükretmelidir. Her aza ve organın şükrü, yaratılış amacına göredir. Her organ, Allah'ın emrine uymada ve yasağından kaçınmakta kullanılmalıdır. Buna göre Bedenin şükrü, organları Allah'a itaatin dışında kullanmamandır. Kalbin şükrü, onu Allah'ı anma ve bilme dışında şeylerle meşgul etmemektir. Dilin şükrü, onu Allah'tan başka kimseleri övme ve methetmede kullanmamandır. Malın şükrü, Allah'ın sevdiği ve hoşnut olduğu yerlerin dışında harcamamandır. Allah'a şükretme konusunda bunları bildikten sonra müslüman, insanlar arasında kendisine iyilik yapanlara teşekkür etmeli ve şu hadis-i şerif-i unutmamalıdır "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmez" İhlasla "Yâ Şekûr" diye bir müslüman bu isme devam etse, iyi ameller yapmak nasip olur. Aliyy Aliyy En üstün ve en yüksek Cenab-ı Hak buyuruyor"O, yücedir, büyüktür." Bakara, 255"Allah yücedir, büyüktür." Nisa, 34"O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir." Rad, 9 Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Bütün dereceler ve mertebeler O'ndan aşağıdır. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir. Zira varlıklar ya etkileyen veya etkilenendir. Etkileyen etkilenenden üstündür. Allah Teâlâ, her varlığı etkileyendir. Bütün varlıklara O'nun bir eseri ve etkilenenidir. Bu yüzden O, bütün varlıklardan daha üstün ve yücedir. Allah kendi zatında yücedir. Bu yüzden her şeyden daha yücedir. O'nun bu yüceliği cihet ve mekan bakımından değildir. Zira O, cihet ve mekandan münezehtir. Allah'ın varlıklar üzerindeki üstünlüğüne, yüceliğine, büyüklüğüne inanıp bunu müşahede eden kimse, bu sıfatın gereği olarak O'na ibadet eder. Kalbinde sonsuzluk nuru ışıldar. Allah Kuran'da kendisini bizlere tanıtmıştır Tüm alemleri yaratan, kainatın tek hakimi olan Allah uludur. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların yegane sahibi O'dur. O'ndan başka ilah yoktur, Allah insanların şirk koştuklarından çok yücedir. Tüm mülk O'na aittir; O, herşeye güç yetirendir. O, yüce makamların da sahibidir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk; Allah alemlerden müstağnidir. Kuşkusuz 'en güzel isimler' Allah'a ait olduğu için O'nu eksiksiz olarak tarif etmek bir insan için mümkün değildir. O'nu ancak kendisinin bize bildirdiği ile tanıyabilir, yüceliğini ancak Kuran ayetleriyle takdir edebiliriz. Allah, yücelerin en yücesidir. Namazımızın her secdesinde üç defa "Subhane Rabiyel ala" diyoruz. Gerçi Rabbimiz bizim yüceltmemize muhtaç değildir. Bizim yükseltmemiz, kulluk görevimizi ifa etmemiz için yapılan bir vazifedir. Kebir Kebir Mutlak büyük Cenab-ı Hak buyuruyor "O, gaybı da, müsahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir." Ra'd, 9 "Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür." Nisa, 34 "Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür." Hacc, 62 "Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür." Lokman, 30 "O, çok Yücedir, çok büyüktür." Sebe, 23 "Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır." Mumin, 12 O, her şey kendisinden daha küçük olan ve hiçbir şekilde, hiçbir çerçeveye sığdırılamayan tek ve biricik büyüktür. Mevla'nın büyüklüğü hudutsuzdur. Kendisinden başka O'nu bilen kimse yoktur. O'nun büyüklüğünü anlayamayız. Ancak yarattığı şeylerin ne kadar büyük olduğunu düşünürsek O'nun büyüklüğünü anlamış oluruz. Kebir, büyüklük sahibi demektir. Büyüklük, zatın kemale kavuşmasından ve varlığının mükemmel oluşundan ibarettir. Bu yalnız Allah için geçerlidir. Bu sıfat mutlak olarak sadece Allah'a mahsustur. Yaratıklar için sadece mecazi olarak kullanılabilir. Hafiz Hafiz Koruyucu ve muhafaza edici Cenab-ı Hak buyuruyor "Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;" Saffat,7 "...Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur." Sebe,21 "O'nun insanın önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar." Ra'd,11 "El-Hafiz" ismi Kur'an-ı Kerim'in 6 yerinde geçmektedir. Melekler insanları Allah'ın emri ile korumaktadırlar. Bunun yanında işlediklerinide kaydetmekte, böylece korumaya almaktadırlar. Allah, dostlarını günah işlemekten ve şeytanın tuzaklarına düşmekten korur. Allah, sıkıntı zamanında seni şikayet etmekten koruyan, nimet zamanında da seni felaketlerden koruyandır. Allah'ın bütün varlıkları koruması olmasaydı, varlığı mümkün olan hiçbir şeyin varlığı devam etmezdi. Allah, bütün varlıkları tekrar yokluğa dönmekten korumuştur. En büyük koruma, kalpleri korumadır. Müslümanın dinini her türlü küfür, nifak, fitne, sınırsız arzu ve isteklerden ve türlü bi'd'atlerden koruması korumaların en büyüğüdür. Çünkü bu sayede müslüman, doğru yoldan ayrılıp başka yollara sapmaktan kurtulur. Bu ismin manası ancak Allah'ın yüceliğini ve kainatı koruma gücünü uzun uzun düşünmekle bilinebilinir. Yoksa sadece lügattaki manasını düşünmekle değil. Korumak iki yönden olur Birincisi, varlıkların belli bir zamana kadar devamını sağlamak, muhafaza etmek ki, Allah gökler, yerler gibi fazla yaşayan varlıkların da, hayvan, bitiki ve insan gibi ömrü az olan varlıkların da hafızıdır. Mesela, yerden biten otu bile muhafaza etmiştir. Onun özünü korumak için ona kabuk vermiştir. Bir kutu gibi onu, kabuğun içine saklamıştır. Yumuşak kalması için de ona rutubet bahşetmiştir. Yalın kabukla korunmayacak şeyi, ona diken vererek korumuştur. İkincisi, birbirine zıt olan şeyleri birbirlerinin şerrinden korumak. Allah bunları, kâh eşit kuvvette kılmakta, kâh mağlup olan tarafın imdadına yetişmekle korumuştur. Bunu bir misal ile izah edelim Mesela, hararet rutubeti yok eder, kurutur. Mağup olduğu zaman, soğukluk bürudet ve rutubet zayıflamaya hatta yavaş yavaş yok olmaya başlar. Hararet ve kuruluk fazlaşır. Bunu önlemek için Allah başka bir cisimle o rutubetin imdadına yetişir. Ona bir susuzluk verir, su içme ihtiyacını duyar. Su içtiği gibi harareti bereraf edilmiş olur. Böylece vücutta gereken denge temin edilmiş olur. Bu ismi şerifi 988 defa okumaya devam eden; nsan ve cin şerrinden bela ve afattan muhafaza olur. Mukît Mukît Gıda veren, bakıp koruyan Gıdalandıran, besleyen, bakıp gözeten, muktedir olan, her şeyin karşılığını veren, gözetici ve şahit. Herkese uygun olarak gıdalarını yaratan O'dur. Çalışmanın, sebeplere sarılmanın ibadet olduğunu bildiğimiz için çalışacağız, çalışırken Rabbin rızasını isteyeceğiz. Bize uygun gıdamız bizim gölgemiz gibi bizi takip eder. Gölgenin peşinden gidenler sonuna varamadan öldüler. Midemizi helal ve temiz gıdayla, aklımızı şeriat ve tabiat ilimleriyle, gönlümüzü Allah sevgisiyle gıdalandıralım. Tenbih Müslüman Allah'tan başka kulların ihtiyaçlarını karşılayan, işlerini düzenleyip yürüten, onlara azık ve rızık veren olmadığını ve en üstün rızkın akıl nimeti olduğunu bilmelidir. Müslüman, gücü yettiğince yakın-uzak ve güçlü zayıf ayrımı yapmaksızın muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır. Önce yakınlarını tercih etmeli yoksa başkalarına yönelmelidir. Peygamber Efendimiz buyuruyor "Azık isteyene vermemek, kişiye günah olarak yeter." Kötü huylu çocuğu olan bir kimse "Ya Mukît" ismini 7 kere bir boş kaba okusa ve o kabı su ile doldurup o kötü huylu çocuğuna içirse Allah'ın izniyle o çocuğun huyu güzelleşir. Bu ismi şerifi 550 kere okuyanın malında bereket hasıl olur. Hasib Hasib Yaratılan varlıkların hesabını yapan ve bilen Cenab-ı Hak buyuruyor "...Hesap görücü olarak Allah yeter." Nisa, 6 "...Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır." Nisa, 86 "...Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır." Enam, 62 "... Allah, hesabı pek seri görendir." Bakara, 202 İnsanların ahirette yaptıklarının karşılığını almak için bir hesap kontrolünden geçmeleri lazımdır. İşte bu hesapları noksansız yapacak olan O'nun hesabı süratlidir. Bir anda bütün mahlukatın hesabını görecektir. İmanı kuvvetli olanın hesabı göz açıp yumuncaya kadar kolay olacak, imanı zayıf olanın hesabı ise çok sürecektir. Bu ismin bir çok anlamı zikredilmiştir. Parçaları bütünüyle bilen, Hesap etmeden bilen Bütün üstün niteliklere sahip olan, Hiç bir eksiği ve kusuru olmayan, Kıyamet günü kullarını hesaba çekecek ve sorgulayacak olandır. O, kendi kereminden fazlasıyla verendir. Her insan kendisini ağır hesaptan kurtarmak için çalışmalı, Allah'ın belirlediği sınırlara dikkat etmeli, ahiretteki hesabının hafif olması için daha bu dünyada iken kendisini hesaba çekip yanlışlarını düzeltmelidir. İhlasla "Yâ Hasib" diye bir müslüman bu isme devam etse, gözden, zalimden kurtulur. Duası kabul olur. Celil Celil Ululuk, azamet ve büyüklük sahibi Cenab-ı Hak Buyuruyor "Celal ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak" Rahman, 27 "Celal ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." Rahman, 78 Celil ismi, Kur'an'da bu şekliyle değil, Zü'l-celâli ve'l-ikram olarak Rahman suresinde iki yerde geçer. Celalet ve ululuk ancak Allah'a mahsustur. Her yerde, her zaman hazır ve nazır olan Allah'ın ilmi her şeyi kuşatır. Her büyük O'nun büyüklüğünün yanında hiç bir anlam ifade etmez. Allah'ı diğer insanlardan daha fazla tanıyan ariflerin pek çoğu bu isimlerle O'nu dua etmeyi tercih ederler. Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Celil" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse, onun tecellisine, eserlerine nail olur. Saygı görür. ahlakı güzelleşir. Zalimlerden kurtulur. Maddi ve manevi güce kavuşur. Bu ismi bilmenin faydası Allah'ın sana iyilik ve bağışta bulunup nimetler verdiği gibi sen de, başkalarına iyililik yap ve bağışta bulun. İnsanların yaptıkları hataları bağışla. Kötülükleri terk etmeyenleri güzelce terk et, kötülükleririni iyilikle başından sav. Seninle ilşikisini kesenle sen ilişkini kesme. Sana vermeyene sen vermeye devam et. Sana haksızlık edeni affet. Seni kötüleyen ve sana sövene karşılık verme, sabret. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de başklarına iyilik yap ve sana kötülük edene iyilikle davran. Kerim Kerim Çok cömert, hudutsuz ikram sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor "Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir;" Alak, 3 "Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?" Infitar, 6 O vaad ettiği zaman sözünü yere getiren, verdiği zaman son derece çok veren, ne kadar verdiğine ve kime verdiğine aldırmayandır. O'ndan başkasına muhtaç olduğu söylendiğinde razı olmaz. Kendisine sığınan ve gönül vereni boş çevirmez, rahmetine gark eder. Vesilelere ve şefaatçilere muhtaç bırakmadan doğrudan doğruya kendisine iltica ettirir. Cenab-ı Hak hiç şüphesiz Kerim'dir; O'nun ikramı hudutsuzdur. Yapacağı ikram karşılıksızdır. İstediğine ikramda bulunur, istediğine bir dirhem vermez olur. Bunu O'na kimse soramaz. Onun için her zaman Allah'ın keremine sığınmamız menfaatimiz menfaatimiz icabıdır. O'nun bir keremi de azap edeceği zaman kulunu bağışlamasıdır. Allah bizi o bağışa girenlerfden eylesin. Tenbih Kendisine verilmiş olan yeteneğini kullanan ve görüp akleden bir insan; kim tarafından yaratıldığını, kendi başına elde etmeye asla güç yetiremeyeceği sayısız nimeti kimin verdiğini, algılama, düşünebilme, akledebilme kabiliyetlerine nasıl sahip olduğunu düşünür. Bunları düşünen insanın karşısına çıkan gerçek tektir İnsanı var eden ve asla güç yetiremeyeceği üstün nimetleri ona bağışlayan, son derece cömert olan Allah'tır. Bir Müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Kerim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onunu tecellisine, eserlerine nâil olur. Ahlâkı güzelleşir. Kazancı artar. Her türlü şerden korunur. Günahları affolur. 270 defa okumak Cenab-ı Hakkın lütuf ve keremine vesile olur. Rakib Rakîb Bakıp gözeten ve kendisinden hiçbir şey gizlenemeyen. Cenab-ı hak buyuruyor "Allah her şeyi gözetler" Ahzab, 52 "Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." Nisa, 1 "Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin. " Maide, 117 Rakib ismi, Kur'an-ı Kerim'in 3 yerinde geçmektedir. Rakib, koruyup gözetleyendir. Öyleki hiçbir şey O'ndan kaybolmaz. Gizlilikleri ve sırları bilen, görendir. Hiçbir söz ve gizli konuşma O'na gizli değildir. Allah, unutmasının mümkün olmadığı mutlak ilmiyle bütün varlıkları gözetleyip denetleyendir. Her müslüman, Yüce Allah'ın kendini ve bütün varlıkları gözetlediğini, onları murakebe ettiğini, bunun için herkese iki melek tayin ettiğini, bu meleklerin insanın her sözünü ve her fiilini yazıp kaydettiğini, Allah'ın ahirette ceza veye mükafatı bu murakebeye göre vereceğini bilmelidir. Allah'ın kendisini gözetlediğine dair bilgisi kesinlik yakîn derecesine ulaşan kimse, ömrünü boş ve yararsız işlerde harcamaz, alıp verdiği nefesleri bile O'nun zikriyle almaya çalışır. Bütün davranış, işlerinde ve sözlerinde O'nun emir ve yasaklarına uygun hareket ve davranışlarda bulunur, insanlarlailişkilerini bu esas üzere düzenler. Rabbin kendisini gözetlediğini unutmayan kalp, kalp ilimlerinde ileri derecelere ulaşır. Bir kimse bu ismi "Yâ Rakib" kendi üzerine, yahut ehli veya evladı üzerine veyahutda malı üzerine yedi kere okusa onlar Hak Tealanın emanında olur, Allah onları emniyeti altına alır. 4 312 defa okumak Allah tarafından rütbe ve mertebeye vesile olur, sır ve hakikatlere erer, basireti açılır. Mücib Mücîb Duaları kabul eden Cenab-ı Hak buyuruyor. "Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben onlara pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki doğru yolu bulmuş olurlar." Bakara, 186 Dua kulluk makamlarının en önemlisidir. Duadan maksat bildirmek değil, kulluk göstermek; tevazu ve alçak gönüllülük arz ederek müracaatta bulunmaktır. Maksat bu olunca, kaza ve kaderine rıza ile beraber Allah'a dua etmek, insanlık hissesini tercih değil; Allah'ın kudretine her şeyden fazla saygı duymaktır. Bu da en büyük makamdır. Bu da en büyük makamdır. İstenenin açıkça ifade edilmesi, duanın zaruretlerinden değildir. Zaman olur ki edep ve yerini bilen huzur ehli için hâl, sözden daha edepli olur. "Ey Rabbim huzurundayım, hâlim sana malum." demek, söyleyenin makamına, kalbinin doğruluk ve ihlas derecesine göre, en belağatlı dualardan daha belağatlı olur. Dua hakkında naklî deliller o kadar çoktur ki, bunları ancak kâfirler inkar edebilirler. "Bana dua ediniz ki size icabet edeyim." Ğâfir, 60, "Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua ediniz." A'râf, 55, "Yoksa sıkıntıya düşen kimseye, kendisine dua ettiği zaman icabet eden mi?" Neml, 62, "De ki Duanız olmasa Rabbim size ne kıymet verir?" Furkan, 77, "Hiç olmazsa böyle şiddetimiz geldiği zaman bari yalvarsaydılar. Fakat onların kalbleri katılaşmıştır." En'âm,43 gibi nice âyetler vardır. Bunların sonuncusu gösteriyor ki Allah, dua edip istemeyenlere gazab eder. Dua eden kimsenin gönlü, Allah'tan başkasıyla meşgul olduğu müddetçe gerçekten dua etmiş olmaz. Allah'tan başka şeylerin hepsinden uzak olduğu vakit de Hakk'ın birliğinin marifetine dalar. Bu makamda kaldıkça kendi hakkını düşünme ve insanlık nasibini talepten kaçınır, bütün vasıtalar kaldırılır ve o zaman Allah'ın yakınlığı hasıl olur. Çünkü kul, kendi arzusuna yönelik olduğu sürece Allah'a yaklaşamaz, o arzu engelleyici bir vasıta olur. Bu, kaldırıldığı zaman ise "Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz ki Allah kullarını görür." Ğâfir, 40/44 âyetindeki havale, tam bir samimiyetle ortaya çıkmış bulunur. Göz, Hakk'ın gözü olarak görür; kulak, Hakk'ın kulağı olarak işitir; kalb Hakk'ın aynası olarak bilir, duyar, ister. O zaman milyonlarca sebeplerin, asırlarca zamanların yapamadığı şeyler, Allah'ın dilemesi hükmüyle, "ol" demekle oluverir. İşte Cenab-ı Allah bu konudaki bütün şüpheleri defetmek ve kullarını irşad için duanın önemine işaret ederek oruç emrinden sonra Peygamberine buyuruyor ki Kullarım sana benden sorarlarsa ben yakınım, bana dua ettiği zaman, dua edenin duasına cevap veririm. Öyle ise onlar da benim emirlerime candan icabet edip, tutunsunlar ve bana inansınlar... doğruca arzularına kavuşabilsinler." Müslüman daima Allah'a muhtaç olduğunun bilincinde olmalı ve yalnız O'na güvenip dayanmalıdır. O'nun duaları işittiğini, başına gelen bela ve musibetleri bildiğini, sıkıntı ve zorluklardan haberdar olduğunu unutmamamlı ve ümitsizliğe kapılmamalıdır. Dua yaptığı ve talepte bulunduğu istekler, kendisini Allah'a yaklaştıracak istekler olmalıdır. İhlasla "Yâ Mücib" diye bir müslüman bu isme devam etse, insanlar tarafından sevilir, duası kabul olur. 55 defa okuyanın meşru duaları kabul olunur. Vasi Vasi İlmi ve rahmeti geniş ve sınırsız, geniş olan Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah geniş olandır, bilendir."" Bakara, 247 Bu isim, Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde geçmektedir. Allah, Kuran'da 'göklerin ve yerin Rabbi' olduğunu bizlere bildirir. Bütün genişliğe sahip olanın da Kendisi olduğunu söyler. Allah her yere istiva etmiştir. Allah'ın mülkü geniştir. Nimetleri tükenmez, rahmetinin sınırı yoktur, bağışlaması da çok geniş olandır. Kullarının tüm ihtiyaçlarını onlar hiçbir şey yapmadan karşılayan Allah'ın rahmeti ve merhameti sonsuzdur. 'Vasi' sıfatı özellikle müminler üzerinde çok yoğun olarak tecelli eder. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'ın rahmeti ve merhameti son derece geniştir. İnanan kullarını rahmetiyle sarıp kuşatmıştır ve dünyada onları tüm düşmanlardan korur. Allah'ın sıfat ve nitelikleri pek çok ve geniştir. O, var olan her şeyi kuşatmıştır. Bu yüzden hiç kimse O'na gereği gibi hamd ve sena edemez. O, ancak kendisini övdüğü gibidir. Yüceliği, iktidarı, mülkü, fazlı ve keremi, iyilik ve ihsanı, cömertlik ve keremi pek geniştir. O'nun varlığı bütün zamanları, hatta zaman öncesini ve sonrasını bile kuşatmıştır. Zira O öncesiz ve sonsuzdur. O'nun bilgisi bütün bilgileri kapsamıştır. Bir bilgi, O'nu öteki bilgilerle uğraşmaktan men etmez. O'nun gücü bütün güçlerin üstündedir. Hiçbir güç O'nu başka bir güçle meşgul etmez. Hiçbir durum, O'nu başka bir durumla ilgilenmekten men edemez. O'nun işitmesi, işitilen bütün sesleri kapsayacak genişliktedir. Hiçbir ses ve dua, O'nu başka ses ve duaları işitmekten men edemez. O'nun sıkıntıda olan birisine yardım etmesi, başkalrını ihmal etmeye veya yardımı ertelemesine mani olmaz. Bu ismi şerifi 137 defa okuyanın zor işleri kolaylaşır. Darlıktan genişliğe, esaretten hürriyete kavuşur. Hakim Hakim Hikmet ve hüküm sahibi, yerli yerine koyan Cenab-ı Hak buyuruyor "O, Aziz, Hakimdir." Haşr Suresi, 24 Yüce Allah yegane hüküm ve hikmet sahibidir "Kulları üzerine hikmet gereğince galebe ve tasarruf sahibidir, tedbirinde yegane hüküm ve hikmet sahibidir ve kullarının gizli hallerinden haberdardır. Allah'ın emir ve yasakları bir hikmete dayalıdır. Allah, kayıt, sınır tanımayan bilgisi sayesinde insan için neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu bilir. O halde inananlara neyi emrediyorsa onların yararına, onları nereden sakındırıyorsa, o şeyler onların zararınadır. O, yarattığı her şeyde, yarattıklarını yerli yerine koymasında ve o yeri onun için hazırlamasında iyiliği bol olan, çok cömert, Hâkim veadalet sahibidir. Kur'an-ı Kerim'de 97 yerde geçer. İhlasla "Yâ Hakim" diye bir müslüman bu isme devam etse, ilim ve hikmet sahibi olur. Rızkı genişler. Vedud Vedûd Seven, bütün mahlukatın hayrını isteyen, onlara ihsan eden. Cenab-ı Hak buyuruyor "Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin. Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir, çok sever" Hud, 90 "O, çok bağışlayan ve çok sevendir." Buruc, 14 Kur'an-ı Kerimde Yüce Allah kendini iki yerde Vedûd olarak tanıtır. Vedûd kelimesi iki anlama gelmektedir. Nimetleri gereği kullarını sevendir. Çünkü O, kendisine tevbe eden ve yönelen kimseyi sever. Yine O, sevilendir . Kul Allah'ın gayretiyle Rabbi'ni sevince, Allah'ta onu bir başkasının sevgisiyle mükafatlandırır. İşte bu, gerçekte tam bir ihsandır. Çünkü sebep de O'dur, müsebbeb de O'dur. Bundan maksat karşılıklı sevgi değildir. Bu ancak kullarından şükredenleri ve şükürleri sebebiyle Allah'ın onları sevmesidir. Bunların hepsi kulun maslahatı ve iyiliği içindir. Sevgiyi yaratan ve onu müminlerin kalbine yerleştiren yüce Allah çok mübarektir. Daha sonra O, bu sevgiyi dostlarının kallbinde öyle bir noktaya ulaştırır ki, artık bu noktada diğer bütün sevgiler çok küçük ve değersiz bir hale gelir ve onların bağından kurtulurlar, bela ve musibetler onlara hafif gelir, ibadet ve taatlerin zorlukları onlara zevk verir ve sonunda sevgilerin en yücesi olan Allah sevgisini, Allah rızasını elde etme ve Allah'a yakın olma gibi çeşitli kerametlerden dilediğini elde eder. Allah'ın Vedûd ismini bilen her müslüman, insanlarla sevgi ve muhabete dayalı ilişkiler kurmalı, itaat ve ibadetlerle Allah'ın sevgisini kazanmaya çalışmalıdır. Tenbih Kullardan bu isme ve vasfa layık olan o kişidir ki, Allah'ın mahlukatına karşı daima iyilik murad eder. Kendisi için arzuladığını onlar için de arzular. Hatta onların menfaatlerini kendi menfaatlerine tercih eder. Bu ulvi duygu ancak, zor anlarda, insanların kin ve öfkeleri ile karşılaşıldığı hallerde ortaya çıkar. Onların kötülükleri, onlara karşı iyilik istenmesine mani olmaz. İki kişi arasında bir ihtilaf meydana gelirse bir yemek üzerine "Yâ Vedûd" ismini 1000 kere okuyup sonra o yemeği o muhalefet eden kimseye verirse ve yedirirse aradaki anlaşmazlık ortadan kalkar. Bu ismin 20 defa okunması insanların kalblerinin ona muhabet beslemesine, her yerde hurmet ve kabul görmesine, aradaki buğz ve düşmanlığın kalkmasına, birbirlerini sevmelerine ve dost olmalarına neden olur. Mecid Mecid Şanı büyük ve yüksek, ikramı çok, yüce Cenab-ı Hak buyuruyor "Arş'ın sahibidir; Mecid yücedir." Buruc, 15 "Şüphesiz ki O, övülmeye lâyık olandır, Mecid'dir." Hud, 73 Kur'an-ı Kerim'de ikisinde Kur'an ismi, ikisi de Allah'ın ismi olarak 4 yerde geçmektedir. Allah'ın şanı tüm kainatta kendini apaçık delillerle göstermektedir. O'nun şanının yüceliğini tanımayan hiçbir insan yoktur. O'nu inkar edenler, "inanmıyoruz" diyenler bile O'nun yarattıklarına şahit oldukları için aslında gücünü ve şanını tanıyıp bilirler. Ancak içlerindeki büyüklenme arzusu sebebiyle inkar ederler. Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, O'nun yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir. Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca O'nun gücünün göstergeleridir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır. Onun yarattıkları ise kendilerine bu azaplardan herhangi biri dokunduğunda bir daha kalkmamak üzere oldukları yere çöküverirler. Allah'ın kainatta yarattığı muhteşem güzellikler de, kusursuz sistemler de O'nun şanına yaraşır şekildedir. Gökyüzünde tonlarca ağırlığında su taşıyan bulutlar, milyonlarca ışık yılı uzaklıkta bulunan yıldızlar, büyük bir gürültüyle ve inanılmaz bir güçle akan şelaleler, uçsuz bucaksız genişlikteki okyanuslar, zirvesi karlarla kaplı olan binlerce metre yükseklikteki dağlar, içinde birbirinden değişik renkte ve seste sayısız canlı türleri barındıran ormanlar, O'nun yarattığı güzelliklerden yalnızca birkaç tanesidir. Birkaç saniyede bir şehri yerle bir eden deprem, bir anda patlayarak binlerce derecelik ısıdaki lavlarını boşaltan bir volkan, herşeyi önüne katıp götüren sel, düştüğü anda isabet ettiği yere ölüm getiren yıldırım, herşeyi yıkıp geçen bir tayfun yalnızca O'nun gücünün göstergeleridir. Allah hepsini şanına yaraşır şekilde yaratmıştır. Onun yarattıkları ise kendilerine bu azaplardan herhangi biri dokunduğunda bir daha kalkmamak üzere oldukları yere çöküverirler. Sayılanlar ve burada daha sayılamayan milyonlarca örnek yalnızca Allah'ın şanının büyüklüğünün evrendeki delilleridir. Ahirette görülecek olanlar ise bunların çok üstünde olacaktır. Allah, bağışı, ihsan ve ikramı pek geniş olandır. Bu ismi bilen, daima Allah'ı yüceltir. O'nun hakkındaki bilgisi artar. Allah'ın iyiliğinin güzel, bağış ve ihsanının bol, üstünlüğünün aşılmaz ve hiçbir fiilinin çirkin olmadığına kesin bir bilgiyle inanır. Mecid, Macid ile birlikte aynı anlama gelmekle beraber mübalağa ifade eder, daha geniş anlamlıdır. Mecid ismi Cenab-ı Hakk'ın sübuti sıfatlarındandır. Bu ismi okumaya devam eden bir kimse, umulurki ululuktan berhudar olur. Eğer bir kimsenin kendi akrabası arasında kadri ve izzeti olmazsabu ismi sabah namazından sonra 99 kere okuyup kendi üzerine üfürse akrabası arasında aziz ve muhterem olur. Bâ'is Bâ'is Öldükten sonra dirilten Cenab-ı Hak buyuruyor"Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki şükredesiniz." Bakara, 56 "Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri, onları da Allah diriltir. Sonra O'na döndürülürler." En'am, 36 "Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız." Rum, 19 Öldükten sonra tekrar dirilmeye "ba'su ba'de'l-mevt" denir. İslam'ın altı iman esaslarından biridir. Her müslümanın, Allah'ın kıyamet günü ölüleri dirilteceğini, onlara yeniden hayat vereceğini ve tekrar yaratacağını bilmesi zorunludur. Yüce Allah Yasin suresinde inkarcılarla inananların yeniden diriliş karşısındaki tavırlarını bize şöyle haber vermektedir. Onlar "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler." Yasin, 52 Hiç şüphesiz Allah, kıyamet günü bütün ölülere haya verecek, kabirlerde olanları diriltecek ve onları yaptıklrından sorguya çekecektir. Çevremize baktığımızda her sonbahar tüm doğanın bir nevi 'ölüm' yaşadığına şahit oluruz. Bu 'ölüm' bütün bir kış mevsimi boyunca da sürer. Ancak ilkbahar geldiğinde ağaçların kupkuru olmuş dallarında yeniden rengarenk çiçeklerin, yemyeşil yaprakların çıktığını görürüz; tüm doğanın canlanarak yeşillendiğini fark ederiz. Üstelik bu 'ölümden sonra diriliş' binlerce senedir hiç aksaklık göstermeden devam eder. Tenbih Kul, Allah'ın bu ismini öğrenince kendisini ve ailesini cehaletten kurtarmak için gerçek hayatı oluşturan ilim ve bilgiyi elde etmeye çalışmalıdır. Böylece kalbi yakînle kesin bilgi ile, dili zikirle ve azaları salih amellerle hayat bulur. Allah, aziz kitabında bilgi sahibi olanlarla bilgisizleri, dirilerle ölülere benzetmektedir."Ölü iken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken onunu aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir?" Kuşkusuz bir kimseyi cehaletten kurtarıp bilgi sahibi yapmak, ona yeniden hayat verek ve daha güzel bir hayata kavuşturmak demektir. İnsanlara ilmi ile faydalı olan ve onları Allah'a davet eden herkesin bir nebze de olsa bu tür diriltmede payı bulunmaktadır. Ancak bu peygemberlerin ve onların gerçek vrislerri olan alimlerin ulaştığı bir mertebedir. bu açıktır ve bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur. Bu ismi şerifi 573 defa okuyanın işleri düzelir, maksat ve meramına erişir. Şehid Şehid Her şeyi anında gören, her şeye şahit olan Cenab-ı Hak buyuruyor "Doğrusu Allah, her şeyin üzerinde şahid olandır." Hac, 17 "Şahit olarak da Allah yeter." Nisa, 79 Kur'an-ı kerim'de 20 yerde geçmektedir. Her şeye şahit olan, kendisnden hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şey saklanamayan, hiçbir şeyi unutmayandır. Kim ne yaparsa, ne zaman yaparsa, nasıl yaparsa Allah onu yaparken görüyor. Müslüman bütün hayatı boyunca ve bilhassa namazda Allah'ı görüyor gibi olmalıdır. Her ne kadar Allah'ı göremiyorsa da Allah onu görmektedir. Allah ezeli ve ebedidir. Mutlak olan tek varlıktır. Zamana ve mekana bağımlı değildir. Bu nedenle geçmiş ve gelecek kavramları Allah katında birdir. Allah geçmişte olan bütün olayları da gelecekte olacak olanları da bilir. Kainatın ilk yaratıldığı andan itibaren, yok olacağı kıyamet gününe kadarki son ana kadar herşeye şahit olandır. Yaşanan her olayı, yapılan her konuşmayı bilir. Allah katında gizli olan hiçbir şey yoktur. O'nun için gündüzün aydınlığı da gecenin karanlığı da birdir. Cahil olan insan gece karanlığının günahlarını gizleyeceğine, hiç kimse tarafından görülmeyeceğine ve bilinmeyeceğine inanır. Oysa Allah insana her an, her yerde şahittir. Tek başınayken de milyarlarca insanın arasındayken de insanın durumu Allah katında aynıdır. Allah tüm insanların her an, her saniye kalplerindeki niyete, akıllarından geçen her düşünceye şahit olandır. Dünyada insanların yaşadıkları her olaya şahit olan Allah hesap gününde onlara yapmakta olduklarının tam karşılığını, eksiksizce verecektir. Allah'ın kendisini görmeyeceğini, konuşmalarını duymayacağını zannedenler ve gizli günahlarının karşılarına hiçbir zaman çıkmayacağını düşünenler, kıyamet gününde ne kadar yanıldıklarını anlayacaklardır. Zira Allah bir insanın doğduğu andan son nefesini verdiği ölüm anına kadar yaşadığı her olaya tüm ayrıntıları ile şahit olmuştur. "Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, herşeye şahid olandır. Kul, görünen ve görünmeyen bütün hareketlerinin Allah'ın ilmi tarafından kuşatıldığını ve her türlü davranışı sırasında O'nun ilminin hazır olduğunu bildiği zaman, bu, o kula, Allah'ın hoşuna gitmeyen her türlü fikir ve düşüncelere karşı bir iç murakebe yaptırmasını gerektirir. Dış dünyasını da, Allah'ın hoşuna gitmeyecek her türlü söz ve davranıştan korur. Böylece ihsan makamında Allah'a ibadet etmeye başlar ve Allah'ı sanki görüyormuş gibi ibadet eder. Her ne kadar o, Allah'ı göremese de Allah onu görür. Eğer, bir kimsenin oğlu kendine itaat etmezse şehadet parmağını onun eli üzerine koyarak "Yâ Şehîd" dese Allah'ın izniyle itaatkâr olur. Hakk Hakk Doğruluğu asla değişmeyen Cenab-ı Hak buyuruyor"Hak geldi; bâtıl yok oldu." İsra, 81"Allah'in hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir." Nur, 25"Allah, hakkın ta kendisidir." Hac, 62 "Hak, Rabbinizdendir."Kehf, 29 Kur'an-ı Kerim'de kelime ve türevleri olarak 285 ayette geçer. İslam nazarında hakın kaynağı ilahi iradedir. Hakkın kaynağı Allahü Teâlâ'dır. Hak, inkarı mümkün olmayan, ispat edilmesine gerek duyulmayan, varlığı kabul edilendir. Buna göre yüce Allah'ın varlığı kabul edilmesi gereken şeylerin ilkidir. O'nun varlığı, kabul etme emri henüz insanlara gelmeden kabul edilmiştir. Bu yüzden varlığı inkar edilemez. Bütün varlık alemi, O'nun varlığının apaçık delilidir. Yüce Allah'ın her sözü ve fiili haktır. O'nunla buluşmak haktır. O'na dayanan ve dayandırılan her şey hak ve gerçektir. O, Hak olmakla gerçeklerin gerçeğidir. O'nu bilmek, bilgilerin en gerçeğidir. O'nu ikrar etmek sözlerin en gerçeğidir. Bir kimse bir şeyi kaybetse, bir parça kağıt üzerine "Ya Hakk" lafzını yazsa ve geceleyin o kağıdı eli üzerine koyup gökyüzüne baksa o zayi eylediği şeyi Allah'ın izniyle bulur. Vekil Vekil Her şeye vekil Cenab-ı Hak buyuruyor. "Vekil olarak Allah yeter." Nisa, 81 " 'Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!' dediler." Al-i İmran, 173 "Benden baska vekil edinmeyin" İsra,2 Vekil, vekalet verenin ihtiyaç duyduğu bütün şeyleri adına yapmaya yetkili kıldığı kimsedir. Rabbimiz vekilimizdir. Bütün işlerimiz O'nun kudretiyle cereyan etmektedir. O ne güzel vekil ve ne güzel yardımcıdır. Ancak tedbir almamız, ondan sonra Rabbimize vekaletimizi vermemiz gerekmektedir. Tedbiri almadan takdire küsmek haksızlıktır. Allah iman sahibi olan, samimi kullarına karşılaştıkları her türlü durum ve şartta Kendisine güvenmelerini söyler. Nitekim tüm peygamberler Allah'ın dinini anlatırken, birçok zorlukla karşılaşmış, hitap ettikleri topluluklar çoğu zaman onlara düşmanlıkla karşı çıkmışlardır. Ancak elçiler, Allah'ın birliğini, O'nun emir ve yasaklarını anlatma konusunda her zaman cesur ve kararlı bir tutum sergilemişlerdir. Hep Allah'ı vekil edinmişler, yalnızca O'nun hoşnutluğunu gözetmişlerdir. Tevhidin hakikatini anlamak için kul, kalbini işlerden uzak tutmalı, bütün işleri Allah'a havale etmeli, bu işlerin sıkıntı ve zorluklarıyla kalbini meşgul etmemelidir. Vekil olan Allah pek zengindir. Vekil'in pek zengin, vefakar ve cömert olduğuna göre Mevla'na ibadet etmeye yönel. Allah'ı tanıyan kimsenin, bütün işlerinde O'na tevekkül etmesi ve her işini O'na havale etmesi gerekir. Kavi Kavi Her şeye gücü yeten, kudretli olan Cenab-ı Hak buyuruyor "...Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir." Mümin, 22 "Allah güçlüdür. O'nun cezası şiddetlidir" Enfal, 52 Cenab-ı Hak kuvvetli ve kudretlidir. O'nun kuvvetine hiçbir kuvvet karşı gelemez; kudretine hiçbir güç dayanamaz. Herşey O'na kolay gelir; hiçbir şey O'na güç gelmez. Kuvvet ve kudret O'ndadır. O'nun kuvvetine sığınmak boynumuzun borcudur. Tarih boyunca Allah çeşitli kavimlere elçiler göndermiş, onlar vasıtasıyla insanlara kendi isteklerini bildirmiştir. Gönderilen elçiler de tek ilahın Allah olduğunu, yalnızca Allah'tan korkup sakınmak ve O'nun emirlerini yerine getirmek gerektiğini kavimlerine tebliğ etmişlerdir. Ancak bildirildiği üzere, kavimlerin çoğu inkara sapmış, elçileri yalanlamış ve Allah'ın azabını hak etmiştir. Her dönemde Allah'ın gönderdiği elçileri inkar eden, onlara mümkün olduğu kadar zorluk çıkaran, sıkıntı vermeye çalışan inkarcılar, Allah'ın azabını görünceye kadar bu tutumlarından vazgeçmemişlerdir. Bu önemli gerçeği kavrayamayan inkarcılar, asla erişemeyecekleri bir büyüklük hevesi içerisinde olmuşlardır. Allah'ın dilediğinde tek bir fırtınayla tüm mallarını yok edebileceğini, şiddetli bir yağmurla ekinlerini helak edebileceğini, bir mikropla tüm yakınlarını öldürebileceğini ve daha bunun gibi ellerindeki gücü, serveti yok edebilecek sayısız sebebi göz ardı etmişlerdir. Sonuç olarak yeryüzünde de, ölümden sonra ahirette de Allah'ın azabı ile yüz yüze gelmişlerdir. Allah'ın güç ve kuvvetini bilen, kendi güç ve kuvvetiyle övünmeyi terk eder, Yüce güç sahibine yönelir. Bu isim kişiye, Allah'ın heybet ve ihtişamını, yüceliğini bilmeyi ve gücüne dayanmayı öğretir. "El Kaviyyu" ismi şerifini 116 defa tilavet edenin maddi ve manevi kuvveti artar. Şanı yüce, nüfusu cari olur. Kaviyyu isminin sırrına mahzar olur. Metin Metin Çok sağlam, kuvvetli Cenab-ı Hak buyuruyor "Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır" Zariyat, 58 Metin, güç ve kuvvetli azalmayan, güçsüz düşmeyendir. Bu durum yalnız Allah için geçerlidir. O'nun dışındaki bütün varlıklar, zamanlagüçlerin kaybeder ve zayıf düşerler. Bu değişim, allah için imkansız varlıklar için mümkündür. Allah'ın güç ve kuvvetini bilen, kendi güç ve kuvvetiyle övünmeyi terk eder, Yüce güç sahibine yönelir. bu ismi bilen, dini bağlarını güçlendirmeli, bilgilerini artırmalı, hiç bir şekilde sarsılmayan sağlam ve kesin bir inanca sahip olmalıdır. Hiçbir iş Allah'a zor gelmez. Hiçbir şey O'nu aciz bırakmaz. Hiçbir şey O'nun idaresine karşı gelemez. Hiçbir şey O'nun kuvvetinden kurtulamaz. Bir kimse "Yâ Metîn" ismini okumaya devam etse ümit olunur ki, çetin işler ona kolaylaşır. Bir kimse "Yâ Metîn" ismini bir yemek üzerine yazsa ve sütü az olan kadına yedirse sütü çok olur. Veli Veli Mü'minlere dost, yardım eden, destek veren Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah, iman edenlerin Veli'si'dir, Onları karanlıklardan nura çıkarır..." Bakara, 257 "Allah, iman edenlerin Veli'si'dir; kâfirlerin ise, velisi yoktur." Muhammed, 11 Kur'an-ı Kerim'de 13 yerde geçmektedir. Mümin ve salih kullarını seven, onlara dost ve sahip olan, onlara hayır yollarını açan ve bu hususta kendilerini başarılı kılan. O'nun salih kulları için Veli oluşu bir vakıadır; mümin ve müttaki insanların hayat tecrübelerinde onlara sağladığı destek ve bahşettiği başarı ile tekrar tekrar gözlemlenmiş bir gerçektir. İnsanın hem dünyada hem de ahirette tek bir gerçek dostu vardır. Bu dost onu hiçbir zaman bırakıp gitmez, asla terk etmez, her zorlukta yanındadır ve ona yardımcıdır. Doğduğu günden öldüğü güne kadar daima onunla birliktedir. Onu düşmanlarına karşı korur. Onun için herkesten daha güvenilirdir, daima karşılıksız armağan edendir. Kuşkusuz bu dost Rabbimiz olan Allah'tır. Allah müminlerin en çok güvendiği, en yakın dostudur. Kendisine inanan insanları her türlü eksiklikten ve hatadan arındırır, onlara çok seçkin bir yaşam ve ahirette de hiç tükenmeyecek olan mülkünü vaat eder. İnsan hayatı boyunca gerçekten güveneceği, her durumda sıkıntısını gideren, zengin ve muktedir bir insan ya da bir güç arayışı içindedir. Fakat bunu ararken zaten kendisini yaratmış, yaşamını sürdürmesini sağlayan, büyük kuvvet sahibi, herşeyi yapmaya kadir olan Rabbimizi unutur. Kendisine kötülükten başka hiçbir katkısı olmayan, ahirette de cennette bir pay sahibi olmasını engelleyen şeytanı dost edinir. İşte bu, onun için karanlık bir dünyanın iman eden, imanında da samimi olan insanlar ise artık içinde hiç mağlubiyeti olmayan şerefli ve hayırlı bir hayatın içine girerler. Çünkü Allah inananlara dinine ve sözlerine sadık oldukları sürece zafer nasip edecektir. Asıl büyük karşılığı ise ahirettte onlara verecektir. Allah inananların dünyada ve ahiretteki tek gerçek dostudur. Müslüman, kendisini dost edineni dost edinmeli ve ona yardım etmelidir. Müslüman, kendilerinden olmayan kimseleri sırdaş ve dost edinmemelidir. Kul'un allah'a dost olması demek, O'na inanması, O'ndan gelen her şeyi doğrulayıp tasdik etmesi, emirlerini uygulaması, yasaklarından kaçınması, yalnız O'na güvenip dayanması, açık ve gizli, bolluk ve darlık gibi bütün hallerinde O'na teslim olması, yalnız O'nu ve Resülünü sevmesi demektir. Allah, hidayetini, yardımını ve marifetini dostlarından asla esirgemez. Hamid Hamid Hamd edilen, övülen, övgüye layık bulunan, öven Cenab-ı Hak buyuruyor "O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir." Şura, 28 Hamid, hamd edilmeyi hakeden, hamda layık olandır. Çünkü O, vardı ve bütün varlıkları ve insanı yoktan var etti. Sonra iki üstün nimeti akıl ve hayatı insanda topladı. sonra ona sayısız nimetler verdi ve onu, bütün varlıklara üstün kıldı. Ona çalışma izni verdi. O halde O2ndan başka kim hamd edilmeye hak eder? Kim O'nun kadar hamde layık olur? Hayır bütün övgüler ve hamdler sadece O'nadır, başkasına değil. Bütün bu minnet ve bağışlar başkasından değil sadece O'ndandır. Kainatta yaşayan tüm bitkiler ve hayvanlar, Allah'ın yeryüzünde kendilerini yerleştirdiği şekilde yaşarlar. Böylelikle Allah'ı tesbih edip O'nu yüceltirler. Denizin dibinde yaşayan bir balık da, çölde yetişen bir kaktüs de büyük bir teslimiyetle yaşamını sürdürür. Allah'ın kendileri için takdir ettiği şekilde yaşamaları, O'nun kurduğu düzeni asla bozmamaları tüm canlıların Allah'ı tesbih ettiklerini gösterir. Gökyüzündeki ve yeryüzündeki herşey, tonlarca suyun biraraya getirilmesiyle oluşan denizler, binlerce metreye uzanan dağlar ve gökyüzünde sürüklenen bulutlar, ardı ardına çakan şimşek ve gökgürültüsü de Allah'ı tesbih edip yüceltir. O'nun sonsuz ilmini ve gücünü insanlara gösterirler. Fakat iman etmeyenler onların bu tesbihlerini kavrayamazlar. İman edenler de Allah'ın yüceliğini ve büyüklüğünü kavrayarak Rabbimizi tesbih eder, büyüklüğünü ve yüceliğini kavrayarak, kendilerine lütfettiği nimetler için Allah'a şükrederler. Çünkü verilen her türlü nimet karşılığında kendilerinden istenen yalnızca şükredici, hamd edici birer kul olmalarıdır. Hamd, övmeyi ve hamd edileni sevmeyi gerektirir. O'nu seven ama O'nu övmeyen, O'na hamd etmiş olmaz. Her müslüman, mutlak hamd ve övgünün yalnız Allah'a ait olduğunu bilmeleridir. O, bütün övgüleri hak eden ve her övgüye layık olan tek varlıktır. Bize verdiği bütün nimetlere karşı O'na hamd ederiz. Nimet vermese de biz, her halükarda bilinen ve bilinmeyen her hamdle O'na hamd ederiz. Müslüman bu ismi bilmekle, Allah tarafından övülen davranışlar kazanmalı, çalışmalı ve kendisine üstün ahlak edinmeli, bunlarla çelişen davranışları terk etmeli, anlamsız ve faydasız şeylerden kaçınmalıdır. Muhsi Muhsi Her şeyin sayısını, teferruatıyla bilen. Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır." Cin, 28 Muhsi, Hakk'ın her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilmesi demektir. Kul, Cenab-ı Allah'ın muhafazasını emrettiği hususların kendisindeki mevcudiyetini korumak için bu isme ihtiyacını hisseder. Muhsi, insanların ilimlerinin kuşattığı ve kuşatamadığı bütün olayların sayısını ve miktarını bilendir. O, canlıların alıp verdiği her nefesi, rızkı, insanların itaat ve günahlarını, yakınlığını, yağmur ve kum tanelerinin sayısını, bütün bitkileri, hayvan türlerini, ölüleri ve canlıları bilendir. Kısaca Allah, bütün varlıkların sayısını kalanları ve yok olanları bilendir. Bu sıfat Allah'ın insanlar gibi çoklukları nedeniyle varlıklarıların sayılarını idrak etmekten aciz olmadığını ispatlamaktadır. O, bütün varlıkları ve sayılarını bilendir. Bu isimle ahlaklanmış kul, hak ve ödevler,n, gözetmekle, halini değerlendirdiği ölçütü elinden düşürmeyen kuldur; böylece nefeslerini ve vakitlerini kontrol eder. Mübdi Mübdi Maddesiz ve örneksiz yaratıcı, yoktan yaratıp var eden Cenab-ı Hak buyuruyor"Çünkü O, ilkin var eden, sonra dirilterek döndürecek olandır." Buruc, 13 "Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O, güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." Rum, 27 İlk yaratan ve sonra da tekrar yaratacak olan ancak odur. İlk yaratmayı da, yeniden hayat vermeyi de o yapar. Allah yaratışı ta başlangıçtan yapar. Her ilk yaratılanı o yaratır, her yeniden yaratılanı o yeniden yaratır. Başka birinin etki ve müdahalesi olamaz. Kâfirlere azap etmeye başlar, sonra da iade eder. Cehennem ateşi onları yer, nihayet kömür olurlar. Sonra da onları yeni bir yaratılışla yeniden yaratır. Mübdi, insanı ilk var edendir. Yani onu yoktan yaratıp var edendir. Bütün varlıkları yoktan var eden, onları inşa edip ortaya koyan Allah'tır. Varlıklar yok iken Allah tarafından yaratılmış ve varlık alemine çıkarılmışlardır. O, büütün varlıkları örneksiz ve mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Ruhunun ve bedenindeki bütün organları Allah tarafından yaratıldığını ve şekillendiridiğini, bu varlıkta tıpkı sana benzer başka bir kimsenin yaratılmadığını bil. Bu gerçekten büyük bir yaratılıştır. Kainat yokken Allah vardı. Kainattaki her şeyi malzemesiz ve modelsiz olarak yarattı. Çekirdekten ağacı çıkarıyor, çekirdek tekrar toprağa düşüyor ve baharda yeniden canlanıyor. Ve kocaman ağaca dönüşüyor. Modelsiz olarak insanı yaratan Rabbimiz onu da bir kanuna bağlamış. Kanunu kıyamete kadar devam edecek. Rabbimizin tabiat kanunlarına uyduğumuz oranda rahat ediyoruz. Bunda kimse şüphe ve itiraz kanunlarını koyan Rabbimiz Kur'an'ıyla da kanunlarını koymuş, her iki kanuna da uyarsak her iki dünyamızda güzel olur. Karısı hamile olup da erken doğum, çocuğun düşmesi veya geç doğması gibi korkular ve tehlikeler karşısında kalan bir kimse, parmağını hamile olan karısının karnına sürüp "Ya Mübdi" ismini 99 kere okursa Hak sübhanehu ve teala hazretleri o hamile kadını bu tehlikelerden saklar. Muid Muid Öldükten sonra tekrar dirilten Cenab-ı Hak buyuruyor "Başlangıçta insanları yaratan O'dur. Mahşerde de yaratacak O'dur. "Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak Arzı, ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye kadirdir." Rum, 50 "Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın âyetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir." Fussilet, 39 "Ey kâfirler! Siz ölü iken sizi dirilten Allah'ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, tekrar sizi diriltecek ve sonunda O'na döndürüleceksiniz." Bakara, 28 Ölümlerinden sonra varlıkları yeniden dirilten, canlarını iade eden, yeniden yaratan. ikinci kez yaratılış, başka bir şekilde yaratılış değildir. Var olup yok olan bir şey,başka şekilde değil aynen yaratılacaktır. Dünyadaki insan nasıl ise, kıyamet gününde de aynı olacaktır. Her müslüman, Allah'ın ilk kez ve âhirette ikinci kez yaratan olduğunu bilmelidir. Yok olduktn sonra onları tekrar yaratacak olan O'dur. O'nun tekrar yaratması bir ihtiyaçtan değil, bir hikmet gereği kudretinin bir göstergesi içindir. Halbuki iş bu kadar değil, bunun ilerisi de var. O sizi öldürdükten sonra yine diriltir ve diriltecektir. Size önce verdiği gibi ve hatta ondan daha yüksek yine bir hayat verir ve verecektir. Ba'sü ba'de'l-mevt öldükten sonra dirilmek de haktır. Görmez misin olan yine olur. Eğer olmasaydı sen kâinatta hiçbir kanun göremezdin. Bir yaptığını bir daha yapamazdın. İlimden, sanattan hiçbir hissen olmazdı. Sen bu sayededir ki hangi şeyi iyi bilirsen onu bir daha ve bir daha yapabilirsin. Tohumlarını bu sayede eker, çiftlerini bu sayede sürer, hasılatını bu sayede kaldırırsın. 2 Bir kimsenin ev halkından birisi yolda eğlense ve ondan bir haber gelsin, bir haberim olsun isterse, evdekiler uyuduktan sonra "Ya Müid" ismini yetmiş kere okuyup evinini dört bir tarafına üflemelidir ve "Ya Müid, filan kimseyi bana geri dönde veya haberini gönder" diye dua etmelidir. Umulur ki yakın bir zamanda o kaybolan veya eğlenen kimsenin ya kendisi ya da haberi gelir. Muhyi Muhyi Hayat veren, dirilten. Cenab-ı Hak buyuruyor "Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir." Kaf, 43 "Ve O, yaşatan ve öldürendir;"Müminun, 80 "Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?" diyor. De ki Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir." Yasin, Suresi, 78-79 "Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir." Rum, 50 Hayatı yaratan, canlılığı meydan getiren, ölüleri dirilten, can veren ve canlandıran. İnsanoğlu bugüne kadar bir tek canlı yaratamamıştır. Meniye can veren, çekirdeği çiçeğe döndüren Allah Toplumların dirilmesi Allah'ın elindedir. Rabbimizin diriliş kanunları vardır. Toplumların dirilişi için koyduğu kanunu "Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah o toplumu değiştirmez" Rad,11 Bir varlığa can vermek, onu yoktan yaratmak ve onun yaşamını sürdürebileceği şekilde dünya şartlarını düzenlemek yalnızca sonsuz güç sahibi olan Allah'a mahsus bir özelliktir. Allah gözle görülemeyecek kadar küçük bir yumurta ile spermi birleştirir. Sperm yumurtanın içine girer girmez yumurtanın çevresi bir zarla örtülür. Ve hayat başlar. Allah bu küçücük hücreyi önce ikiye, sonra dörde böler. Ve bu bölünme hızla devam eder. Ve böylelikle annenin karnında mucizevi bir yaşam başlar. Aynı hücreler bir süre sonra farklılaşarak hem beyni, hem sinir sistemini, hem de sert kemikleri ve kıkırdakları oluşturur. Böylelikle Allah dokuz ay içinde yoktan, gören, duyan, konuşan ve akleden bir insan yaratır. Ona can bağışlar. Bir canlının oluşum aşamalarında meydana gelen bu mucizevi olayları, bir yumurtayla spermin başaramayacağı açıktır. Onları birleştiren ve anne karnındaki bebeği dokuz ay boyunca koruyarak büyüten yalnızca Allah'tır. İşte bu ilk yaratılış ve ilk diriltmedir. Allah insanı dünyaya getirdikten sonra onun yaşamasına izin verir. Sonra Allah tüm insanlara kaderlerinde bir ölüm günü tayin etmiştir. Bu ölüm gününe kadar da onları belli bir süre dünya hayatında tutarak imtihan eder. Tayin edilen süre geldiğinde de insanların canını alır ve dünyada işledikleri amellerin karşılıklarını vermek üzere, daha önce yoktan varettiği gibi ölümlerinden sonra tekrar diriltir. Kuşkusuz bu, sonsuz güce sahip Allah için çok kolay bir iştir. Mümit Mümit Öldüren, ölümü yaratan Cenab-ı Hak buyuruyor "Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır..." Nisa, 78 "Her canlı, ölümü tadar..." Enbiya, 35 "De ki Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır..." Cuma, 8 Mümit, isim olarak Kur'an'da geçmez, fiil olarak geçer. Mümit, canlı varlıkları öldürendir. Allah ölüm ile sağlıklı ve güçlü olanların gücünü yok eder. O, her şeyi yaşatan ve öldüren, her şeye kadir olandır. Allah, yaşatma sıfatı ile övündüğü gibi, öldürme sıfatı ile de övünür. Bu, hayır ve şerrin, yarar ve zararın yalnız O'ndan geldiğini, mülkünde hiçbir ortağı bulunmadığını, yalnız kendisinin, bâki ve ebedi olduğunu, kendisinin dışındaki bütün varlıkların fani olduğunu bilmemiz içindir. Her müslüman, mutlak olarak yalnız Allah'ın yaşatan ve öldüren olduğunu bilmeli ve inanmalıdır. Hay Hay Her zaman diri Cenab-ı Hak buyuruyor "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. " Furkan, 58 "Bütün yüzler, diri ve her şeye hakim olan Allah için eğilip boyun bükmüştü." Taha, 111 "O daima diridir." Mümin, 65 "Hay ve kayyûm olan Allah'tan başka ilâh yoktur." Ali İmran, 2 Hay, her yönleriyle tam bir hayata sahip olan demektir. İşitme, görme, güçlü ve irade sahibi olmanın yanında diğer zati sıfatlara da sahip olan ve eksiksiz bir hayatın bütün anlamlarını kendinde toplayan kimsedir. Ve sen o ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan; onların kötülüklerinden kurtulmak, verecekleri karşılıklardan gönlü tok olmak için, yalnız o ölmez diriye dayan, ölümden kurtulamayacak olan fâniler yıkılır, dayananları kaybolur gider. Ve O'nu hamdiyle tesbih et. Nimetlerine şükür için her türlü yüce sıfatlarıyla saygı göstererek, noksan sıfatlardan uzak olduğunu kabul et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter! Hiç kimse bilmese de, onun bilmesi yeterlidir. Hiç bir haberciye ihtiyaç duymaksızın açığı ve gizliyi bilen, O herşeyden haberdar olan Allah cezalarını verir. Başka hiçbir ceza vermeyecek olsa bile, yalnız bilmesi bir ceza olarak yeterlidir. "Ya Hay Ya Kayyûm" bu iki isimle Allah'tan yardım dileyen, sanki bütün isim ve sıfatları ile Allah'tan yardım dilemiştir. Bu nedenle Allah'tan bu iki isimle yardım dilemek sıkıntılardan, dert ve kederlerden, zorluk ve darlıklardan kurtulmak ve isteklere kavuşmakta daha etkilidir. Kayyum Kayyum Bütün mahlukatı var kılıp varlığını devam ettiren Cenab-ı Hak buyuruyor. "Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. " Bakara, 255 "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan." Furkan, 58 Allah zatı ve yüceliği ile vardır; her şeyin var olması, varlığını sürdürmesi, ayakta durması O'nun varlığına bağlıdır. Kur'an-ı Kerim'de Hay ismi ile çoğu zamanda birlikte zikredilir. Bu isimlerin, "İsm-i A 'zam" olduğu da söylenmiştir. Bu ismin çeşitli tanımlamaları vardır Katede'nin görüşü Kayyûm, yaratıklarını koruyup idare eden, işlerini düzenleyendir. Hasan Basri Kayyûm, iyi ya da kötü yaptıklarının karşılığını vermek için her canlının başında duran ve onu gözetleyendir. O, her şeyi bilir ve hiçbir şey O'na gizli kalmaz. El-HattabiKayyûm, sonu olmayan ve varlığı daim olandır Kayyûm, Allah'ın kusursuz güç, kuvvet ve üstünlüğe sahip olduğunu gösterir. O, yalnız başına kâimdir. ayakta kalmak için hiçbir yönden kimseye ihtiyacı yoktur. O, kendi kendine yetendir ve başkasına muhtaç değildir. O'nun dışında her şey O'na muhtaçtır. Her şeyi ayakta tutan ve koruyan O'dur. O'nun desteği olmadan hiçbir şey ayakta duramaz ve varlığını devam ettiremez. Bu, O'nun mükemmel gücünü gösterir. O öyle bir hayy ve kayyumdur ki, O'nu ne gaflet basar, ne uyku; daima âlim, daima her şeyden haberlidir. Göklerde ve yerde, yukarılarda, aşağıda ne varsa O'nun; görünür, görünmez, bütün varlık O'nun mülküdür. Tüm sebeb O, tüm gaye O, herşeyin maliki olan O; Allah'ın mülkü olan bu yaratıklardan kimin haddi ki Allah'ın izni olmaksızın yüce huzurunda şefaat edebilsin, bu halde hangi budaladır ki Allah'ın emri olmadan bunların birinden şefaat dilenebilsin. Çünkü Allah yukarıların aşağıların, önlerindekini ve arkalarındakini, geçmişlerini, geleceklerini bildiklerini ve bilmediklerini bilir, O'nun ilminden gizli hiçbir şey yoktur. Bunlar ise O'nun bildiklerinden hiçbirini bilemezler. Ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. Allah dostlarının tecrübe edip kabul ettiklerine göre, "Ya Hayyu yâ Kayyûm, lâ ilâhe illâ ente" Ey diri ve kâim olan! Senden başka ilâh yoktur duasını okuyan ve bunu tekrarlayan kimsenin kalbi ve aklı dirilir. Bu iki isimle yardım dilemek sıkıntılardan, dert ve kederlerden, zorluk ve darlıklardan kurtulmak ve isteklere kavuşmakta daha etkilidir. Vacid Vacid İstediği an arzu ettiğini bulan Vâcid kelimesi, bulan, vücuda getiren, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan anlamına gelir. Yüce Allah istediği şeyi, istediği canlıyı istediği zaman bulur, hükmünü infaz eder. Bir şeyi bulmak için, meydana getirmek için O'nun zamana, mekana, plana veya başka bir şeye ihtiyacı yoktur. Hiçbir canlı O'ndan gizlenemez. Hiçbir şey O'ndan kaçamaz. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Her şey O'na muhtaçtır. Cenab-ı Hakk'ın, herhangi bir şeyi ele geçirmek için; zaman kollamaya bunu sağlamak amacıyla önlem almaya ihtiyacı yoktur. Herşey daima O'nun huzurundadır. Dilediği an hükmünü infaz eder ve bunda da O'nun için hiçbir zorluk söz konusu olmaz. Ne lütfunu hemen kullarına ulaştırmada, ne de cezasını yerine getirmekte O'nun için bir güçlük bulunmaz. Kişi ihtiyacı olmayan bir şeyi kayıp ettiği zaman, fakid yitiren sayılmaz. Zatına ve zâtının kemaline bağlantılı olmayan bir şey elde ettiği zaman da kendisine Vacid denilmez. Vacid, ilahi sıfatlar babında mutlaka bulunması gereken hususlara ihtiyaç duymaksızın kendisinde bulunan demektir. İşte bu, Allah için mevcuttur. Allah bu itibarla Vacid olunmuştur. Hem de Vacid-i Mutlak. Ondan başkası, bazı ahlaki faziletler ve kemalatlar elde edebise bile de ona Vacid denilemez. Çünkü o bunun yanında elde edemediği bir çok şeyler kaybetmiştir. Bir şeyler elde edebilse, dahi olmayan kişilere nisbeten bir şeyler elde etmiştir. Macid Mâcid Şanlı, namlı Bu isme olan ihtiyaç, Allah katındaki bütün şerefli makamlara ulaşmak adına duyulan bir kullarına verdiği nimetler ölçüsüzdür. Çünkü O, sevdiği kullarına ölçüsüz verir, karşılıksız ikram eder ve dilediği an onları mağfiret buyurur. Zira O'nun ihsanı boldur. Bunu bilmek ve O'na şükretmek lazımdır. Vahid Vahid Bir olan, zat ve sıfatlarında ve isimlerinde ortağı bulunmayan. Cenab-ı Hak buyuruyor "De ki O, Allah birdir." İhlas, 1 "Yemin ederim ki, ilâhınız birdir." Saffat, 4 "O ancak bir tek Allah'tır." Enam, 19 "Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur." Sad, 65 "İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur." Bakara, 163 Allah'ın, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bölünmesi ve sayısının artması söz konusu olmayan ve bir ve tek olduğunu ifade eden ismidir. Ezelde yalnız Allah vardı. Başka hiçbir şey yoktu. bir hadislerinde bu anlama şöyle işaret etmiştir. "Sadece Allah vardı O'nunla birlikte hiçbir şey yoktu". Bütün celâl ve kemal sıfatları sadece Allah'ta bulunmaktadır. Bu yönüyle O, bir ve tektir. Bütün varlıkları idare eden ve işleri yürüten yalnız O'dur. Bir şeyi yaratmak ve yapmak için herhangi bir maddeye, süreye, alete ve hazırlığa ihtiyacı yoktur. Helali, haramı yasalaştırmak; sevabı ve günahı belirlemek gibi, kullarını ödüllendirmek veya sadece cezalandırmakta O'na mahsustur. Bütün bu hususlarda Allah yerine başkalarını koymak veya Allah'a benzeterek yetkili saymak şirktir; affı olmayan en ağır suçtur. Ey insanlar! hepinizin ibadet ve kulluğuna layık ve buna hakkı olan gerçek ilâhınız, bir tek ilâhtır. "Vâhid" sıfatı ile nitelendirilmiş bir ilâhtır ki, ilâhlıkta tektir. Hem sizden başkalarının da diğer bir ilâhı var sanmayınız. O'ndan başka hak olan hiçbir ilâh yoktur. O'ndan başka ilâh tutulanların hiç biri ilâhlığa layık değildir. Hepsi boş, hepsi batıldır. O'ndan daha üstün veya O'na denk bir ilâh düşünülmesi imkansız olduğu gibi, O'ndan daha aşağı seviyede olmak şartıyle de O'nun ilâhlığına ortak olabilecek mabudlar, tanrılar yoktur. İlâhlığa ortak olmak mümkün değildir. Gerçek ilâh ancak o tek olan Allah'tır. O'nun bütün yaratıklara başlangıç olan birçok isimleri ve sıfatları varsa da, yine zatından hakkıyle bahsetmek mümkün değildir. Hakk'ın gerçek mahiyeti, her türlü bileşimden uzaktır. O tek olan Ferd'i vasıflandırmak imkansızdır. Çünkü vasıf, vasıflanan ile sıfat arasında az çok bir başkalık gerektirir. Başkalık olunca da ferdîlik kalmaz. Bir de herhangi bir şeyden haber vermek, kendisinden haber verilen bir şey ile, haber verme şekli ister. Bu ise ferdî-liğe aykırıdır. Bunun için türetilen isimlerin hepsi de Hakk'ın gerçek mahiyetinin, birliğinin aslına ermekten uzaktır. O'nun zatına en son "O" denebilir. Allah'ın büyüklüğünü kavrayamayan insanlar yüzyıllardır O'na denk güçler bulmaya çalışmışlar, O'nu göremedikleri için gözlerinde yücelttikleri şeylere tapmışlardır. Kimisi çok parlak ve güçlü gördüğü için güneşi daha üstün tutmuş ve ona tapmış, kimisi de yıldızların önünde eğilmiştir. Hatta bazıları akılsızlığın boyutlarını o kadar genişletmiştir ki tüm acizliklerine rağmen, kendilerinin de çok güçlü olduğunu söyleme cesaretini göstermişlerdir. Allah'a denk ilahlar bulmaya çalışmak yalnızca geçmişte yaşayan insanlara mahsus bir akılsızlık değildir. Günümüzde de pek çok insan Allah'a ortak koşarak, O'nun eşinin ve benzerinin olamayacağını inkar eder. Bu inkarcılar belki görünürde güneş, yıldızlar vs. gibi birer put edinmemişlerdir; ama onlar da kendileri gibi aciz olan diğer insanlara veya değer verdikleri metalara zenginlik, güzellik, güç vs. taparlar. Örneğin, tüm yaşamlarını zenginlik, mal-mülk edinmek uğruna harcar ve bu arada Rablerini razı edip etmediklerini hiç düşünmezler. Allah'ı insanlarla, diğer varlıklarla veya metalarla eş tutarlar ki bu da apaçık bir şirktir. Allah yaratandır. Kimse güneşi batıdan getiremez, kimse uzayda inanılmaz hızla genişleyen kainatı durduramaz, kimse göğü ve yeri tutamaz ve kimse yoktan bir insan yaratamaz. Bunları ancak kainatta tek olan ve eşi olmayan Allah yapabilir. Yaratanla yaratılan ise asla eşit değildir. Kulun ilâhı, her halde ve her vakitte ona gerek olandır. O, gerçek olup O'nun dışında kalan bütün ilâhlar batıldır. Kul nerede olursa olsun, Allah, sıkıntı anında ve ihtiyaç duyduğunda hep onunla birliktedir. Yok olup giden ilâhlar hiçbir zaman işe yaramaz. Samed Samed Varlıkların ihtiyaçlarının varacağı ve bitirileceği yer Cenab-ı Hak buyuruyor" De ki O, Allah birdir. Allah sameddir." İhlas, 1-2 Samed ismi, Kur’ân’ın göğsüne tek sıra dizilmiş inci taneleri gibi duran İhlas ayetleri içinde bir “dürr-ü yekta”dır, eşsiz bir incidir. İhlas’ı Kur’ân içinde özel yapan sır her ne ise, Samed’i İhlas’a özel kılan sır da o olmalıdır. Çünkü, Kur’ân’da Samed ismi sadece İhlas Sûresinde geçer. İhlas Sûresi, içinde Samed ismi olduğu için “İhlas” olmuş olmalı. Samed ismi de, “İhlas”ın içinde yer aldığı için anlamını bulmuş olmalı. Tüm evrende gerçek güç sahibi olan yalnızca Allah'tır. İnsanın karşılaştığı her türlü sıkıntıyı, zorluğu, ihtiyacı giderebilecek olan da ancak O'dur. İnsanlar kimi zaman kendilerini yaratanı unutup O'ndan başka veliler edinir; gücü, onuru ve yardımı onların yanında bulmaya çalışırlar. Oysa bu insanlar bir aldanış içindedirler; çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'tan başka güç sahibi yoktur. O dilemedikçe hiçkimsenin bir başkasına faydası veya zararı dokunamaz. İnsan için her türlü sıkıntıdan kurtulmanın tek yolu 'bütün kuvvet ve onur'un sahibi olan Yaratıcısı'na sığınmaktır. Çünkü O, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olup kendisine yönelen samimi kullarına icabet eder ve onların üzerindeki zorlukları, sıkıntıları kaldırır. Hak Teâlâ katında her şeyin mutlaka hazineleri vardır ve bundan dolayı da O Samed'dir. Lakin o hazineler değişmez bilgilerden ibarettir. Çünkü onlar O'nun katında sabittir. O, onları bilir ve görür ve bütün içindekileri de görür, bildiği ve gördüğü içindir ki onlardan dilediğini vücuda getirir, açığa çıkarır, dilediğini de bırakır. Onlar O'nun hazinelerinde olmakla sonlu ve sınırlı değildir, sonsuzdurlar. Varlıkların hepsi Allah'ın elindedir. Ondan hiçbir şey ait olduğu hazinenin dışına indirilmez, hepsi Allah'ın indinde koruma altındadır. Bütün hazineler ve hazine bekçileri Allah'ın olduğu için gerçekte âlem onun içinden hiçbir şeyin dışarıya çıkmadığı bir tek hazine durumundadır. Çünkü hepsi de Allah'ın elinde ve O'nun katındadır. Bundan dolayıdır ki, her konuda iltica olunacak ve başvurulacak Samed ancak O'dur. Kimi Allah'a tevekkül eder, kimi de sebebe tevekkül eder. Şu kadar var ki, sebepler kendilerine sarılan ve sığınanlara çok kere hainlik eder. Hak Teâlâ ise kendisine sığınıp işlerini ısmarlayanı muhakkak selâmete çıkarır. Bütün hazineler O'nun katında olduğu, senin de o hazinelerden biri olarak yine O'nun mülkü bulunduğunu bilirsen kalbin O'na güvenmiş olacağı için O senin yanında, sen O'nun yanındasın demektir. Her müslüman, Allah'tan başka Samed olmadığını bilmelidir. O'nun tek ve bir olduğunu bilerek yalnız O'na yönelmelidir. Bütün ihtiyaçlarını O'ndan istemeli, her sıkıntıdan O'na veya başka varlıklardan herhangi bir aracı olmadan direkt Allah'tan talepte bulunmalıdır. Her türlü anlaşmazlık durumunda Allah'ın dinine başvurmalı ve yalnız O'nun yasalarını hakem kabul etmelidir. Başına gelen bütün olaylarda tek başvuru kaynağı allah'ın dini olmalı, sıfat ve nitelikleri üstün olanın indirdiği Kitab'a ve peygamberin sünnetine daima müracaat etmelidir. Bütün sıkıntıların halledileceği yer, Cenabb-ı Hak'tır. Maddi ve manevi sıkıntıların önleneceği makam orasıdır. O'nun halledemiyeceği ve huzura kavuşturamıyacağı hiç bir şey yoktur. Onun için Allah Samed'dir. Samed'in manası çok daha geniştir. Kısacası her mahlukun son müracaat ve yalvarış yeri demektir. Kadir Kâdir Kudreti herşeye ulaşan Cenab-ı Hak buyuruyor "Şüphesiz Allah her şeye kadirdir." Bakara, 148 "Evet O, her şeye kadirdir." Ahkaf, 33 Yerde ve gökte ne varsa hepsine kudreti yetiyor ve artıyor. Bildiğimiz ve bilmediğimiz alemlerin tümüne ve onların hareketlerine intizam sağlayan şüphesiz Kâdir, güç ve kudret sahibi demektir. Kâdir, bir şeyi dilediğinde yapan veya yapmayandır. Kâdir için dileme, bir şeyi yapmak için mutlaka olması gereken bir şart değildir. Allah, kıyameti şu anda da gerçekleştirmeye kadirdir. Eğer O, bunu dilerse yapabilir. Ancak kıyamet şu an gerçekleşmediğine göre Allah, bunu şu an için dilememektedir. Allah'ın ezeli ilmiyle kıyamet için bir süre ve saat belirlemesi, O'nun güç ve kudretinde kusur olduğunu Kâdir, her varlığı tek başına ve kendi dilemesi ile hiç kimseden yardım alma ihtiyacı duymadan yoktan var edendir. bu da ancak Allah için geçerlidir. Kulların gücünü yaratan O' zararlı, iyi kötü bütün her şeye gücü yeten, mutlak kadir olan ve kudreti her şeyi kuşatan O'dur. Gerçekleşen her olay Allah'ın bilgisi dahilindedir ve O'nun "Ol" demesiyle meydana gelir. Yeryüzünde her yaprağın düşüşü O'nun izniyledir, yine hiçbir dişi O'nun izni olmadan gebe kalamaz ve hiçbir canlı O'nun bilgisi dışında doğuramaz. Kainatta gerçekleşen her olay ancak O'nun dilemesiyle vuku bulur. O, iman etmeyen bir kavmin yerine hemen yenisini getirebilecek güçtedir. Dilediğine görülmemiş bir mülk verir, dilediğinden bütün mülkünü çekip alır. İman etmeyen bir kavme, azap hiç ummadıkları bir anda ve hiç ummadıkları bir şekilde gelir. Dilerse yeryüzünün tüm bereketini çekip alır, onu kurutur ve üzerinde yaşama dair hiçbir iz bırakmaz. Dilerse genişliği yeryüzü kadar olan bambaşka bir dünya yaratır. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir kuvvet yoktur. O istediğini istediği gibi yapmaya güç yetirendir. Muktedir Muktedir İktidarı ve kudreti sonsuz olan ve herşeye muktedir bulunan Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir." Kehf, 45 "Biz de onları güç ve kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık." Kamer, 42 "Peki Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?" Kıyamet, 40 Muktedir, gücünü fiillerle ortaya koyup gösterendir. Allah'ın gücü yettiği halde yapmadığı nice fiilleri vardır. Eğer dilerse bunları dilediğini yapandır, Hiç kimse O'na mani olamaz. hiçbir güç O'nu aciz bırakamaz. Kudreti her şeyi kuşatan O'dur. Kul, böylesine güçlü olandan nimet ummalı, intikam almasından korkmalıdır. Cenab-ı Hak, halkettiği kullarına kuvvet ve kudret vermiştir. Ancak bu kuvvet ve kudretleri Allah'ın ezeli kudretine bağlıdır. Allah kuluna kudret verirse birçok şeyleri yapabilir, güçlükleri de yenebilir. Öyle ise bütün kuvvet ve kudret veren Allah'a yalvarmalı ve O'ndan hak yolunda, iman yolunda güç vermesi istenmelidir. Mukaddim Mukaddim Dilediğini maddii manevi nimetler verip öne geçiren Yüce Allah, istediği kimseleri önegeçirir. Bu öne geçirmedini konularda olduğu gibi yaradılış ve maddi konularda da olur. Yüce Allah, canlıların kimini önce, kimini de sonra yaratmıştır. Kimine zenginlik vermiştir, kimine vermemiştir. Mukaddim ve Muahhir isimlerinden birini zikretmeden yalnız ötekiyle dua etmek caiz değildir. Her ikiside Allah'ın fiili sıfatlarındandır. Dilediğini öne alan, dilediğini arkada bırakan O'dur. Öne alınan kimse yüksek mertebeler çıkar. Geri bırakılan ise en aşağı mertebelere iner. Geri bıraktığını öne çıkarmaz, öne çıkardığını da geriye bırakmaz. Bu iki ismi birlikte zikretmek, ayrı zikretmekten daha güzeldir. Bu İsmi bilmenin Faydaları Müslüman, Allah'ın öne çıkardığını öne çıkarmalı arkaya koyduğunu arkaya koymalıdır. Allah'ın Mukaddim ve Muahhir olduğunu bilen kimse, ibadet ve iyiliklerinin çokluğuna güvenmez, günah ve kötülüklerinin çokluğu nedeniyle de Allah'tan ümit kesmez. Zira Allah'a uzak gibi görünen nice kimseler yakın, yakın gibi görünen nice kimseler de gerçekte O'ndan uzaktır. Daima kötü sondan, günahları öne alıp ibadetleri ertelmekten Allah'a sığınmalıdır. Muahhir Muaahhir Dilediğini bir hikmetten dolayı erteleyen Mukaddim ve Muahhir isimlerinden birini zikretmeden yalnız ötekiyle dua etmek caiz değildir. Her ikiside Allah'ın fiili sıfatlarındandır. Dilediğini öne alan, dilediğini arkada bırakan O'dur. Geri bıraktığını öne çıkarmaz, öne çıkardığını da geriye bırakmaz. Allah'ın kullarının teşebbüslerini bazen onların beklentilerine uymayacak şekilde ertelemesinde mutlaka derin hikmetler vardır. O'nun takdirini saygı ile karşılayıp bu ertelemeyi O'ndan olduğu bilinciyle kabul etmek lazımdır. İşte bu kulluktur. Bu İsmi bilmenin Faydaları Müslüman, Allah'ın öne çıkardığını öne çıkarmalı arkaya koyduğunu arkaya koymalıdır. Allah'ın Mukaddim ve Muahhir olduğunu bilen kimse, ibadet ve iyiliklerinin çokluğuna güvenmez, günah ve kötülüklerinin çokluğu nedeniyle de Allah'tan ümit kesmez. Zira Allah'a uzak gibi görünen nice kimseler yakın, yakın gibi görünen nice kimseler de gerçekte O'ndan uzaktır. Daima kötü sondan, günahları öne alıp ibadetleri ertelmekten Allah'a sığınmalıdır. Evvel Evvel Herşeyin ilki olan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." Hadid, 3 Cenab-ı Hak yaratmayı başlatan ve sürdürendir. Bütün mükevvenatı var eden, bütün nesne ve olayları icad edip ortaya çıkarandır. Her şeyden evveldir. Bir evveli, bir öncesi yoktur. Başlangıcı yoktur ve her şeyin ilkidir. Çünkü varlıkların hepsinin başlangıcı ve hepsini ortaya çıkarandır. Ve son, hepsinin yok olmasından sonra O, bâkidir "O'nun zâtından başka her şey helak olacaktır..." Kasas, 88 "Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak ." Rahman, 26-27 âyetlerinin ifade ettikleri mânâya göre varlıkların hepsi helak ve fenâya gider ve gidebilir, ancak O, kalır. Bütün yaratıkların, varlık sebepleri ortadan kalkınca esasen helak edilirler ve yok olurlar. Sonra bütün işler ona döndürülür. Binaenaleyh O, hepsinden evvel olduğu gibi, hepsinin gayesi ve varlığın sonudur. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Evvel ve de yalnız Ahir diye hükmetmemeli, "Evvel ve Ahir" demelidir. Allah Teâlâ, başlangıcı olmayan evvel, sonu olmayan Âhir'dir. O, her şeyden önceki Evvel'dir, her şeyden sonraki Âhir'dir. O, var etmede ve yaratmada Evvel, hidayete ve başarıya erdirmede Âhir'dir. O, kalplerdekini bilen Evvel, ayıp ve kusurları örten Âhir'dir. Başlangıç ilk olarak Allah'la başladı, son olarak dönüş yine O'nadır. Bu İsmi Bilmenin Faydası Allah'ın Evvel olduğunu bilmek, sadece sebeplere bakmaktan, bunlar üzerinde durup düşünmekten kurtulmamızı ve daha geniş düşünmemizi sağlar. O'nun salt lütuf ve ihsanına ve merhametine bakmamıza yardım eder. Hiçbir varlığın herhangi bir katkısı olmadan O'nun bize sayısız nimetler verdiğini düşünmemizi sağlar. Mutlak yokluğun olduğu bir ortamda bütün varlığı yarattı. Bütün varlıklar yok iken, adı dahi zikredilmezken O, her şeyi bizim için hazırladı. Bize güç ve kuvvet verdi, varlıklar için sebep-sonuç kanunu koydu. O'nun varlığı hiç bir vesileye bağlı değildir. Allah'ın Evvel ismini bu şekilde anlayan O'na mutlak manada muhtaç olduğunu bilir. Bütün içtenliği ile O'na ibadet etmesi gerektiğini daha iyi anlar. 'Evvel' ve 'Ahir'in yarattıklarının bir başı ve bir sonu vardır. Yaşımız kadar yaşıyoruz ve bizi ilk defa getiren, son defa götürüyor. Yani O'ndan geldik O'na dönüyoruz. Öyle ise O'na yaraşır işler yapalım. Hayırlı hizmetlerde ilklere imza atalım. Ahir Ahir Sonu olmayan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir." Hadid, 3 Hiç bir şey yok iken Allah vardı ve her şey yok olduktan sonra Allah yine var olacaktır. "O'nun zâtından başka her şey helak olacaktır..." Kasas,88, "Yer yüzünde bulunan her canlı yok olacak, ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." Rahmân, 26,27 âyetlerinin ifade ettikleri mânâya göre varlıkların hepsi helak ve fenâya gider ve gidebilir, ancak O, kalır. Bütün yaratıkların, varlık sebepleri ortadan kalkınca esasen helak edilirler ve yok olurlar. Sonra bütün işler ona döndürülür. O, hepsinden evvel olduğu gibi, hepsinin gayesi ve varlığın sonudur. O'nun için ne yalnız Evvel ve de yalnız Ahir diye hükmetmemeli, "Evvel ve Ahir" demelidir. Allah Teâlâ, sonu olmayan Âhir'dir. O, her şeyden sonraki Âhir'dir. O, hidayete ve başarıya erdirmede Âhir'dir. Son olarak dönüş yine O'nadır. Allah'ın Âhir olduğunu bilmek, insana sebeplere fazla önem vermemeyi, onlara bel bağlayıp güvenmemeyi, üzerinde fazla durmamayı öğretir. Bu sebeplerin sonuçta mutlaka yok olacağını ve son bulacağını, sadece Âhir olan Allah'ın bâki kalacağını bilmesini sağlar. Geçici varlıklara bağlanmak, yokluğa bağlanmaktır. Halbuki Âhir olan Allah'a bağlanmak, kesinlikle yok olmayacak ve ebediyen varolacak olana bağlanmaktır. O'na bağlanan yok olmayacak ve varlığı bir kesintiye uğramayacaktır. Oysa yok olacak geçici şeylere bağlanmak böyle değildir. Fani şeylererin yok olmasıyla, onlara bağlananlar da yok olacaktır. Allah'ı bu şekilde tanıyan daha bir samimiyetle O''na ibadet etmeye çalışır. O'ndan başka hiçbir şeye güvenip bel bağlamaz. Sadece Allah'a yönelmenin ve O'na dayanıp güvenmenin bir zorunluluk olduğunu anla. Her şeyin O'na döneceğini hatırından çıkarma. O'na kulluk et ki, kulluğun O'nun katında geçerli olsun. Zahir Zahir Görünen, varlığı aşikar olan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." Hadid, 3 Zâhir, varlığı her şeyde açıkça görülen demektir. Çünkü her şey O'nun varlığına delildir. Hiçbir şey yoktur ki varlıkta ortaya çıkarken daha evvel O'nun varlığını isbat etmiş olmasın. Mamafih her görüneni de O zannetmemelidir. Çünkü O, âşikâr olmakla beraber gizlidir de. Duygularla hissedilemeyip hayal ile algılanamayacağı gibi, varlığının hakikatı da, akılların idrak ve kavrayışına sığmaktan münezzehtir. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Zâhir ne de yalnız Bâtın diye hükmetmemeli, hükmü, âtıftan sonraya bırakarak "Zâhir ve Bâtın" demelidir. O görünmeyen Zâhir, gizlenmeyen Bâtın'dır. Yardım etme ve rızık vermede Zâhir, varlıkların oluşumunu sağlayan Bâtın'dır. Allah'ın Zâhir oluşu, O'nun her şeyden üstün olmasını gerektirir. Bu İsmi Bilmenin Faydası Allah'ın bu ismini bilmek, kalbin tek bir ilaha yönelmesini ve ona ibadet etmesini sağlar. Bu isim insana, bütün içtenliğiyle yöneldiği, ihtiyaçlarını ilettiği ve sıkıntılı anlarda sığınıp dayandığı, hiçbir şeye muhtaç olmayan gerçek bir ilahın var olduğunu anlamasını sağlar. Bu anlam kulun kalbinde yer ettiğinde ve kul, Rabb'ini Zâhir ismiyle tanıdığında ibadetleri bir düzen ve intizama girer. Bu ibadetler kendisi için bir sığınak, barınak ve korunacak bir yer olur. Dilediği zaman bu sığınağa girer ve huzur bulur. Cuma namazından sonra 15 kere "Yâ Zâhir" ismini okursa batını, iç alemi münevver olur, nurlanır. Bâtın Bâtın Gizli bulunan Cenab-ı Hak buyuruyor "O Evvel'dir, Ahir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır." Hadid, 3 Allah Teâlâ'nın varlığı, hem aşikar hem gizlidir. Cenab-ı Hakk'ın Batın oluşu bize göredir. Çünkü biz O'nu ancak sıfatlarıyla tanır ve biliriz. Zatını bilmemize imkan yoktur. O'nun varlığını ancak kendisi bilir. Özün özü O'dur, varlığı varlığının içinde gizlidir. O, âşikâr olmakla beraber gizlidir de. Duygularla hissedilemeyip hayal ile algılanamayacağı gibi, varlığının hakikatı da, akılların idrak ve kavrayışına sığmaktan münezzehtir. Binaenaleyh O'nun için ne yalnız Zâhir ne de yalnız Bâtın diye hükmetmemeli, hükmü, âtıftan sonraya bırakarak "Zâhir ve Bâtın" demelidir. Bâtın ismine bakarak Allah'ın, kendine de gizli olduğu zannedilmemelidir. O görünmeyen Zâhir, gizlenmeyen Bâtın'dır. Allah bütün gizliliklerde mevcuttur. O'na hiçbir şey gizli değildir. O her şeyin içinde ve yakınındadır. Bâtın olmasıyla her şeye aslından daha yakındır. O'nun için görülmeyen görünendir. Sır ve gizlilik O'nun için geçerli değildir. Bu ismi günde 3 kere okuyan bir kimse eşyanın hakikatlerini bilir ve Allahü tealanın sırlarına vakıf olur. Vâlî Vâlî Bütün varlıkları idare eden Vali adının muhtevasında, alemdeki oluşumla ilgili bütün isimlerin kullanımı bulunmaktadır. Vali varlıkların bütün işlerini kendi üzerine alan demektir. Yüce Kelâm'daki "O, her an yeni bir tecellidedir" Rahman,29 ayeti buna delalet etmektedir. O'nun idaresi bir plan dahilindedir. Kimseye zulmetmez, kimseyi incitmez ve ağlatmaz. O'nun idare etmesi kendi kudretiyledir. Valiliği mutlaktır, şarta bağlı değildir. Mahlukatın işlerini yola koyan ve gereği gibi idare eden ancak O'dur. Bütün işlerin valisi şüphe yok ki, Allah'tır. O işleri önce tedbir etmiştir, ikinci defa tahkik sahasına çıkarmıştır, üçüncü defa da onları devam ettirmiş ve idaresinde bulunmuştur. Kullar için Vali, kendi ve başkalarının işlerinde Allah'ın velayetini kabul etmek şeklinde gerçekleşir. Berr Berr Mahlukatına lütfu ve keremi bol olan Mevlamız bize bol kazançlar ihsan eylemektedir. Bire on, bire yediyüz ve bire karşı hesapsız. O'nun ihsanına nihayet yoktur. Sevaba on ve işlenen günaha karşı bir karşılık yazdıran Allah'ımızın bize ne kadar ihsanda bulunduğunu anlamak kolaydır. Bütün bunlar Rabbimizin birer ikramıdır. O, ihsanda bulunandır. Her iyilik ve ihsanın ana kaynağı O, olduğundan mutlak iyilik sahibi ancak ve ancak O'dur. Allahü Tealanın ihsanı bütün kullarını kapsar. İyi kullarının sevaplarını artırır. Günahkarları affeder. Tövbe edenleri affeder. Eğer bir kimse kendi çocuğu üzerine "Yâ Berr" diye bu ismi yedi kere okursa belalalrdan emin olur. Berr İsmi Bilmenin Faydaları Kulun, günah işlediği zaman Allah'ın onu gördüğü halde bu kusurunu örterek kendisine iyilik yaptığını bilmesini sağlar. Eğer Allah dileseydı o kusurunu örtmez ve onu insanlar arasında rezil eder, böylece insanların ondan uzaklaşmasını sağlardı. Kul, Allah'ın bu iyiliğini görerek günah işlemeyi terk etmeli, bu iyiliği daima hatırlamalı, Allah'ın ihsan ve keremini müşahede etmelidir. Yaptığı hataları telafi ederek Allah'la birlikte olmalı, O'nun emir ve yasaklarının dışına çıkmamalıdır. Kul, bütün samimiyetiyle Allah'a yönelmeli, doğru yolda olan yöneticilerin sözlerini dinleyip onlara itaat etmeli, bütün müslümanlara öğütlerde bulunmalıdır. Yüce Allah'ın hoşnutluk ve iyiliğini her yolda kazanmak için; en sevdiğin ve en çok hoşlandığın şeyleri bağışlamalısın. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor "Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz" Ali İmran, 92 Müta'ali Müta'ali Pek yüce, yüceler yücesi, aklın alabileceği herşeyden pek yüce Cenab-ı Hak buyuruyor. "O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir." Rad, 9 "O, yücedir, büyüktür." Bakara, 255 "Yüce Rabbinin adını tesbih et." Ala,1 Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir. Allah kendi zatında yücedir. bu yüzden her şeyden daha yücedir. Yücelikte Allah'ın hiçbir kusur ve ayıbı yoktur. O, mutlak olarak en yücedir. O, ilimde, kudrette, hayatta, cömertlikte, merhamette ve diğer bütün sıftlarında kusursuz ve mükemmel olduğu gibi yücelikte de eksiksiz ve kusursuzdur. O'nun bu yüceliği cihet ve mekan bakımından değildir. Zira O, cihet ve mekandan münezzehtir arınmıştır.Her şey, O'nun kudreti ve iktidarı altındadır. Yaratılmışları överken mübalağadan özellikle sakınmak ve hiçbir yaratılmışı asla bu anlama varan bir üslub ve vurgu ile yüceltmemek lazımdır. Bu kavram ancak Allah'ı nitelendirir ve sadece O'na tahsisi gerekir. İnsanların bir kısmı etraflarındaki sayısız delile rağmen Allah'ın ululuğunu, yüceliğini takdir edemezler. Son derece aciz oldukları halde kendilerini büyük görmekte, kendilerini Yaratanı ise hiç düşünmemektedirler. Bu büyüklenme duygusunun nedeni kötülüğü emreden bir nefse sahip olmasıdır. Ancak iman edenler Allah'ın yüceliği karşısında insanın ne derece aciz bir varlık olduğunu, hiçbir şeye güç yetiremeyeceğini bilirler. Evrenin her noktası Allah'ın büyüklüğünü yansıtır. Ama O'nun sonsuz gücünü ve ilmini anlatmaya asla kafi gelmez. Allah her türlü ortaklıktan, kusurdan, eksiklikten, sınırdan münezzeh olandır. Bütün üstün sıfatların ve bütün güzel isimlerin tek sahibidir. O'nun ilmi, aklı, gücü, kudreti, rahmeti, şefkati, fazlı, ihsanı sonsuzdur. 'Sonsuz' kelimesi Allah'ın büyüklüğünü kavrayabilmek için üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir kavramdır. Allah ölümlerinden sonra insanları yeni bir yaratılışla yaratacak ve bundan sonra dünyada yaptıklarının bir karşılığı olarak cennet veya cehennemde devam edecek olan sonsuz hayatlarını başlatacaktır. Burada yüz değil, bin değil, yüzbin veya milyar yıl da değil, trilyon ya da katrilyon kere katrilyon yıl da değil, sonsuza kadar sürecek bir ömürden bahsedilmektedir. Yani yüz trilyon insan olsa, gece gündüz hiç durmadan yüz trilyonu yüz trilyon ile çarparak ilerleseler, yüz trilyon ömürleri olsa ve ömürleri boyunca bu işle uğraşsalar yine de yıl sayısını hesaplayamayacakları kadar uzun bir ömür. Oysa Allah öyle büyük bir ilme sahiptir ki insana göre 'sonsuz' olan herşey, O'nun bilgisi dahilindedir. Zamanın ilk yaratıldığı andan sonsuza değin geçecek olan her olayı, her düşünceyi, vakitleri ve şekilleri ile belirleyen ve bilen O'dur. Tevvab Tevvâb Tövbeleri kabul eden Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır." Bakara, 37 "Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister." Nisa, 27 "O, kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir." Şura, 25 "O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden." Mümin, 3 "Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir." Tevbe, 118 "Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz." Nur, 31 Allah, tevbeleri kabul eden, merhamet edendir ve hem tevbeleri kabul eden ve merhametli olan O'dur. O, o kadar merhametli bir Allah'dır ki, kulunu bir kere terkedivermekle ilel'ebed terkedivermez. Kulu dönüp tevbe ettikçe, İblis gibi ısrar etmedikçe yine bakar, yine bakar, sonsuz olarak bakar, bir oldu, iki oldu, nihayet üç oldu, "yetişir artık" demez, sayısız olarak döner bakar, çünkü çok merhametli'dir. Tevbe, esasen asla dönmek demektir. Şu halde kula nisbet edildiği zaman geçici olan günah halini bırakıp, aslî olan düzgün haline dönmek demek olur. Allah'a nisbet edildiği zaman da geçici olan öfke nazarından, aslî olan rahmet nazarına dönmek mânâsını ifade eder. Bunun için tevbenin şer'î mânâsı, kulun günahını itiraf ve ondan pişmanlık duyup, bir daha yapmamağa azmetmesi, Allah'ın da bu tevbeyi kabul ile günahı mağfiret etmesi diye açıklanır. Kulun tövbesi tekerrür ettikçe Tevvab olan Allah Teala'dan da kabulü tekerrür eder. Bilinmelidir ki, bilgisizlikle, kasten veya sehven işlenen hiçbir günaha tam bir kararlılıkla dönmemek, tevbenin temel esasını oluşturur. Bu yüzden her ne surette olursa olsun günahtan tevbe etmek fazrdır. Şunu bil ki, her günahtan tevbe edilebiir Tevbe eden günahkar kul, sanki hiç günah işlememiş gibi olur. Tevbeler, ölüm anına kadar kabul edilmektedir. Bireysel olarak her insanın can çekişme anı gelmeden yapacağı tevbe kabul olunur. Genel olarak herkes için tevbe, haber verdiği ve Kur'an'ın işaret ettiği alametler ortaya çıkmadıkça kabul olunur. Resulullah buyuruyor. Allah, güneş henüz batıdan doğmadan önce tevbe edenin kimsenin tevbesini hkabul eder. "Ey insanlar! Rabbinize tevbe edin. AIIah kasem olsun ben Rabbim Tebârek ve Teâlâ hazretlerine günde yüz kere tevbe ederim. Müntekim Müntekim İntikam alan Cenab-ı Hak buyuruyor "Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk." Araf, 136 "Allah'ın ayetlerini tanımayanlara şüphesiz şiddetli bir azap var. Öyle ya, Allah'ın izzeti var, intikamı var." Ali İmran, 4 "Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." Duhan, 16 "Allah daima galiptir, öç alandır." Maide, 95 "Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." Buruc, 8 Müntakım, isyan edenlerin belini büken, emir ve yasakları çiğneyenleri ve azgın tağutları türlü uyarılardan ve kendilerine süre tanıdıktan sonra şiddetli cezalarla cezalandırandır. O'nun intikamı, acilen cezalandırmaktan daha ağırdır. Çünkü acil ceza, kişinin daha fazla günah işlemesine mani olur. Bu da kendisinden şiddetli intikam alınmasını önler. Allah'ın intikamı, insanlarınkiden dört yönüyle farklıdır. Allah'ın intikamı, bütün yalanlayanları ve şirk koşanları kapsayan genişliktedir. Başkası bu kadar geniş intikam gücüne sahiptir. O'nun intikamı, kulun emir ve yasaklarına uymaması, kendisi ve Resulü'ne itaat etmemesi nedeniyledir. İntikam alma gücünün sürekli olması. İntikam hak eden hiçbir kul O'ndan kurtulamaz. O'nun intikam alması başkasının eziyet görmesine bağlı değildir. İntikam almak için başkalarının yardımına ihtiyacı yoktur. Bu İsmi Bilmenin Faydaları Allah'ın intikamından korkmak ve O'na isyan etmekten kaçınmak. Kulun, düşmanlarından intikam alması caizdir. Haklı olarak intikam alması gerektiğinde kesinlikle Allah'ın beklediği sınırların dışına çıkmamalıdır. Eğer bunu Allah için ve İslam'ın gerektirdiği şekilde ilahi bir cezayı uygulamak için yapıyorsa, bu fiiline karşılık Allah'tan sevap da alır. Allah'ın azamet ve ululuğunu bilen O'nun intikamından çekinir. Her müslüman, Allah'tan başka gerçek intikam sahibi olmadığını bilmelidir. Afüvv Afüvv Affeden, bağışlayan Cenab-ı Hak buyuruyor "Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." Hac, 60 "Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." Zümer,53 "Bil ki Rabbin, affı bol olandır " Necm, 32 Afüv kelimesi, kur'an'da; toplam beş ayette geçip dört yerde buna yakın bir mana ifade eden "el-Gafur" ismiyle, bir yerde ise "el-Kadir" ismiyle birlikte kullanılmıştır. Afüv, kullarının hataları ve günahları nedeniyle oluşan izleri silen ve onları cezalandırmayandır. Kullar işeledikleri günahları terk edip tevbe ettiklerinde ve Allah'tan bağışlanma dilediklerinde, Allah onların bu günahlarını affeder ve hatta onları iyiliklere çevirir. Allah, bu dünyada tevbe eden günahkar kullarını affeder. Günahlarda ısrar edip tevbe etmeyen mümin kullarını da ahirette affeder. Bu İsmi Bilmenin Faydaları Her müslüman Allah'ın mutlak affedici olduğunu ve şirk dışında bütün günahları affedebileceğini bilmeli ve böyle inanmalıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor "Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar." Nisa, 48 Kul, kendide, insanların hatalarını bağışlamalı ve onlara kin beslememelidir. Bunu yapmakla, Allah'ın affedenler hakkındaki övgüsüne ve verdiği sevaba kavuşur. Yüce Allah şöyle buyuruyor "Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir." Şura, 40 Sana haksızlık eden ve sana kötülük yapam kimseleri affetmelisin. Bilmelisin ki, Allah affedenleri sever. Rauf Rauf Çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayan Cenab-ı Hak buyuruyor "O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir." Tevbe, 117 "Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, azabınızı çarçabuk verirdi. Gerçekten Allah Rauf'dur, Rahim'dir." Nur, 20 "Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir." Bakara, 143 "Muhakkak Rabbiniz Rauf'dur, Rahimdir" Bakara, 207 Rauf'un anlamı ilk anda "Rahim" kelimesinin anlamıyla aynı gibi görünüyorsa da, Kuran-ı Kerim'de geçtiği yerlerde Cenab-ı Hakk iki sıfatı da beraber zikrettiği durumlarda Rauf'u Rahim'den önce buyurmuştur. Raûf, kullarına kolaylık sağlayan demektir. Çünkü Yüce Allah kullarına kaldıramayacakları ibadetler ve yükler yüklememiştir. Yaşlılık, hastalık ve zayıflık gibi hallerde onları birçok ibadetlerdn muaf tutmuştur. Allah'ın yarattığı tüm canlılar kusursuz, üstün bir yaratılış ve kompleks bir yapı sayesinde yaşamlarını sürdürmektedir. Bu, O'nun merhametinin ve rahmetinin bir delilidir. Çünkü hiçbir canlı kendisi için en uygun, en elverişli şekilde yaşamak için güç sarfetmemiş, sadece Allah'ın üstün aklına teslim olmuştur. O, ihtiyaç duyabileceği herşeyi zaten kendisine vermiştir. Mesela bütün canlıların kendilerini savunmak için farklı yetenekleri vardır. Kimisi son derece korkutucu bir görünüme sahiptir, kimisi zehirli, kötü kokulu veya yakıcı gazlar püskürtür. Bazıları atik ve çabuktur; düşmanlarından hızla kaçarlar, böyle olmayanlar ise farklı bir savunma şekli olarak dayanıklı zırhlarla kaplıdır. Bir kısmı bedenlerini düşmanlarından saklayabilecek şekilde bir görüntüye sahiptir, diğer bir bölümü de ölü taklidi yaparak düşmanı kandırabilecek şekilde var edilmişlerdir. Şüphesiz canlılar bütün bu niteliklere tesadüfen ya da kendi istekleriyle ulaşmamışlardır. Her müslüman Allah'ın dışında mutlak şefkat sahibi kimse olmadığını bilmelidir. Allah'ın kullarına bol nimetler vermesi, onlar çeşitli tehlikelerden koruması- nefislerinin arzu ve isteklerinin peşinden koşmalarına mani olması, O'nun kullarına olan şefkat ve merhametindendir. Bazen bir musibet vererek onları tökezleterek doğru yola girmelerini sağlaması, O'nun şefkat ve merhametinin gereğidir. Bu bela ve musibetler dıştan böyle görünebilir; ancak gerçekte bunlar, kendileri için şefkat ve merhamettir. Nefsinize Acıyınız Allah'ın bu ismini bilen kimse, Allah'ın kendisine şefkat ve merhamet ettiği gibi o da, nefsine acımalı, ona gücünden fazla yük yüklememeli ve yapısını aşan şeylerden sorumlu tutmamalıdır. Nefse acımak demek, Allah'ın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından ve tehlikelerinden onu korumak demektir. Nefsine acıyıp ona şefkat gösterdiğin gibi, başka insanlara da acımalı ve onlara da şefkat elini uzatmalısın. Böylece şefkatli bir kalbe sahip olur, her iki dünyada Allah'ın şefkat ve merhametinin seni kuşatmasını sağlamış olursun. Malikül Mülk Malikül Mülk Mülkün ebedi sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor "De ki Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın." Ali İmran, 26 "Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur, O, yüce Arş'ın sahibidir." Müminun, 116 "Oldukça kudretli, mülkünün sonu olmayanın yanında doğruluk makamındadırlar." Kamer, 55 Allah, mülkün gerçek sahibidir, ebedi sahibidir. Bütün her şey O'nun mülküdür. "Mülk de O'nun, hamd de O'nun." Allah, mülkün ebedi sahibi olduğuna göre O'na sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Sadece O'na dua etmeli, yalnız O'ndan korkmalı, yalnız O'na umut bağlamalı, yalnız O'na boyun eğmelidir. Şu an bulunduğunuz yerden etrafınıza baktığınızda gördüğünüz herşeyin Sahibi vardır. Oturduğunuz koltuk, Sahibinin var ettiği atomlardan oluşmaktadır. Saksıda duran çiçek, Sahibinin ona sağladığı imkanlarla güneş, su vs. büyümektedir. Pencereden görünen deniz ve içindeki tüm canlılar Sahipleri dilediği için orada bulunmaktadır. Ve hatta kendi bedeniniz; o da sizden tamamen bağımsız olarak sizi var edenin kontrolündedir. Tüm uzuvlarınız, damarlarınız, sinir sisteminiz, hücrelerinizin her biri Sahibinizin ilminin ve üstün aklının eserleridir. Bu sayılanların hiçbiri sizin sahip olmayı düşünüp tasarladığınız, sonra da var ettiğiniz şeyler değildir. Siz dünyaya gözünüzü açtığınızda hem kendi bedeninizdeki kusursuz sistemle, hem de içinde bulunduğunuz dünyayla ve hatta tüm evrenle karşılaştınız. Ancak bundan önce bunların hiçbirine sahip değildiniz ve bundan sonra da kendi iradenizle bunlara sahip olmanız mümkün değildir. Elbette bu gerçek tüm insanlar için geçerlidir. O halde herşeyin mülkü onları Yaratana aittir; yani herşeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah'a. Bu açık gerçeğe rağmen insan körleşir ve O'nun varlığını gözardı ederek elindeki herşeyin kendisine ait olduğu zannına kapılır. Tüm acizliğine rağmen kendini üstün görme yanılgısı içinde olan insan büyüklenir ve inkara kalkışır. Fakat bu inkar yalnızca kendisine zarar verir. Zü'l-Celali Ve'l İkram Zü'l - Celali Ve'l - İkram Ululuk ve ikram sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor. "Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak." Rahman, 27 "Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir." Rahman, 78 Resulullah buyuruyor "Yâ Ze'l-celâli ve'l-ikram'ı sıkça tekrarlayın" Bütün azamet ve ikramlar Allah'a aittir. Bütün iyilik ve ikramlar O'ndan kaynaklanır. O'nun genelde insanlara, özelde dostlarına ikramının sınırı yoktur. Zü'l-Celal, azametin gerçekliğini idrak eden demektir. Zü'l-İkram ise, bulutsuz bir öğle vakti güneşin görülmesi gibi, kulların kendisini müşahede edecek şekilde onlara zuhur etmesidir. İkram, nimet verenin değer verdiği, sevgi ve saygı gösterdiği kimselere nimet verdiğinde kullanılır. Örneğin; velilere verdiği keramet nimetlerini ifade etmek için "ekremehu" ona ikramda bulundu denilir. Allah, başkalarına ikram etmediği nimetleri kendilerine ikram ederek onları onurlandırmış, değer vermiş ve üstün makamlarla onları kullarına bu dünyada ikramda bulunabileceği gibi onu, ahirete de erteleyebilir. Allah, nimetini hak edene de etmeyene de verir. Ancak ikramı, hak etmeyenden başkasına vermez. Ahirette nimetini hak etmeyenlere vermediği gibi. Dünyada insanın hoşuna gidecek sayısız nimet vardır. Allah kullarının hoşnut olacağı çeşitli detaylarla dünyayı süslemiştir. Ancak elbette Allah'ın sonsuz kerem ve ihsanını asıl olarak göstereceği yer cennettir. Kuran'da tasvir edilen cennet, O'nun sonsuz ikramını gözler önüne sermektedir. Cennetin Kuran'da anlatılan en belirgin özelliklerinden biri 'nefislerin arzuladığı herşeyin' verilmiş olmasıdır. Cennetin altından ırmaklar akar, Yemişleri ve gölgelikleri süreklidir, Ne sıcak ne soğuk, tam kararında bir gölgelik vardır. Müminlere istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verilecektir. Yüksek köşkler bina edilmiştir. Bu köşklerin altlarından ırmaklar akmaktadır. Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerinde oturur ve etraflarını 'bakıp seyrederler. Yapılan ikram da son derece ihtişamlıdır. Kendileri için hizmet eden civanlar çevrelerinde gümüşten billur kaplar ve kupalar dolaştırırlar Müminlerin giyimleri de son derece göz alıcıdır. Bir kul kendisini saygı duyulan ve önemsenen bir konuma getirmek için bu isme ihtiyaç duyar. Muksit Muksit Adaletle hükmeden Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah, hakimlerin hakimi değil midir?" Tin, 8 "O hakimlerin en iyisidir." Araf, 87 Kul, verdiği ve vereceği hükümlerde adaletli olmak amacıyla bu isme ihtiyaç duyar. Muksit, mazlum olanları zalimlerin elinden alan demektir. Allah, hakimlerin hakimi, hükümdarların hükümdarı değil mi? Hakimler, hükümdarlar isyan edenlere ceza; itaat edenlere, iş görenlere ecir ve ödül verir bir "din" demek olan ceza ve sorumluluk kanunlarını uygularlar da, onların hepsinin üzerinde hakim olan yüce Allah hükmünü yerine getirmez, ceza ve ödül vermez, dinini yürütmez olur mu? Elbette olmaz. Hiç kuşku yok ki insanı o en güzel biçim ile yaratan Allah, hakimlerin hakimidir. Onun dini her dinden üstün hak dindir. O dinini yürütecek, güzel ile çirkini, yalancıyı doğruyu ayıracak, iman edip samimiyet ve ihlasla güzel güzel ameller yapan müminlere mükafat verecek; kâfirleri, dinsizleri de aşağıların aşağısına yuvarlıyacaktır. O halde insan olan, dine yalan dememeli, cezayı inkâr etmemeli, insan kuvvetli olunca haklı olur, her yaptığı kalır, ceza görmez, ceza kanunu acizlere özgüdür sanmamalı; hakim, hükmünde kendi kuvvetine aldanıp da hak ve adaletten ayrılmamalı, o hakimler hakiminin hüküm ve kudretinden korkmalı, aşağıların aşağısına yuvarlanmaktan sakınmalı, onun dinine girmeli, ona iman edip Allah'ın kullarına karşı adalet ve âlemin düzelmesine hizmet ile o tükenmez ecir ve mükafata ermelidir. Yoksa insanı o en güzel biçimde yaratan Allah'ı, hakimlerin hakimi değildir zanneden kendine yazık etmiş olur. Bu durumda bu âyet kâfirlere tehdit, müminlere müjdedir. Cami Câmi İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan Cenab-ı Hak buyuruyor "Elbette sizi kıyamet günü toplayacaktır." Nisa, 87 "Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir." Nisa, 140 "Sûr'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir." Kehf, 99 "Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin." Al-i İmran, 9 "Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür." Teğabün, 9 "Ve, onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. " Enfal, 63 "Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik." Mürselat, 38 Câmi, Allah'ın zati ve fiili sıfatları arasında yer alır. Zati sıfat olarak Cami, Allah'ın bütün faziletleri ve güzel nitelikleri kendinde toplaması ve bunlara sahip olması anlamına gelir. Çünkü tüm bilgiler, varolmadan önce O'nun yanında bulunmaktadır. Böyleyken Allah'ın ilmi, kendi iradesi ve kudretiyle yarttığı varlıklarla ilgili bilgileri kuşatmaz mı? Fiili sıfat olarak Câmi ismi, Kur'an'da daha çok bu anlamda kullanılır. O gerçekten dağınık, benzer ve birbirine zıt olan şeyleri bir araya toplayandır. Parçaları bir araya getirip birleştiren, özel bir terkip oluşturan, böylece onlara özel bir yapı kazandıran, şanı yüce olan Allah'tır. Birbirini seven kalpleri bir araya getirenve kaynaşmalarını sağlayan O' sonra dağılıp yok olan beden parçalarını tekrar dirilişle bir araya getiren, ölümle birbirinden tamamen ayrılan ruh ve bedeni yeniden birleştiren O' günü bütün insanları huzurunda toplayacak, zalim ile mazlumu bir araya getirecek O'dur. Gani Gani Çok zengin, hiçbir şeye muhtaç olmayan Cenab-ı Hak buyuruyor "Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur." Fatır, 15 "O'nun ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur." Yunus, 68 "Biliniz ki Allah zengindir." Bakara, 267 "Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah size muhtaç değildir." Zümer, 7 "Şüphesiz Allah, âlemlerden hiçbirine kesinlikle muhtaç değildir. " Ankebut, 6 "Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hakikaten Allah, yalnız O zengindir, övgüye değerdir." Hac, 64 "Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah alemlere muhtaç değildir." Al-i İmran, 97 Gerek zat ve sıfatlarında, gerek işlerinde hiçbir zaman, hiçbir surette, hiçbir şeye muhtaç olmayan, bunun yanında herşeyin kendisine muhtaç olduğu tek zengin O'dur. Allah'ın başkasının kendisine ibadet etmesine de ihtiyacı yoktur. O'na inanıp ibadet etmeleri, kendisine bir yararı olmadığı gibi, inanmamaları ve emirlerine itaat etmemelerinin de kendisine bir zararı yoktur. Din ve ibadet Allah'ın ihtiyacı değil, insanların ihtiyacıdır. Hem yarattıkları içinde Allah'a ihtiyacı en çok olan fakirler sadece insanlardır. İnsan zayıf olarak yaratılmış olmakla, hangi mertebede olursa olsun hiçbir zaman Allah'a ihtiyaçtan kurtulamayacağı gibi, emaneti taşıyan insan ruhunun duyduğu ihtiyaç o kadar çoktur ki, onun yanında diğer yaratıklara fakir bile denmez. İnsanın bu ihtiyacını tatmin etmek için de Allah'tan başka mabud bulunmaz. Başkaları bir kıtmire bile malik değil Allah ise ganiydir. Hiçbir ihtiyacı olmayan ve her şeyden müstağni, tam mânâsı ile zengin, ganiy O, yalnız O'dur. O sizin ibadetinize muhtaç olmadığı gibi, bütün ihtiyaçlarınızı tatmin edebilecek güce de sahiptir. Muğni Muğni Dilediğini zengin eden Cenab-ı Hak buyuruyor "Zengin eden de yoksul kılan da O'dur." Necm, 48 "Seni fakir bulup zengin etmedi mi?" Duha, 8 Allah, kendiliğinden zengindir. Mutlak zengin, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Allah'tır. O'nun dışındaki her şey, kendiliğinden O'na muhtaçtır. Kendini zengin sanan kul ne kadar zengin olursa olsun yine de, varlığı ve zatı ile kendisini yaratan Rabb'ine muhtaçtır. Allah, kuluna bol nimetler verir, ona merhamet ve ihsanını yağdırır, açık ve gizli cömertlikte bulunur. Miskin kul, geçici olarak nimetlere sahip olduğunu görünce, kendisinin de bu kocaman kainatta bir pay sahibi olduğunu zanneder. Kendisine muhtaç bir gözle değil zengin bir gözle bakar. Yoktan yaratıldığını, daha önce içinde bulunduğu muhtaçlık ve yoksulluk durumunu hakikatini, fakirliğini, muhtaçlığını, Rabb'iyle irtibatlı olma zorunluluğunu unutan, bu yüzden haddini aşıp isyan eden kimse kaybeder. İnsanlar arasında en zengin kimse, Allah'a en çok muhtaç olduğunun bilincinde olandır. Allah katında insanların en üstünü bu kimselerdir. Bil ki gerçek zenginlik ancak, Allah ile elde edilir. Zira O, kendi katında mutlak zengin olan ve asla başkasına muhtaç olmayandır. O'nun dışındakilerin temel özelliği muhtaçlıktır. Mani Mani Dilediğini engelleyen Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur." Fatır, 2 "De ki 'Öyleyse bana bildirin, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, O'nun verdiği zararı giderebilir mi?Yahut bana bir rahmet dilerse, O'nun rahmetini önleyebilir mi?' " Zümer, 38 Resulullah buyuruyor "Ey Allahım! Senin verdiklerine mani olacak, mani olduklarını da verecek kimse yoktur." Allah, inkarcıları kötülerken bu ismi kullanmış ve şöyle buyurmuştur "Ve hayra da mâni olurlar." Maun, 7 Allah'ın Mâni olması, dünyada olabileceği gibi ahirette de olabilir. Allah bu dünyada kimi marifet ve ibadetlerinden men eer, zikrini onu termel azığıyapmazsa, bu kimse gerçek anlamıyla bütün hayırlardan mahrum edilmiş olur. En büyük musibet işte budur. Hem dünyada hem de ahirette ilahi ihsanlardan men edilenler, hiçbir zaman mesut olmazlar. Allah, nimet verme ve vermemeye kadir olandır. O'nun vermemesi cimriliğinden değil, bir hikmetinin gereğidir. Mani olan Allah, düşmanlarına karşı dostlarını koruyuphimaye eden ve onlara yardım edendir. Bu ismi bilmenin faydaları Her müslüman, Allah'tan başka men eden ve engelleyen olmadığına inanmalıdır. Gerçek veren ve mani olanın Allah olduğunu bilen kimsenin, kalbini insanlarla meşgul etmemesi, onlara güvenip dayanmaması, kanaatkar ve hoşnut bir kalple Rabb'ine yönelmesi gerekir. İnsanlardan biri mani olduğunda, gerçek mani olanın Allah olduğuna inanmalı, aracıları bir kenara iterek onlarla meşgul olmamalıdır. Allah'ın bütün varlıklara üzerinde güç sahibi olduğunu, gölgenin gölgesi olduğu şey üzerinde bir etkisi olmadığı gibi insanların da gerçekte bir etkisi olmadığını bilmelidir. Bu yüzden gerçek fail olan Allah'ı düşünmeden mani olan insanları kötülememelidir. Allah, hayra mani olanı kötülediği için kötülemelidir. Darr Darr Sıkıntı ve zorluk veren şeyleri yaratan Cenab-ı Hak buyuruyor "Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda yine ancak O'na yalvarmaktasınız." Nahl,53 "Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O'ndan başka bunu giderecek yoktur. Sana bir iyilik dokunduracak olursa da O, herşeye güç yetirendir." Enam,17 Menfaatleri ve mazaaratları yaratan, ancak Allah'tır. Bütün olaylar sebeplerle meydana geliyorsa da, sebepler yok olanı var edemez. Onlar ancak insanların elinde birer tutamak ve Hak'tan bir isteme vesikası olmak üzere yaratılmıştır. İnsanın menfaat ve zararlarına hakim ve rakipsiz müessir ancak Allah'tır. O, insanlara, menfaat ve zararları ayırd edici kuvvet vermiştir. Allah'ın bir zarar vermeyi dilemesini hiç bir şey önleyemez. Allah her şeyi yaratan ve yarattığına bir etki koyandır. Her şeyin olumlu ve olumsuz etkisi O'nun yed-i kudretindedir. O'nun iradesi, dilemesi ve izni olmadan hiçbir şey etkisini gösteremez. Allah'a sadece Dâr ismiyle dua etmek caiz değildir. Bu nedenle her iki isimle Darr, Nâfi birlikte dua edilmelidir. Bu iki ismin birlikte zikredilmesi, Allah'ın dilediğine yarar sağlamaya dilediğine de zarar vermeye kadir olduğunu gösterir. Zira zarar verme veya yarar sağlama gücüne sahip olmayanın varlığı ve etkiside olmaz. Tatlı, güzel şeyleri halkeden Rabbimiz olduğu gibi; acı, sıkıntılı ve kederli şeyleri de O yaratmıştır. Bu ismi bilmenin faydaları Her müslüman Allah'tan başka zarar veren biri olmadığına inanmalı, O'nun iradesi ve fiiliyle gerçekleştiğini bilmelidir. Dünya hayatı da ahiret hayatı da yarar ve zarar arasında taksim edilmiştir. Buna göre cennet saf yarar, cehennem de saf zarardır. Dünyada geçekleşen zarar, ahiret için bir yarara dönüşebilir. Bu durumda bu dünyadaki zarar, mecazi anlamdadır. Eğer dünyadaki zarar, ahiret için de bir zarar ise bu durumda zarar gerçek anlamdadır. Nafi Nafi İstediğine fayda sağlayan, O'nun takdiri olmadan kimseye yarar verilemeyen. Cenab-ı Hak buyuruyor "Nimet olarak size ulaşan ne varsa, Allah'tandır, sonra size bir zarar dokunduğunda yine ancak O'na yalvarmaktasınız." Nahl, 53 "Şayet Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O'ndan başka bunu giderecek yoktur. Sana bir iyilik dokunduracak olursa da O, herşeye güç yetirendir." Enam, 17 İnsanlar için fayda ve zarar güncel kavramlardır. Kendileri için çizilen hayat planında bir sınanma konusu olarak fayda ve zararın onların önlerine çıkarılması ise Allah tarafındandır. Faydayı da zararı da yaratan; birey ve toplum olarak insan için takdir eden O'dur. İnsanın faydayı ve zararı O'ndan başkasına atfetmeyi ya da sebeplere bağlaması ise büyük zülümdür ve onun Allah'ı layık olduğu gibi tanımadığı anlamına gelir. Resulullah buyuruyor "Bil ki, kalem olacak şeyleri yazıp artık kurumuştur. Bundan böyle bütün varlıklar, Allah'ın sana takdir etmediği bir yarar sağlamak isteseler buna güçleri yetmez." Allah'a sadece Dâr ismiyle dua etmek caiz değildir. Bu nedenle her iki isimle Darr, Nâfi birlikte dua edilmelidir. Bu iki ismin birlikte zikredilmesi, Allah'ın dilediğine yarar sağlamaya dilediğine de zarar vermeye kadir olduğunu gösterir. Zira zarar verme veya yarar sağlama gücüne sahip olmayanın varlığı ve etkiside olmaz. Bu İsmi Bilmenin Faydaları Her müslüman Allah'tan başka yarar sağlayan biri olmadığına inanmalı, yararın O'nun iradesi ve fiiliyle gerçekleştiğini bilmelidir. Allah'tan başka fail yoktur. Mümine yarar sağlayan her şey Allah'tandır. Kuldan gelen her yarar ve menfaat, Allah'ın o kişiyi yönlendirmesi ile gerçekleşmektedir. Allah'ın sana sağladığı yararlardan sen de başkalrını yararlandırmalı ve buna aracı olmalısın. Yaptığın iyilik ve başklarına sağladığın yararlarla, âhiret için kendine yarar sağlamış olursun. Böylece bu yararlar, yarın Allah katında senin şefaatçilerin olur. Müslüman, yalnız Allah dostlarına yarar sağlamalıdır. Müslüman her düşkün ve yoksula yarar sağlamaya çalışmalıdır. Nur Nur Alemleri nurlandıran, aydınlatan Cenab-ı Hak buyuruyor "Allah, göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; bu öyle bir ağaç ki neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. Bu, Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, herşeyi bilendir." Nur, 35 Gerek duyguya ait ve gerekse akıl ve idrake ait her çeşit karanlıkların zıddı olan vicdan ve sezgide ortaya çıkan dış ve iç tecellî ve doğuşların hepsine de nur denilir. Allah, göklerin ve yerin nurudur. Bütün âlemi meydana koyan, kâinatı gösteren, hakikati bildiren, gözleri gönülleri şenlendiren O'dur. O olmasaydı, hiçbir şey bulunmaz, hiçbir hakikat sezilmez, hiçbir neşe duyulmazdı. Her şeyin ortaya çıkışı ve bilinmesi ancak O'nun açığa çıkarması ve bildirmesiyledir. Nur'un özelliği de ortaya çıkma, parlama ve bulunmadır. O halde açıkça ortaya çıkar ki, gerçekte mutlak nur, Allah Sübhânehû ve Teâlâ'dır. Ve O'ndan başkasına nur demek mecazdır. Her şey, göze açık ışık ile göründüğü gibi, yine batınî basirete de her şey Allah ile gözükür. Allah'ın nuru her şey ile beraber bulunur da fark edilmez. Ancak bunda diğerinden bir farklılık vardır Görünen nurun güneşin batması ile kaybolup gizlendiği düşünülür. Fakat her şeyin kendisi ile ortaya çıktığı ilâhî nurun batması veya kaybolması düşünülemez ve değişmesi imkansız olduğundan eşya ile daima beraber kalır. Ayırmakla delil getirmek yolu, kesilmiş olur. Onun kaybolmasını düşünsen gökler ve yerler yıkılır, kendinden geçersin. Her şey, bazı zaman değil, her vakitte O'na hamd ile tesbih eylediklerinden ayrılık kalkmış, gizli yol kalmıştır. Zira marifette görünen yol, eşyayı zıddıyla tanımaktır. Bundan dolayı, hiç zıddı olmayan ve hiç değişmeyenin gizli kalması uzak görülmemelidir. Onun gizliliği, açıklığının şiddetindendir. Açıklığının şiddetinden dolayı yaratıklardan gizlenen ve nurunun parlaması sebebiyle onlara karşı perdelenen Allah'ın şanı ne yücedir! Allah nuru, nur üzerine nurdur. Sınırlanması ve bilinmesi mümkün olmayan bir nurdur. O halde onu niye herkes bulamıyor? İstenilene niye eremiyor? denilirse Allah, o nuruna veya o nuruyla dilediği kimseyi hidayet eder. Dolayısıyla herkes hak delili göremez, hak âyetlerini bilemez, hakkın isteğine eremez. Herkes peygamber veya velî veya mümin veya arif veya iyi bir kul olamaz. Ve onun için peygamberlik nurundan, Kur'ân nurundan, iman nurundan, ilim nurundan herkes faydalanamaz. Hadi Hadi İstediğini hidayete erdiren Cenab-ı Hak buyuruyor "Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter." Furkan, 31 "Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar" Enam, 125 "O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir." Nahl, 93 "Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir." İbrahim, 4 "Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir." Kasas, 56 Allah her kime hidayet diler, doğruca kendine erdirmek isterse İslâm için gönlünü açar. Hakkı kabul ve hak teklifleri yerine getirmekten canı sıkılmaz, zahmet ve ıstırap duymaz, tersine neşe ve sevinç duyar. Allah kimi de yolundan şaşırtmak ve saptırmak dilerse, göğsünü daraltır, sıkar, son derece tıkar bunaltır. Göğe tırmanmak kendisine nasıl yapılması mümkün olmayan bir yük ve zahmet ise, iman ve İslâm, hakkı kabul ve itaat etmek de ona o derece güç gelir. İslâm ve doğruluk deyince canı sıkılır, daralır, bunalır. "Of" der, dayanır, tıkanır, yan büker, yoldan çıkar, içinden çıkılmaz bataklara batar gider. O artık genişlemeyi, doğrulukta ve selamette değil, eğrilikte ve felakette arar. İşte Allah, iman etmeyenlerin üzerine pisliği, o son derece nefret ve tiksinmekle karşılanması lazım gelen küfür, azab ve ıstırabını böyle göğsün daralması ve kalb tıkanmasıyla yükler ve tahsis eder. Böyle yardımsız bırakmakladır ki, Allah onları küfür pisliğinin, küfür azabının istilası altında bırakır. Allah'ın kendisini tanıma yollarını kullarına gösterip tanıtması, yaratıklarına hayatlarını devam ettirme yollarını öğretmesi ve onları buna yöneltmesi anlamına gelir. O, bu yönüyle insanlara kurtuluş yolunu; dünya ve ahiret mutluluğu yollarını hayvanlara içgüdü vermiştir. Onlar içgüdüleriyle kendilerine yararlı olanı ise, akıl verilmiştir. İnsanlar, akıllarını kullanarak bilnçli seçim yapma imkanına sahiptirler ve bu sebeple de yükümlü birlikte yüce Allah, akıllarının yanısıra onlara peygamberler de göndermiştir. Hidayet iki türlüdür, Birincisi yol göstermek, davet etmek ve uyarmak anlamındadır. Bu anlamda hidayet, peygamberlerin temel görevlerinden biridir. İkinci anlamı ise, desteklemek, korumak ve başarılı kılmaktır. Bu tür hidayet yalnız Allah'a mahsustur. Hiçbir varlığın bu hidayet türünde bir etkisi yoktur. Bu ismi bilmenin faydaları Her müslüman, daima Allah'tan kendisine hidayet etmesini ve İslam üzere öldürmesini talep etmeli ve bunun için dua etmelidir. Zira Allah'ın, kul ile kalbi arasına girdiğini unutmamalıdır Müslüman, peygamberlerin, alimlerin ve Allah dostlarının insanları hidayete çağırdıklarını, onlara doğru yolu gösterdiklerini, onların birer hidayet rehberi olduklarını bilmelidir. Bedi Bedi Örneksiz yaratan Cenab-ı Hak buyuruyor "O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır." Enam, 101 "Göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir." Bakara 117 O, bütün göklerin ve yerin, benzersiz yaratıcısıdır. Bütün ulvî ve sûflî âlemden hiçbiri yokken, örnek olacak, aynîlik ifade edecek kanun, asıl, madde, şekil, nümune, örnek denecek hiçbir şey mevcut değilken, ilk önce bunları benzersiz meydana getiren ve yaratan, her türün ilk ferdini, ilk örneğini yaratıp yoktan vücuda getiren ve böyle icat etme âdeti ve zatına mahsus fiilî sıfatı olan ve bundan dolayı misali, eşi ve benzeri bulunmak ve tasavvur edilmek ihtimali olmayan ve onun varlığı ve icadı olmadan bir yokun vücuda gelmesi ve herhangi bir şeyin var olarak ayakta durması mümkün olmayan yüce yaratıcıdır. Hiç benzeri ve modeli ortada olmadan çeşitli şeyleri yaratan Allah'tır. Mesela, insanın daha önce bir benzeri yok iken, yoktan var etmiş ve en güzel bir biçimde meydana getirmiştir.. İşte bu Hakk'ın ezeli bir kudretidir. Bu kudret karşısında eğilmemiz ve Hakk'a daha fazla bağlanmamız lazımdır. Binlerce ibret önümüze seriliyor. Onlara o gözle bakmalı ve ona göre değerlendirmeliyiz. Zor bir işle karşılaşan birisi "Yâ Bedi" ismini "Yâ bedîü's-semâvati ve'l-arz" şeklinde okusa Allahü teala hazretleri onun o zor işini halleder. Baki Baki Varlığının sonu olmayan Cenab-ı Hak buyuruyor "Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak" Rahman, 27 "O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." Kasas, 88 Hakk'ın dışındaki her şey fânidir. Yani aslında yok olmayı kabul etmektedir. Allah ona nazarı ve varlık elbisesini feyziyle giydirmeseydi, onun için varlık şerefi mümkün olmazdı. Bulunduğu hal üzere kalır, ortaya çıkmamış olurdu. Demek ki Hakk'ın ona nazarından sonra ancak varlık alemine geçmiş aslında Hakk'ın kendine nazarı ile kendisi için sabit olan yokluk üzere kalmamıştır. O'nun zatından başka herşey, her mevcud aslında, yokluk demektir. Çünkü O'ndan başka her şeyin varlığı kendinden değil, Allah Teâlâ'ya dayandığından her an yok olmayı kabul edici ve yok olmaya hazır olmakla aslında yok demektir veya yok olacaktır. Ancak O zatında diri, ezelî ve ebedî, varlığı kendisiyle var olandır. Hüküm O'nun, başkasının değil. O'ndan başka hüküm ve hükümet, kanun çıkarmaya ve kanun yapmaya kalkışanların hepsinin hükmü bozulur, ancak O'nunki bozulmaz ve hep O'na döndürüleceksiniz, hepiniz ölümünüzden sonra O'nun huzuruna götürülecek, mahkeme olunacak, ona göre cezanız, mükafatınız ne ise alacaksınız. İşte bütün kıssaların sonu işte bu "Ve hep O'na döndürüleceksiniz." hükmüdür. Kimin haddinedir ki bu hükme boyun eğmesin! Bâki İsminin Anlamları Alah'ın varlığı, hiçbir yönden yokluğu kabul etmez. O, varlığının başlangıcı ve sonu olmayan tek varlıktır. Allah, kendi bekası ile Bâki'dir; varlıklar ise ancak onun varlıklarını devam ettirmesi ile var olabilmektedir. Allah'ın baki olması demek, asla ölmeyen hayat sahibi ebedi varlık olması demektir. Bütün varlıklar yok olacak; sadece O'nun varlığı devam edecektir. Kainat içinde bulunan tüm varlıkların bir sonu vardır. Bir insan doğar, yaşar ve dünyada sürdürdüğü sınırlı ömür sonucunda ölür. Bu son, bütün insanlar için kaçınılmazdır. İnsanlar gibi bitkiler ve hayvanlar aleminin de yok oluşu kaçınılmazdır. Onlar da doğduktan bir süre sonra birer birer ölürler. Örneğin bir ağaç yeryüzünde yüzlerce sene yaşayabilir. Fakat en nihayetinde ölmeye mahkumdur. Canlı olan herşey hayatını tüketip toprağın altına girecek ve yok olacaktır. Aynı şekilde cansız varlıkların da bir sonu vardır. Zaman, tümü üzerinde yıpratıcı etkisini gösterir. Örneğin, binlerce yıl önce ihtişam içinde yaşamış kavimlerden bugün yalnızca yıkıntıların geriye kaldığını görürüz. İçinde yaşayan varlıkların bir sonu olduğu gibi kainatın da bir sonu vardır. Kainattaki tüm gökcisimleri, yıldızlar, güneşler bir gün enerjilerini tüketip yok olacaklardır. Veya Allah dilediği başka bir sebeple tüm kainatı yok edecek, kıyamet günü ile ilgili vaadini gibi herşey sonludur; kainat da, yaratılmış tüm varlıklar da. Allah ise yaratandır. Ve sonsuzluk yalnızca kendisine aittir. Varis Varis Bütün servetlerin gerçek sahibi Cenab-ı Hak buyuruyor "Şüphesiz biz diriltir ve biz öldürürüz! Ve her şeye biz vâris oluruz." Hicr, 23 "Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz ve onlar ancak bize döndürülürler." Meryem, 40 "Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur" Kasas, 58 Varis, başkasının gitmesi ve yok olasından sonra Bâki olan demektir. Bu özelliğe sahip olan tek varlık Yüce Rabb'imiz olan Allah'tır. Çünkü O, bu dünyada kendilerine verdiği sürenin dolmasıyla yok olan bütün varlıkların ardından baki kalacak tek varlıktır Bütün varlıların varlığı O'nun elinde ve yalnız O'na bağlıdır. O'nun varlığı ise hiçbir varlığa bağlı değildir. Şunu bil ki, varlığı mümkün olan bütün varlıkların maliki ve sahibi Allah'tır. Fakat Allah kerem ve ihsan sahibi oluşu nedeniyle, bazı eşyayı geçici olarak kullarunın mülkiyetine vermiştir. İnsanlar ölümlü Allah ise Bâki'dir. Bu yüzden insanlar öldüklerinde sahip oldukları eşyalar, ilk sahibi olan Allah'a kalır. Allah'ın Vâris olmasından maksat işte budur. Reşid Reşid Doğru yolu gösteren Cenab-ı Hak buyuruyor "Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve işimizde bize doğruyu göster durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!" Kehf, 10 "Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır, kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın." Kehf, 17 "Şüphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle doğru yola iletir." Hac, 54 Bu İsmi Bilmenin Faydaları Her müslüman, bütün varlıkların mutlak yol göstericisinin ve doğruluk sahibinin Allah olduğunu bilmesi gerekir. İnsanları doğru yola ileten, varlıklarının ve hayatlarının düzene girmesini sağlayan yararları gösteren O'dur. Bu sadece insanlara has bir durum değildir. Bütün varlık ve canlıları kapsamaktadır. Gökte ve yerde varolan her şey, O'nun çizdiği doğru plan ve programa göre işlemektedir. Düzen, doğruluk ve rehberlik O'ndandır. İçinde eğrilik olmayan dosdoğru din işte budur. Böyle bir dine inanan her müslüman, Mevlâsının kendisine emrettiklerini yapmalı, yasakladıklarından kaçınmalıdır. Her müslüman, Allah'ın kullarına doğru yolu göstermeli ve onları, İslam'la bağdaşmayan, kendilerini Allah'a itaat ve ibadet etmekten alıkoyan, Allah'a ve Resulü'ne isyan etmelerine, emir ve yasaklarını çiğnemelerine neden olan bütün adet ve davranışları terk etmeye çağırmalıdır. Eğer müslüman bu özelliklerle kendisini donatır ve bunlara sahip olursa, Allah katında reşid olarak adlandırılır ve büyük sevaplar kazanır. Bir kimsenin önemli ve mühim bir işi olursa onun hallini bilemezse akşam ve yatsı namazı arasında "Yâ Reşîd" ismini 1000 kere okursa o işinin görülmesi kendisne kolay ve onun içi aydınlık olur. Sabur Sabur Çok sabırlı, sabreden, cezayı erteleyen Cenab-ı Hak buyuruyor "Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları takdir edilen bir müddete kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar ne bir saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." Nahl, 61 "Ey Muhammed, Sakın, Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları yalnızca korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir." İbrahim,42 Bu isim Kur'an-ı Kerim'de "es-sabur" kalıbıyla geçmiyorsa da, Allah'ın bu vasfını ifade eden 70'den fazla âyet vardır. Sabır, cezanın Allah'ın takdir ettiği ve süresini belirlediği bir zamana kadar ertelenmesidir. Resulullah buyuruyor "İşittiği bir ezaya Allah'tan daha fazla sabreden kimse yoktur. O'nun çocuğu olduğunu iddia ettikleri halde Allah, onlara sihhat ve afiyet vermekte, onları rızıklandırmaktadır. " Allah Teâlâ'nın isimlerinden biri Mübalağa siğalarından olan Sabûr, çok sabreden anlamında Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Kur'an-ı Kerim'de hiç geçmeyen sabûr ismi celili sadece, Tirmizî'nin Ebu Hureyre'den rivayet ettiği "Esmâül hüsnâ Allah'ın güzel isimleri" hadisinde Tirmizi, Deavât, 83 doksan dokuz ismin en sonuncusu olarak geçer. Allah sınamak için yarattığı insanları, yaptıkları kötülüklerden dolayı hemen cezalandırmaz. Af dileyip tevbe etmeleri veya kötülüğe devamlarına imkan vermek suretiyle cezaya daha müstehak olmaları için onlara mühlet verir, sabreder. Allah'ın sabretmesi, aczinden değil, bilakis kudretindendir. Çünkü hiç bir insanın, onun murakabesinden kurtulması mümkün değildir. Bu nedenle, kötülüklerin bu dünyada hemen cezalandırılmaması insanları yanıltmamalıdır. Allah'ın sabûr ismi ve sıfatına bakarak insanların da sabırlı olması gerekir. Allah'ın sabır sıfatı, kulların sabrından farklıdır. Mesela,Allah tam kuvvet sahibidir. Dilediğin yapmaya kadirdir. Ancak kulları böyle değildir. Onların gücü ve kuvveti sınırlıdır. Bu yüzden her dilediklerini yaptığının sonucundan asla korkmaz. Kullar ise çoğ kez, yaptıklarının kötü sonuçlarından korkarlar. Allah cezalandırmada acele etmez, kullar ise hemen cezalandırmak nedeniyle Allah, hiçbir acı ve üzüntü duymaz, hiçbir yönde bir noksanlığı bulunmaz. ancak sabır kullara acı, üzüntü ve sıkıntı verir. Kulun sabrı, Allah'ın kendisiyle beraber olmasına göredir. Allah o kulla beraber olunca,kul, başkalarının sabredemeyeceği şeylere sabretme imkanı bulur. Sabredenler, dünya ve ahiret mutluluğunu elde edip Allah ile beraber olma şerefine nail olmuşlardır. Cenab-ı Hak buyuruyor "Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir." Bakara,153 Allah'în sabur isminin bu dünyada pek çok görüntülerini düşünenler rahatlıkla müşahede edebilirler. Bir müslüman ihlasla, inanrak ve yaşayarak "Ya Sabur" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun eserlerine nail olur. Her türlü felaketten, hastalılardan kurtulup, şifa bulur. Bu ismi bilmenin faydaları Bu ismi bilen her müslüman, karşılaştığı zorluklara sabredip sebat göstermeli, çevresine sabırlı olmayı tavsiye etmeli ve sabırda ileri gitmelidir. Müslüman, kendisine eziyet veren ve kötülük yapanlara sabretmrli ve ani tepki vermekten kaçınmalıdır. Bilmelidir ki, Yüce Allah sabredenleri sever ve O, daima sabredenlerle müslüman Allah'tan başkasına dönüp bakmamalı, yalnız O'ndan yardım dilemeli, sadece O'ndan korkmalı ve ümit ertmeli, bir zararın defi veya bir hayrın gelmesini yalnız O'ndan dilemelidir. Bilmelidir ki Allah, dilediğine zarar verir dilediğine de yarar sağlar. Yüce Allah, hoşnut olduğu fiilleri de sabredilecek zorlukları dayaratmıştır. Öfkesinden, rıza ve hoşnutluğundan sığınılan tek varlık O'dur. Bu yüzden Peygamber Efendiimiz şöyle dua etmiştir "Ey Allah'ım Senin öfke ve kızgınlığından rıza ve hoşnutluğuna sığınırım. Cezalandırmandan bağışlamana sığınırım. Senden yine sana sığınırım" Allahulalem Kaynaklar 1 Ehl-i Sünnet İnancı, Dilaver Selvi, Semerkand, İstanbul, 2011 2 Yüce Allah' Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım 2002 3 Esma-ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Ferşat Yayınları, 2005 4 Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, Fethiye Evradı Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001 5 Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004 6 Mecmuatul Ahzab, Büyük Dua Kitabı, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi, Denge Kitabevi Yayınları 7 Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985 8 Allah'ın İsimleri, Harun Yahya 9 Kubbealtı Lugatı 10 Elmalı Tefsiri 12 Allah'ın İsimlerinin Sırları ve Manalarının Keşfi, Muhyiddin İbi Arabi, Gelenek Yayınları, 2010 13 Buhari

ruhi bunalımdan kurtulmak için esma